2000’li Yıllarda Risale-i Nurların Neşri Nasıl Olmalıdır?
Risale-i Nurların neşredilmesi ve geniş çevrelere duyurulmasının en kolay yolu, Bediüzzaman’ı bütün dünya kamuoyuna tanıtmaktır. Bu sayede, bu büyük İslam mütefekkirinin eserlerine dikkat çekilebilir.
Fakat bu yeterli değildir. Bediüzzaman Said Nursî adına yapılan faaliyetler kadar, Risale-i Nur ve onun sunduğu zengin tefekkür dünyasının da insanlığa kazandırılması gerekmektedir. Türkiye’nin dışa kapalı, baskıcı, yasakçı ve ırkçı döneminin ölçüleriyle davranmayı bırakmak gerekiyor.
Sosyal medya ve basın araçlarıyla tribünlere hitap etmek yerine, Risaleleri anlamaya çalışmak ve onun derin tefekkür ile düşünme melekesini insanlığa kazandırmak daha önemli ve gerçekçi bir hizmet tarzıdır.
Örnek olarak, bundan 15 yıl önce hazırladığım ve İstanbul Üniversitesinde oy birliğiyle kabul edilmiş doktora tezimi gösterebiliriz. Bu çalışma, geleceğin dünyasını kurgularken Bediüzzaman’ın “Malikiyet ve Serbestiyet Devri” düşüncesinden ilham alınarak hazırlanmıştır.
Düşünce, sanat ve kültür alanlarında da düşünce ufuklarını geliştirip büyüten eserlerin çoğalması; akademik ve edebî çalışmaların ortaya konulması gerekmektedir. İşte, Bediüzzaman Said Nursî’nin muhteşem eseri olan Risale-i Nur’un büyük bir İslam medeniyetine nasıl katkı sağladığını görmek bu şekilde mümkün olacaktır.
İslam’ın insan hayatına ve medeniyetin tezahürüne getirdiği güzellikleri bugünün insanına anlatmak, farklı bir üslup ve söylemi gerektirmektedir. Emir buyuran ve dayatmacı bir üslup yerine, fikir alışverişine benzeyen bir sohbet kalıbıyla yapılan izahat; insanlar üzerinde çok daha tesirli olacaktır.
Eğer Risale-i Nur eserlerinin olumlu veya olumsuz bir şekilde dünya kamuoyunda tartışıldığına şahit olursak, işte o takdirde hakiki fütuhatın başladığını söyleyebiliriz. Olumsuz dahi olsa, farklı bir düşünce tarzının var olduğunun insanlığa anlatılması gerekir. İnsanda gerçekleri arayıp bulma isteği vardır. Bu nedenle, olumsuz fikirlerden endişe duymaya gerek yoktur.
Bunun için kamuoyunun, Risale-i Nur kitaplarının tepkisel bir eserler manzumesi olmadığını anlaması gerekmektedir. Güçlü ve şefkatli bir medeniyet inşa edilmesi için, Kur’an’ın en güzel tefsirlerinden biri olan bu külliyatın öneminin bilinmesi gereklidir.
Risale-i Nur Külliyatı’nın tefekkür dünyasına kazandırdığı zenginliğin hayata geçirilmesi için şefkatli ve zarif bir yönteme ihtiyaç vardır.
Ulaşım, iletişim ve ekonominin hızla gelişerek toplumsal ve bireysel bazda büyük, çabuk değişimlere yol açtığı günümüzde; reaksiyoner davranışların terk edilip, yüzeysel tribün faaliyetleri yerine düşünce, sanat ve bilgi alanında derinlikli çalışmalara hız verilmesi gerekiyor.
Evet, bu zamanın hükmüne tabi olunması şarttır. Geleceğin dünyasında yeni nesillerin nezdinde Türkiye’nin; dünyanın siyasi, sosyal ve ekonomik değişimine katkıda bulunmuş olduğunu görebilmek için yeni bir üslup ve söyleme ihtiyacımız vardır.
Yapılan neşriyat ve kültürel çalışmalar, sığ popülist etkinlikler şeklinde kalmamalıdır. Geniş kitlelerin rağbet ettiği etkinliklerden ziyade, nitelikli entelektüel ve sanatsal çalışmalara da ağırlık vermek gerekiyor.
Bu düşünceler, geleceğe dair ümidi olan; insanlığın tekâmülüne güvenen, hizmetin insan odaklı olduğunu kabul eden, muhakeme sahibi insaf nazarlarına hitap etmektedir.
Gelecekten ve insanlıktan ümidini kesmiş, geçmişi idealize ederek mazide yaşayan, cehaleti ve avamperestliği kutsallaştıran, bedbinliğin ve karamsarlığın etkisinde kalmış; hamasetten gayrı bir şey bilmeyen kişilere de bu yazının faydalı olmasını ümit ediyorum.
Sonuç olarak: Maksadımız, insanların imanlarını takviye ederek Allah’ın rızasını kazanmaktır. Vesselam.
Dr. Vehbi Kara