1912-1922 10 Senede 10 Ülkeyi Nasıl Kaybettik? (5)
16 Kasım 1917’de Yafa’yı ele geçiren İngilizler, Kudüs’ü çevirme hareketine girişmişlerdi. Kudüs’ü müdafaa görevini üstlenen 20. Kolordu birlikleri 20 Kasım 1917 tarihinden itibaren mevzilerine girmişler ve düşmanı beklemeye başlamışlardı. Bu kolordu, Kudüs’ü; 5.324 tüfek, 80 makineli tüfek ve 60 topla savunacaktı. Kudüs’ün kuzeyinden gelecek düşman ise 3. Kolordu tarafından karşılanacaktı. Bu kolordunun mevcudu ise 4.432 tüfek ve 30 toptan ibaretti.
İngiliz orduları 21 Kasım günü Kudüs üzerine taarruza girişti. İlk hedefleri İsmail Peygamber Dağı idi. Buradaki camiye giren İngiliz birlikleri 34 askerimizi esir almışlardı. O günden sonra Kudüs önlerinde şiddetli çarpışmalar oldu. Askerlerimiz bu mukaddes şehri canla başla müdafaa ediyordu. Düşman birlikleri ise durmaksızın takviye alıyordu. Sonunda şehrin tahribini engellemek ve savaşı şehrin dışında devam ettirmek maksadıyla 9 Aralık 1917’de Kudüs tahliye edildi. Ordu, Kudüs’ün doğusundaki Zeytin Dağı’na çekildi.
İngiliz ordusu Filistin içlerine girdikten sonra 9 Aralık 1917’de Kudüs düşmüştür. İngilizlerin son derece dessas ve mağrur generali Allenby (Bu isim de enine boyuna araştırılmalıdır.), 11 Aralık 1917’de Kudüs’e girdi. Selahaddin Eyyubi’den Haçlıların intikamını aldığını söylüyor ve bütün Avrupa başkentlerine zaferini bildiriyordu. Tuhaftı, Kudüs’ün işgaline, sözde Osmanlı Devletinin müttefikleri Avusturyalılar ve Almanlar da çok sevinmişlerdi. Halbuki o esnada sözde Kudüs’ü müdafaa etmesi gereken orduların kumandanı bir Alman generaldi (!)
İngilizlerin, Filistin’i ve Kudüs’ü almak için bu derece canhıraşane çalışmalarının sebebi, Belfor Deklarasyonu diye bilinen plan ile İsrail Devleti diye bilinecek bir korsan devletin Filistin topraklarında kurulması için söz vermiş olmalarıdır. Bu terör devletinin kurulması ile bütün İslam dünyası bu meseleye odaklanacak, kendileri de menfaatlerini (petrol, ipek yolunun kontrolü) diledikleri gibi elde edeceklerdi.
Kudüs terk edildikten sonra, bu defa geri almak için birkaç defa saldırıya geçildi, ama netice alınamadı. Oysa o şekilde şehir düşmana kolayca teslim edilmeyip de Gazze’deki kahramanların yaptığı gibi müdafaa edilmiş olsaydı, durum farklı olurdu. Hiç olmazsa bu değerli belde öyle kolayca düşmana teslim edilmemiş, işgalcilere pahalı bir bedel ödetilmiş olunurdu.
Kudüs’ün düşüşünden sonra Alman komutan Falkenhayn görevden alındı, ama yerine bir başka Alman general Liman Von Sanders Paşa tayin edildi (25 Şubat 1918). (Bu isim Çanakkale muharebelerinin de kumandanıydı. Bu cephede 250 bin şehit verilmişti. Sanki koca Osmanlı ordusunda bu savaşları idare edecek başka paşa kalmamıştı.) Bu Alman Generalinin emrinde 4.,7., ve 8. Ordular vardı. 7. Ordu Kumandanlığına Fevzi (Çakmak) Paşa, 8. Ordu Kumandanlığına ise Cevat (Çobanlı) Paşa getirilmişti. 4. Ordu Kumandanı Cemal Paşa daha önceden Batı Arabistan Genel Komutanlığı’ndan çekilmiş ve ona bağlı 4. Ordu Komutanlığı Falkenhayn’a verilmişti.
Gazze, Birüsseba ve Kudüs’ü ele geçiren İngilizler, genel taarruz için kuvvet toplamak maksadıyla Kudüs civarında beklemeye başlamışlardı. O esnada Osmanlı ordusu Kudüs’ten birkaç kilometre uzakta bulunuyordu. İngiliz ordusu, 19 Şubat 1918’de Şeria Nehrinin doğusuna geçti ve Amman’ı ele geçirmek için hücum etti. Ancak yaptıkları her hücum Osmanlı ordusu tarafından durduruldu. İngilizler tekrar Şeria suyunun öte yakasına atıldılar. İngiliz ordusu bugünkü Ürdün topraklarında yapılan savaşları kaybetmişti.
İngilizler 30 Nisan 1918’de Şeria Cephesini savunan Osmanlı 4. Ordusuna bağlı 8. Kolordu’nun müdafaa ettiği cepheye saldırdı. 5 gün 5 gece devam eden savaşta, askerlerimiz kahramanca müdafaada bulundu. Bu İkinci Şeria Savaşı da ordumuzun zaferiyle neticelendi ve İngilizler Amman’ı ele geçiremedi.
Filistin’in, dolayısıyla Gazze’nin kurtarılması operasyonuna ağır bir darbe vuran, evvela Suriye, daha sonra Irak’ı kaybına vesile olan savaş, Megiddo (İngilizce adıyla Battle of Megiddo) ya da meşhur olan ismiyle Nablus Meydan Muharebesidir. Bu savaşta çok “filmler” dönmüştür. Savaşta Osmanlı ordusunun mağlubiyetinde etken, casuslar olduğu kadar hâinlerdir. Osmanlı ordusunun komutanı yine Alman asıllı paşa’dır. Yani Liman Von Sanders… (bu ismin cemaziyyül evveli, soyu sopu, bağlantıları iyice araştırılmalıdır) Muharebe esnasında bazı birliklerimizin plan harici ric’atı üzerine o boşluğa giren İngiliz orduları, 7. ve 8. ordularımızı vurmuş, binlerce askerimiz şehit olmuş, binlercesi esir edilmiştir.
19 Eylül-21 Eylül 1918’de cereyan eden bu savaş neticesinde Filistin’i kurtarma ümidi o tarihte bütünüyle kaybedilmiştir. Bu savaşta, 4., 7. ve 8. Osmanlı ordusu, General Edmund Allenby isimli İngiliz kumandana bağlı Mısır Seferi kuvvetler tarafından imha edilmiştir. savaşta 25 binden fazla Mehmetçik şehit, 65 bin askerimiz de esir düşmüştür. Böylece Bu savaş, tarihimizdeki en ağır mağlubiyetlerden biri olarak kayda geçmiştir. Ayrıca 365 top da düşman eline geçmiştir. Savaşın bir diğer mühim neticesi Suriye yolunun açılmış olmasıdır. İngilizler 26 Ekim’de (1918) Halep’i işgal ederek 38 günde 560 km. ilerleme kaydetmişlerdir. Bu savaşın neticesinde 14 Ekim’de kurulan (1918) Sadrazam Ahmet İzzet Paşa kabinesi ve yeni Bahriye Nazırı Rauf Orbay 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalamışlardır.