50 YILIN MAHSULLERİ
MAKALELERİMİZ- ARAŞTIRMALARIMIZ-
KİTAPLARIMIZ (1)
Maşallah- Barekallah
Elhamdülillahi Rabbi’l ‘Âlemîn
Vesselatü Vesselemü ‘ala Seyyina Muhammedin
ve ‘Ala âlihi ve Sahbihi Ecma’in
Rabbimin lutfuyla çok küçük yaşlardan itibaren ciddi şekilde okumaya başladım. İlkokul birinci sınıftan itibaren harçlıklarımla kitaplar alırdım. Ortaokulda, Merhume anacığımın izniyle o meşhur Antep evlerinde bulunan, yatakların konulduğu bölmelerden birine camekanlı bir kütüphane yaptırdım. Okudukça, “Bize yapılanları” öğreniyor ve “Gerçekleri” araştırıp insanlarımızın gözünün önüne sermeyi candan arzu ediyordum. Bunun için sahih kaynaklara ulaşmak için Osmanlıca ve Arapça öğrenmemiz, bilgileri düzgün ifade edebilmek için Türkoloji tahsilini yapmamız gerekiyordu.
İlkokuldan sonra İmam-Hatip’e kaydolmuştuk. Bizim zamanımızda Orta kısım 4 sene idi. Kur’an-ı Kerim, hadis, tefsir, fıkıh başta olmak üzere İslamî ilimlere giriş yapmıştık. O arada Osmanlıca öğrendik, aynı sınıfta okuduğumuz, Arapça tahsili görmüş arkadaşlarımızdan, sarf-nahiv okuduk.
Biz son sınıfta iken 12 Mart 1971 darbesi oldu. O arada biz Ortaokuldan mezun olmuştuk. Babam, “Oğlum, bunlar sizi üniversiteye almaz, iyisimi seni liseye kaydedelim” dedi. Bu teklife ilk önce karşı çıktım. Zira İmam Hatipteki hocalarımı ve arkadaşlarımı çok seviyor, onlardan ayrılmak istemiyordum. Babamın ısrarı üzerine kabul ettim. Lise yönetimi ilk önce “Ortaokul fark derslerinden imtihana girmesi gerek” dedi. Sonra, “Ortaokul 1,2,3 bütün derslerden imtihana girmesi gerek” dediler. Bunun için de önümüzde yalnızca Eylül devresi vardı. Biz bu devrede imtihana girdik, yalnızca Ortaokul 3 matematikten, tek dersten bütünlemeye kaldık. Onu da verdik. Böylelikle ortaokul mezunu da olmuştuk. Çifte ortaokul mezunu olarak belki de eğitim tarihine geçmiştik.
Hedefimiz, iyi bir üniversite idi. Yüksek puan için Fen Bölümünü, oranın da Matematik kısmını tercih ettim.
1975 yılında Üniversiteye giriş yaptık. Rabbimin lutfuyla istediğimiz bölümü kazanmıştık. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü. Bu sahada ülkemizin en değerli ilim adamları bizim bölümde idi. Her zaman rahmetle yad etmekteyim: Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Prof. Dr. Ali Alpaslan, Prof. Dr. Sadettin Buluç, Prof. Dr. Mehmet Çavuşoğlu, Prof. Dr. Abdulkadir Karahan, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün… Rabbim sıhhat, afiyet, hayırlı uzun ömür versin: Prof. Dr. Osman Faruk Sertkaya, Prof. Dr. İnci Enginün, Prof. Dr. Zeynep Kerman, Prof. Dr. Mertol Tulum… Ayrıca tarih bölümünden sertifika almış, pedegoji bölümünü ise “mecburen” bitirmiştik.
Hocalarımızdan Allah razı olsun. Gerçekten çok güzel eğitim aldık. Üniversite yıllarında gazeteye yazılar yazmaya başladık. Öyle ki seri yazılarımız neşroldu. O sırada Antep harbine katılmış gazi büyüklerimiz hayatta idi. Onlarla yaptığımız röportajlar gazetede neşroldu. (Sonradan kitaplaşacaktı) Yine o yıllarda dergilerde hem yazdık, hem de bizzat neşrinde fiilen bulunduk. Köprü ve Yolbaşı dergilerinde hatırı sayılır katkımız oldu. Bu çalışmalar aynı zamanda meslekte olgunlaşmamızı sağlıyordu. Derginin mizanpajlarını Yeni Asya Gazetesinin değerli mensuplarından Hüseyin Demirel ve Bünyamin Ateş’le yapıyorduk. (Rabbim her ikisine de rahmet eylesin)
Fakültede bitirme tezi olarak “Abdulk Mihrünnisa Hanımın hayatı ve eserlerini” almıştım. Abdulhak Hamit Tarhan’ın kızkardeşi olan bu pek değerli şairenin eserlerini bulmak için devrin bütün dergilerini ve gazetelerini taradım. Osmanlıca kaynakları satır stır tarıyordum. Tezi neredeyse bütün arkadaşlarımdan önce almıştım. Ancak en geride kaldım. Zira kaynak bulmakta zorlanıyordum. Sonunda tezimi tamamladım ve 1979 yılında mezun oldum. Mezun olur olmaz da Yeni Asya Gazetesinde profesyonel Gazeteciliğe başlamış oldum.
Elimizdeki diploma ile Lise Edebiyat öğretmenliği yapabilirdik. Ya da birçok arkadaşımızın yaptığı gibi yüksek lisans yapıp üniversitede hizmet verebilirdik. Ancak biz “serbest yazı hayatını” tercih ettik.
Kendimizi bildik bileli bir hedefimiz vardı: Bu ülke insanlarının sağlam iman sahibi olup, doğru tarihi bilmeleri... Ecdadımızın uğruna can verdiği değerlerin tekrar bu vatanda hâkim olması…
“Bismillah” diyerek kolları sıvadık. Uykumuzdan, nefsani arzulardan fedakarlıkta bulunduk. Geceli gündüzlü çalıştık. İşte 50 yılın sonunda Rabbimin lutfuyla neşrolan çalışmalarımız.
Bunları nakledeceğiz ki gelecek nesle hatıra kalsın ve duâya vesile olsun. Bu kardeşlerini hayırla yad etsinler. Zira biz hep hayır yolunda çalıştık, Elhamdülillah