Hedefsiz Gemiye Rüzgârlar Yardım Edemez
Denizde seyreden bir gemiyi düşünelim. Eğer pusulası, rotası ve bir varış limanı yoksa, en güçlü rüzgârlar bile o gemiyi bir yere ulaştıramaz.
Bazen fırtına savurur, bazen dalgalarla boğuşur; ama hiçbir zaman sahile yanaşamaz. İşte hayat da böyledir: Hedefsiz yaşayan insan, karşısına çıkan fırsatları değerlendiremez tecrübelerini bir maksada yönlendiremediği için zamanını boşa harcar.
Hayatımda bu hakikati doğrulayan pek çok misal var oldu. Bir dönem yalnızca çalışıyor, çabalıyor, fakat neyi amaçladığımı tam olarak bilmiyordum. Çabalarım, güçlü bir rüzgâr gibi önüme fırsatlar çıkarıyor, yeni insanlar tanıştırıyor, farklı bilgiler öğretiyordu. Ama bir hedefim olmadığı için bunların çoğu suya düşen damlalar gibi dağılıyordu.
Sonra şunu fark ettim: Deneyimler ancak bir hedefle birleştiğinde mana kazanıyor. Bir limana varmak istediğimde, en küçük birikimim bile bana kılavuz oluyor. Mesela öğrenmek için okuduğum bir kitap, yazmak istediğim bir eser için kaynak; tanıştığım bir dost, yolculukta bana yol arkadaşı; yaşadığım bir zorluk, ilerideki hedefime karşı sabır dersi haline geliyor.
Rüzgâr, gemiyi hareket ettirir; ama yönü tayin eden, kaptanın elindeki pusuladır. Hayatta da bizi ileri götüren, karşılaştığımız fırsatlar ve kazandığımız deneyimlerdir.
Ancak onları nereye yönlendireceğimizi belirleyen şey, koyduğumuz hedeflerdir. Hedefsiz bir gemi dalgaların oyuncağı olur; hedefli bir gemi ise en çetin fırtınaları bile aşarak limana varır.
Öyleyse bize düşen, önce kendi hedefimizi belirlemek; ardından karşılaştığımız her fırsatı ve deneyimi bu hedefe hizmet edecek şekilde değerlendirmektir. Çünkü hedefsiz gemiye rüzgârlar yardım edemez; fakat yönünü bilen gemi için her rüzgâr, varış limanına doğru bir destektir.
Mehmet Nuri Bingöl