Vehbi KARA

Tarih: 24.07.2024 21:26

ABD’li Embedded Subaylar ve Görevleri

Facebook Twitter Linked-in

ABD’li Embedded Subaylar ve Görevleri

15 Temmuz 2016 askeri darbesi, gizli kalmış ve bilinmeyen birçok istihbarat yapısını deşifre etmiştir. Bunlardan sadece bir tanesine yani Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış ABD’li askerlere dikkat çekmek istiyorum. Elbette bu askerlerden başka nice istihbarat elemanı ve görevlisi vardır. Bunların tespit ve teşhislerini ilgili kurumlar kendileri yapabilirler.

15 Temmuz darbesinin en yakıcı ve acı sonuçlarından bir tanesi; Türk Silahlı Kuvvetlerinde yer alan general ve amirallerin yarısının FETÖ örgütünün düzenlemiş olduğu darbeye katılmış olmasıdır. Nedense ülkemizin kalbi olan ve en önemli askeri kurumların başına yerleştirilen bu Feto’cu general ve amiraller hakkında ciddi bir çalışma ve araştırma yapılmamıştır.

14 Ekim 2016 tarihinde yayınlamış olduğum makalemde “Feto’cu Amiraller Nasıl Bu Hale Geldiler?” başlıklı yazımda Deniz Kuvvetleri Komutanlığında yaşanmış bazı olayları dile getirmiş ve FETÖ örgütünün nasıl bir faaliyet içinde olduğu ve hangi yöntemleri kullanarak güç kazandığını, bizzat müşahede ettiğim olaylara dayanarak izah etmiştim.

Bu makalede ise ABD’nin FETÖ örgütünü nasıl yönettiğini ve hangi yöntemleri kullanarak general ve amirallerimizi etkilediğini izah etmeye çalışacağım. Elbette bu can yakıcı mesele sadece benim ifade etmeye çalıştığım konularla sınırlı değildir. Üzerinde durulması gereken daha birçok acı durum vardır ve konu sadece Türkiye ile sınırlı da değildir.

ABD, NATO ülkeleri başta olmak üzere müttefiklik anlaşmaları yaptığı birçok ülkede benzer faaliyetlere girişmiştir. İşte bunlardan bir tanesi çok gizli olmayan ve çok rahatlıkla fark edilen yabancı ülke ordularına sızma girişimi “embedded subaylar” aracılığı ile gerçekleştirilmektedir.

“Embedded” kelimesi İngilizce’de “yerleştirmek, gömmek, oturtmak, kafasına sokmak” anlamında kullanılan bir kelimedir. ABD gizli faaliyetlerinde ise karşılığı “ yabancı ordular içine sıkıca yerleştirilmiş gizlenmiş görevli” anlamındadır.

Bu görevliler; ABD menfaatleri için iliştirilmiş olduğu önemli görevlerde bulunan yabancı askerler hakkında gizli bilgiler vermektedirler. Daha sonra gelen olumlu ve uygun raporlar istikametinde bahse konu askerler kritik görevlere hatta general ve amiral rütbesine ulaşana kadar desteklenmektedirler.

ABD’nin NATO ve müttefik ülkelerle yapmış olduğu yardım ve eğitim anlaşmalarının en önemli maddeleri bu embedded subayların işlerini kolaylaştırmak içindir. ABD ile kurmuş oldukları dostluk ilişkilerine güvenen birçok ülke farkında olmadan en önemli askeri bilgilerini ve sırlarını çoğu zaman farkında olmadan kaybedebilmektedirler.

Eğitim ve görev maksadı ile ABD’ye giden genç subaylar; ABD’li embedded subaylar tarafından sıkı bir markaja alınmaktadır. Hatta evli olup ailesi ile kursa giden subaylar için embedded subayların eşleri dahi görev yapmaktadır.

Yabancı ülke subayları, ABD’ye hayran bırakılacak şekilde etkilenmekte ve ABD’nin dünya üzerindeki gücü abartılarak beyinlerine sokulmaktadır. Mezuniyet dönemi yaklaşınca “birlikte çalışabiliriz” mesajı verilip eğer dostluk devam ettirilir ise karşılığının fazlası ile verileceğine dair güvenceler verilmektedir.

Gerçekten de ABD’de görev yapmış veya eğitim almış birçok yabancı subayın önü kusursuz bir şekilde açılmakta ve kendi ülkelerinde en kritik görevlerin başına getirilmesi sağlanmaktadır. Meşhur darbeci generallerin sicilleri incelendiğinde; ABD’ye görev ve eğitim bahanesi ile defalarca gidip geldiği görülebilmektedir.  

Türkiye’de kesintisiz olarak her 8-10 yılda bir gerçekleştirilen askeri darbelerin ardındaki en önemli unsur; bu embedded subayların sağlamış olduğu bilgi ve yardımlardır. Bu sayede darbeci askerlerle menfaat ilişkisi kurulmakta “darbe destekleyicisi” olmak karşılığında birçok general ve amiral satın alınabilmektedir.

15 Temmuz darbesinde çok açık bir şekilde görüldüğü gibi ABD’ye kaçan Feto’cu general ve amirallerin sığınma başvuruları kabul edilmiş Türkiye’ye iadeleri için yapılan taleplerin hepsi boşa çıkarılmıştır. ABD kullanma ömrü sona erinceye kadar bu subayları elinde tutmakta ve sonrasında işe yaramaz hale gelince çöpe atmaktadır.

FETÖ örgütü hala ayakta tutulmaya çalışıldığı için Türkiye’nin paralel yapılanması ABD’deki görevinin başında işlerine devam etmektedirler. Ne yazık ki ABD hiçbir diplomasi ve kuralı tanımadan bu çirkin işleri sürdürmekten çekinmemektedir. Nasıl tedbir alınması ve önlem olarak ne gibi işlerin yapılması gerektiği ayrıca ele alınacaktır.

Bu vesile ile Türkiye’de yaşanan çok acı bir duruma makalemde yer vermek istiyorum. Konu ise herkesin çok iyi bildiği Türk Silahlı Kuvvetlerinden eşinin başörtüsü gerekçesi ile atılmış olan binlerce subay ile ilgilidir. Zira embedded subayların “bu kişi ülkesini satmaz” diyerek rapor verdiği bir çok vatansever asker, ordudan “irtica” bahanesi ile ordudan atılmışlardır. Buna karşılık gerçek irtica olan FETÖ örgütü semirtilip büyütülmüş nihayetinde darbe yapacak kadar güçlü bir hale getirilmişlerdir.

İşin daha acı olan tarafı ise şudur. ABD’nin kendi menfaatlerine uygun görmediği bu dindar askerlerin önemli bir kısmı; askerlik görevi haksız bir şekilde fesh edildiği halde devletten zırnık bile alamamışlardır. İş kanunlarına göre tek taraflı fesih halinde devletin tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Eğer bu fiil haksız olarak yapılmış ise verilecek tazminat arttırılmak zorundadır.

Fakat maalesef içinde benim de bulunduğum şanslı 1600 kişilik Yüksek Askeri Şura kararı ile atılmış gurup haricinde kimseye bir ödeme yapılmamıştır. Bizlere ise sadece sosyal güvenlik ücretleri ve silah bulundurma gibi özlük haklarının bir kısmı verilmiştir. İkili ve Üçlü Kararname mağduru askerlerin özlük hakları devlet tarafından gasp edilip aileleri ile birlikte binlerce asker perişan edilmişlerdir.

Kamu Denetçiliği Kurumunun, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve Hükümete göndermiş olduğu kararlar maalesef sümenaltı edilmiştir. Verilen sözler ise unutulmuştur. Bunun en önemli sebebi ise bazı bürokratların; askerlerin gasp edilmiş haklarını iade etmemek için akla ziyan bahaneler bulup ortaya çıkarmasıdır. Anlı şanlı Devlet Bakanları bu zulme seyirci kalmakta bir adım dahi atmamaktadırlar.

Devletin ”namaz kılıyor, oruç tutuyor, içki içmiyor, eşinin başını açmıyor” diyerek insanların işine son verdiği askerler, yıllardır hak aramaktadır. Ergenekon ve Balyoz davaları gibi mağdur edilmiş askerlere hakları verildiği halde 15 Temmuz’da darbecilere direnerek halkı örgütleyen askerlere zırnık dahi verilmemesi hükümetin büyük bir ayıbıdır, vesselam…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —