MİSAFİR KALEM


Bahardan Sonrası Mı?

MEHMET NURİ BİNGÖL


Bahardan Sonrası Mı?
Bahar ve baharlar da eninde sonunda, behemahal geliverir; o samimi vagonuna renk renk, desen desen “çiçekleri” takıp takıştırarak, yemyeşil bir alemi sırtına alıp bizlere ulaştırıverir.
Her devirdeki baharlar bile geliverdiği vakit, çok insana hiç gitmeyecek, hiç bitmeyecek vehmi hakimdi. Çok zaman kendimize şunu sormadan edemeyiz; güz, kış, hatta yaz mevsimi gelecek diye bir acayip telaşa kapılıyor, hazırlık üstüne hazırlık yapıyoruz. Peki, yalnız insanların değil, tüm mahlukatın maşuku “bahar” için neden hazırlanmıyoruz?
Bahar’dan bir önceki mevsimin kış olduğunu çoğumuz biliriz. Bahara çekilen hasretle, onun eşiği kış mevsiminin boraları, fırtına ve tayfunları bile nasipleniyor; nasiplenmeli; hikmet ve teklif sırrı bunu gerektirir.
Kışın da kendine göre güzellikleri vardır; hele tatlı yanları saymakla bitmez. Sobanın yaydığı ısıya yaslanıp, dışarıda yağan karı seyretmenin hoşnutluk verici bir hal olmadığını kim diyebilir? Kalın pardesülere sarınıp kar örtüsü üzerinde, yağmur altında gezinti veya “teferrüc”e çıkmayı sanırım herkes sever.
“Bazılarının hissine karışmak tabii ki hiç birimizin haddi değil. Ama kışın gelmesini sadece bu zevkleri yaşamak için yalnız bunun için isteyenlere hodgâm gözüyle bakmamak elimden gelmez. O kadar fakir fukara var; evsiz-barksız, gariban vatandaş. Onlar ne yapacak peki? Odun alamayanına yardım elini uzatabilecek misin; o sıcacık pardesünü bir tarafa fırlatıp, soğuğun tadını duyanların halini anlamayı hiç ister misin, pek bilemem. Belki de sadece bahara ne kaldı sitemiyle eğlenmeyi iş edineceksin!”
Bahar da “baharlar” da gelir elbet, gelmeli ve gelecek de… Hem vaadedilmiş, hem de şaşmaz mizan kantarı… 
Her çıkışın bir inişi olacak elbet, her kemalin de zevali misali… Demek istediğimiz o ki, bizler kışı ta’n ettiğin zaviyeden hiç bir vakit sevmedik, daima da sevmeyeceğiz. Kar tabii ki toprağı örtmeli, yağmurun yağmasına ancak tedbirsizler itirazı basar; sen değil! 
Hem kış gelmezse, baharın o sevimli ve samimi vagonu zaman rayının üzerinde tekrardan ve yeniden görünebilir mi hiç? Demir gülle içine “düşürülmüş” damlacığın donması için bile, şiddetli bir soğuk gerekmez mi?
Kış gelmeden evvel ve “evailinde” onun verebilmesi muhtemel ziyanlara karşı sıkı hazırlanırız; tedbirimizi almamazlık etmeyiz ama… Yine de -bazen- tedbir medbir dinlemeyip, yataklara düşürür bizi. Hele bir de uzar, Nisan ortalarına kadar sarkarsa, yandı gülüm keten helva…
“….Herşeye rağmen bilinen hakikat şu ki bahar ve baharlar yine de geliverir ansızın, dünyamıza çat kapı ediverir. Kış uzun da sürse, rüzgârlar, boralar acayip dehşette de olsalar; karlar istila hareketinde pek ısrarlı dursa, bahar günün birinde, erinde gecinde -belki de apansız- çıkagelir. O samimi ve sevimli vagonuna renk renk, desen desen çiçekleri takıp takıştırmıştır gene, yem yeşil bir alemi sırtına -yahud uhdesine- alıp, bize ulaştırmıştır bir bakarsın. Sen de haydi yallah dalmışsındır baharın kucağına… Tedbiri mi soruyorsun; Hak getire. Her şeyin geçtiğini, artık günlerin hep böyle çiçekli, hep böyle yeşil olacağını düşündün ya bir anlığına; kendini bile unutursun azizim, bırak tedbiri…”
Nisan yağmurunu kırlara açılarak -o da iyice yeyip,- yatağa düşenler sürü sepettir -gözlerimiz tavanda düşünürken olan biteni, belki de “bahara hazırlanma”nın bir zaruret olduğunu mırıldanıp duracağız; sadece ve sadece bununla vazifeyi tamamlanmış sayacağız.
“Çiçekler baharda gelir.” Amenna; “O nurani çiçeklere zemin ihzarı” için heyecanlı olmayı anlamak da mümkün; fakat dört başı mamur yol azığını yanına almamayı anlamak boyumuzu pek aşar, şaşar kalırız.
“Beni kazanmanın pek ehven ve adiyattan olduğunu, her vakit de aynı basitliklerle çevrili olacağını sananlar, elbet aldanmaktadır. Layık olmayan ile bana hazırlık yapmayana hangi tarihte eriştim ki… Teyakkuzda bulunmalısınız her zaman. Kim dedi size bende ani soğuklar, yağmurlar, hatta fırtınalar yoktur diye; hava, badem dallarında açıvermiş pespembe ümit çiçeklerini kavuruveren gece ayazına çekmez diye kimden teminat aldınız?.. İşte onlardan birini daha yaşıyorsunuz, belki ilerde daha da yaşayacaksınız, ilkyaza, hatta yaza kavuşmanın bedelini onca ucuz mu zannettiniz?
Bir önceki baharı hatırlıyorum da, büsbüyük ümitlerle ne hedef kalmıştı yerinde, ne vazife. Varsa yoksa, “Bahar geldi!” büyüklenmesi ve “müfrit hüsn-ü zann” vadileri… Ne kaldı elde avuçta içi boş böbürlenmelerin dışında?
Verilen müjdeli ihbarların o günü değil de, ilerileri hedeflediğini düşünemeyecek kadar sermesttiniz, cezbe halindeydiniz. Neticede anlaşıldı ki ezici ekseriyet ona, bahara, “ferec”e tam manasıyla hazır değildi, görünen köy ile “müştebih ağaçlar” meseli gibiydi haliniz. Kıymetimi bilemez kimselerin görünmesiyle, hadiselerin seyrine “cevelan” verdiğinizi düşünemezdiniz bile… Öyle ki bana kızıp küsenleriniz bile oldu, soba veya mangal başındaki keyfiniz bozuldu diye, hayret! Kışı ve kışları kalker tabakalar kalınlığındaki bir “hakikat-perestlik sıddıkiyeti”ni inciten etvar ile, öyle bir unutmuştunuz ki, göreni afallatacak büyüklenmelerle, kendi ayağınıza bizzat kendiniz vuruyor, ne “fetva”ları verdiriyordunuz Kader’e.
Kış soğuklarının tekrar bastırıvereceğini en çok da buna şaşar, “meslek-i hakikat’ın hangi ilkesiyle bağdaştırdığınıza şaşkınım.Onun tekrar gelebileceğinden, bahara baskın verip elinizi ve dilinizi bağlayabileceğinden -sahi- nasıl gafil olurdunuz onca mukiz Hadis'e rağmen..."
Acı verici ama yerden göğe haklıdır bahar. Onun da yağmurları varmış demek, fırtınaları, boraları… Sizleri bilmem ama, biz hak vermeyiz ona. Kıymeti iyi bilinmeyen her nesne avucumuzun içinden kaymaya mahkûmdur. 
“Çare”papağanvari tekerlemeleri bırakıp, “Çiçekler-bahada vücut-pezir olur!” nidasını aleme yayan Pişdar ve Dümdar”ın eserlerini idrake dönmeliymişiz. Bahar sevincinin bile bir ölçüsü olduğunu “O” ne güzel buyurur. Herşeyin kadrini kıymetini bilmenin, “…Sani’ye nisbetle…” şekilenebileceğini biz nasıl unuturmuşuz? Kırlara “açılmanın”, yokuşları düze çıkarmanın yolunun da, yordamının da tasdikini, ancak orada bulabilirmişiz, En Büyük Vazife’ye namzet “ferid”lerin hallerinde görebilirmişiz ancak; yoksa kendi “başlarını yiyecek kılınç” sahiplerinde değil.
Ey aziz bahar! Biz bazen “su-i ihtiyar”ımız ile seni kışa çevirsek, takıp takıştırdığın çiçeklerin bir kısmını uçurtmalara takıp kaybettik diye kimimiz sana düşman kesilsek, o hasta yatağında geçireceğimiz günlerin hiç bitmeyeceğini, hiç gitmeyeceğini vehmetsek de, yolu yordamıyla, “müsbetçe” hazırlıklı olamadığımız kırlara tedbirsizce açılıp “harami”lerce tar u mar edildiğimiz “bu sahralar”a sere serpe yayılıp, kendimizi dağıttığımız için bizi bırakıp bir yerlere gitsen bile, senin, o zaman rayından kayarak tekrar gelivereceğini, ansızın teşrif edeceğini elbette bilmekteyiz.
Bahar’a hazırlanmanın, hatta layık olmanın kolay bir iş sayılamayacağını, sizler gibi biz de bilmekteyiz, ama “En hayırlı amel, en zahmetli olanıdır.” hükmü, hala yerli yerinde duruyor değil mi?
Bahardan sonra yaz'dır gelecek olan. Baharı tek netice görüp yaz mevsimini haber etmelere sırt çevirmenin vebali altından KİMLER kalkabilir sahiden?
Mehmet Nuri BİNGÖL

YENİ DOLANDIRICILIK SİSTEMİ!

VARİL PATLADI..1 ÖLÜ

BIÇAKLI KAVGADA ÖLÜ SAYISI 2'YE YÜKSELDİ.

FETÖ YENİDEN YAPILANIYOR

ARALAMAYA GİTTİ CANINDAN OLDU.

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 29 23 1 5 42 74
2.Fenerbahçe 28 21 2 5 45 68
3.Samsunspor 30 15 9 6 9 51
4.Beşiktaş 29 13 7 9 12 48
5.Eyüpspor 29 13 8 8 10 47
6.İstanbul Başakşehir 29 13 10 6 9 45
7.Antalyaspor 30 11 12 7 -19 40
8.Göztepe 29 10 10 9 9 39
9.Gazişehir Gaziantep 28 11 11 6 0 39
10.Kasımpaşa 29 9 8 12 -3 39
11.Konyaspor 30 10 13 7 -6 37
12.Trabzonspor 28 9 10 9 9 36
13.Bodrum FK 30 9 14 7 -10 34
14.Rizespor 28 10 14 4 -12 34
15.Kayserispor 28 8 11 9 -12 33
16.Sivasspor 29 8 14 7 -8 31
17.Alanyaspor 29 8 14 7 -11 31
18.Hatayspor 28 4 17 7 -23 19
19.Adana Demirspor 28 2 22 4 -41

YAZARLAR