BU NASIL BİR EĞİTİM SİSTEMİ !?
Bir zamanlar ben de öğretmendim! Hemen denilecek ki, hala öğretmensiniz hocam!
Yok yok! O, eskidendi... Toplumumuz büyük bir erozyon geçirdi... Değişim ve dönüşüm geçirdi...
Kimseye hak edilen değer verilmiyor! "Ne kadar paranız varsa o kadar insansınız maalesef!" (!)
Devletime 21 yıl yönetici olmak üzere toplum 30 yıl şerefle eğitimci olarak hizmet ettim.
Tam öğretmen olmuştum ki, 51 yaşında emekli olmaya karar verdim!
Niye ki !?
Çökmüş bir sistem bana hep acı verdi! Yama dikmeye, yalan söyleyerek kendimizi kandırmaya tahammülüm kalmamıştı!
Ne güzel!?
Dostlar hala beni öğretmen olarak görüyor!?
Ya sahi ben öğretmen miyim!?
Evet ben ülkeme ve milletime vefa borcumu ödeyen çok iyi bir öğretmendim! Hala görevim devam ediyor!
Allah'ın huzuruna götüreceğim çok güzel belgelerim var!
Sonsuz hamd ediyorum!
Bir Eğitimci olarak çok üzülerek diyorum ki!?
Halkının % 99'u Müslüman'dır deniliyor! Ama İlkokul'dan Üniversite'ye kadar ders kitaplarında "Allah" adı yazmaz!
Allahsız bir eğitim sisteminde ancak bu kadar insan yetiştirilir!?
... Ve
Bir Eğitimci olarak devletime sesleniyorum!
Ve diyorum ki:
Eğitim sistemimiz can çekişiyor!?
Heba oluyor çocuklarımız!?
Öncelikle bu sistem milli değildir!?
Bu sistem düşünen insan yetiştirmiyor!?
Bu sistem milletimizi temsil etmiyor!?
Bu sistem sevgi, saygı, hosgöru, dayanışma kaynaşma, kucaklaşma, dertleşme ve paylaşmaktan uzak insan yetiştiriyor!?
Bu sistem geleceğe güvenle bakmayı aşılamıyor!?
Bu sistemde çocuklarımız okula tertemiz adım atıyor ve apayrı birer insan olarak çıkıyor!?
Bu sistem bilgi, beceri, istidat ve kabiliyete önem vermiyor ve insan fıtratına aykırıdır!?
Eğitim sistemimizde bütün kademelerde not vermekten başka bir şey veremiyoruz öğrencilere! Öğrencilerin bütün yetenek ve özellilerine kör bir sistem! Tam bir yetenek katliamı! Not verme sektörü! Kimi öğrenci parayla, kimi öğrenci de parasız not alıyor.
Ama sadece not alıyor!
Deniliyor ki, sistem değişti, aslında sistem değil, fiyasko!?
Sonuç olarak, bu eğitim sistemi ahlaken çökmüştür!
... Ve
Ben ilkokula başladiğim gün, önüme bir kaç sayfalık üzerinde "OKUMA" yazılı bir kitapçık koydular-1962
Kapağını açtım bir hevesle!
İlk sayfada, mışıl mışıl uyuyan bir erkek çocuk ve çok güzel bir battaniyenin altında!
Ben ise sabah erken saatte okuldayım! Kaşlarını çatan, bağıran bir öğretmenin huzurunda, önce imrendim ve hemen sonra isyana başladım!
Neden mi?
Çünkü o uyuyan çocuğun resminin altında şu yazı:
Uyu uyu yat uyu
Uyu uyu yat uyu
Uyu uyu yat uyu
Tam üç defa adeta yemin ettik, ettirdiler!
O anda karar verdim ve dedim ki:
"Ben, Kemalist düzenin imalat hatası olacağım!"
Ve sonsuz hamdediyorum ki, öyle oldum!
Peki ilk sayfada uyutan değil, düşündüren başka bir resim olamaz miydi? Altında da sevgi, saygı, hosgörü, dayanışma, kaynaşma, kucaklaşma, paylaşma, kardeşlik, adalet, ahlak kelimeleriyle besmele çekemez miydik?
... Ve
Sayın Cumhurbaşkanımız doğru söyledi!
Ne dedi!?
"Fikri iktidarlarımızı tesis edemedik!"
"Samimi bir muhasebe ile geçtiğimiz 20 yılda her alanda tarihi eserlere ve hizmetlere imza attığımızı ama eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum!
"Ülkemizin geçmişten bugüne eğitim öğretim sistemi çocuklarımıza sadece maddi bilgi yükleme üzerine kuruludur."
Kayıtsız ve şartsız "Evet!"
Doğru söyledi. Ancak 100 yılda hiç bir zaman doğru yapılmadı...
...Ve
Eğitimde, kısa, orta ve uzun vadede acilen yapılması gerekenler var!
▪︎ Son 20 yılda görev yapan Milli Eğitim Bakanları Eğitimci değil, sınıfı ve okulu tanımıyor!
Avukat, Mühendisi, İktisatçı ve herkes...
Sırasıyla;
Erkan Mumcu - Hukukçu
Doç. Dr. Hüseyin Çelik -Türk Dili ve Edebiyatı
Nimet Baş Çubukçu - Hukukçu
Prof. Dr. Ömer Dinçer - İktisatçı
Prof. Dr. Nabi Avcı - Endüstri Mühendisi
İsmet Yılmaz - Gemi İnşatı Mühendisi
Ziya Selçuk - Gelişim Psikolojisi ve Özel Okul sahibi
Prof. Dr. Mahmut Özer - Sosyoloji Eğitimi aldı.
Prof. Dr. Yusuf Tekin - Siyasal Bilgiler Fakültesi
▪︎ Eğitim müfredatımız milli değil...
Acilen Amerika ile yapılan sözleşme iptal edilmelidir.
Milletimiz büyük çoğunlukla bunu bilmiyor. Bir Eğitimci olarak milletime vefa borcum adına tekrar duyuruyorum!
27 Aralık 1949 tarihinde imzalanan, Türkiye ve ABD hükümetleri arasında Eğitim komisyonu hakkındaki anlaşma 15 Mart 1950 tarih ve 5596 sayılı kanun TBMM'den geçti ve yürürlüğe girdi. Halen yürürlüktedir!
Bu FULBRİGHT anlaşmasına göre: Eğitim komisyonda 8 üye bulunacaktır.
Türkiye'den 4 üye, ABD'dan 4 üye bulunacaktır!
Türkiye'deki ABD diplomatik heyetinin başı, yani ABD Büyükelçisi, Eğitim komisyonunun fahri başkanıdır! Komisyonda oyların eşit olması durumlarda ABD Büyükelçisi son sözü söyler!
ABD'nin komisyondaki 4 üyesinden 2 tanesi Büyükelçilikteki CİA ajanı olması da muhtemeldir!
İşte Eğitimdeki Hal-i Pür Melalimiz bu!?
▪︎ Milli Eğitim'de atamalarda ehliyet ve liyakat yok!
Hiç bir yönetim tecrübesi olmayan öğretmen bir anda daire başkanı olabiliyor!
Facia...
▪︎ Öğretmen ve öğrencilerde serbest kıyafet, yakışmayan ciddiyetsiz kıyafete dönüştü...
Olamaz...
▪︎ Her yıl övünerek teslim edilen yeni ders kitapları yıl sonunda okul yönetimine teslim edilmeli ve iki yıl kullanıldıktan sonra çöpe göndermek yerine, geri dönüşüme gönderilmeli...
Devlet, gereksiz korkunç israftan kurtulmalıdır.
▪︎ Öğretmenler düzenli olarak hizmetiçi eğitime alınmalıdır! Metod bilgisi, insan ilişkileri ve dünyadaki gelişmeler uzmanlarca aktarılmalıdır. Ve her öğretmen mesleğe başlarken, en az bir yıl rehber öğretmeni ile birlikte derse girmelidir! Asaleti onaylandıktan sonra ders verilmelidir.
▪︎ Öğrenciler, sınıfa (hatta okula) telefonla alınmamalı ve veliler kesinlikle öğretmenlere güvenmeli ve sahip çıkmalıdır.
Şiddet mutlaka önlenmelidir...
Korkan ve tedirgin olan öğretmenlerden başarı beklenemez!
... Ve asıl tiyatro bu!?
İlkokulu bitir...
Ortaokulu bitir...
Liseyi bitir...
(Herkesi toptan Üniversite sınavına!)
Sonra Üniversite'yi bitir...
Toplam: (6+1 = İlkokul öncesi) 4+4+4+4 = 23 yıl
Sonuç : Boş gezenler...
Angola hariç, dünyada var mi böyle kepazelik!?
Ara eleman yok...
Meslek Liseleri'nde pahalı bir eğitim aldı ve sonra Hukuk Fakültesi'ne devam ediyor!
Oysa Teknik Eğitim Fakültelerine devam etmeliydi...
... Ve
Gençlik Deist yapıldı!
Gençlik fuhuşa saptırıldı!
Lut olduk, Pompei gibiyiz!
İnanın her an, her saniye gidiciyiz!
Milli ve manevi olarak iflas ettirilmişiz!
Yarının anne adayları genç kızlarımızın bir kısmı göbekleri açık, müstehçenlikte sınır tanımaz olmuşlardır!
Türk milleti adına ahlaki ve İslami endişe taşımayan, milli ve manevi melekeleri sıfırlanmış herkes, yarın mahşer günü ahlaksızlıklara müsamahadan hesaba çekileceklerdir.
Dinim ve milletim adına sizlerden rica ediyorum! Bundan sonra gençliğin içine bilerek ve kasten itildiği manevi bunalımdan kurtuluşunu yazın, söyleyin ve bağırın! Yazılarınızla Allah adına haykırın ki, hainler korkarken, gaflet ehli olanlar uyansınlar!
Her aile, toplum denen binayı meydana getirecek olan kerpiçler gibidir. Çürük kerpiçten sağlam bina olmaz. Günümüz gençliği büyük ölçüde çürümüştür, istiklal ve istikbalimiz tehlikededir.
Haksızlık, ahlaksızlık ve küfür karşısında susarak dilsiz şeytan olamayız. Ey iman edenler! İman ediniz…
...Ve
Sadece eğitim alanında değil, her alanda toplumumuz ruhsal sorun (depresyon) yaşıyor!
Bir kaç zamandır, kimi görsem ruhsal sorunlar yaşıyor ve üzüntü içerisinde!
Toplumumuz depresyondadır desem, abartmış sayılmam!
Türk toplumu aylarca Engin ve Dilan Polat'ı konuştu ve tartıştı. Aslında oyalandık. 40 yıl için hazırlanan iddianame var ve 4 ayda herkes serbest! Çok tuhaf değil mi?
Adalet tecelli etti mi?
Ben "hayır!" diyorum!
Günlerdir Türkiye, katledilen 8 yaşındaki masum Narin Güran'ı konuşuyoruz! Ve ne yazık ki, zulüm zirvede yaşanıyor!
Ve tabi büyük bir utanç!
Her gün yeni bir gündemle uyanıyoruz. Sanki, adeta hep bir ağızdan "Ölsek de, kurtulsak!" diyoruz, ama dertlerimizi Kur’an'a arz edersek utanır mıyız acaba!?
İşte size Reçete!?
"Hayır! dedi Musa:
"Endişelenmeyin! Şüphesiz Rabb'im benimledir. Bana yol gösterecektir."
Şuara, 26/62
Yukarda arz ettiğim Şuara suresindeki Ayet, Hz. Musa (a.s)'dan bahsediyor!
Düşünün ki, bir gruba önder olmuşsunuz ve hiç kimseye bir zararınız yok ama dünyanın en zalim adamı peşinizde!? Sizi ve size inananları acı içinde öldürecek!
Ve siz kaçıyorsunuz, onlar kovalıyor!
Koşuyorsunuz ve geldiğiniz yer, koskoca Kızıldeniz’in kıyısı!
Atlasanız, boğulacaksınız!
Dursanız, Firavun ordusuyla geliyor! doğranacaksınız!
İşte, tam da böyle bir zamanda Hz. Musa (a.s)'ın kavmi, teselli vermedi. "Öl de, ölelim!" demedi!
Aksine, büyük bir hışımla!
"İşte yakalandık! Ey Musa! Sen açtın başımıza bu belayı!" dediler!
Önden Kızıldeniz köpürüyor, arkadan Firavun geliyor!
Hz. Musa (a.s)'ın dilinden tek bir nida çıktı o anda!
"Endişelenmeyin!
Kuşkusuz Rabb'im benimledir. Bana yol (çare) gösterecektir."
İşte bu kadar!?
Bu söz değil miydi Kızıldeniz’i yardıran, dert sanılan Firavun’u ordusuyla birlikte boğduran!?
Neden zor geliyor Rabbimize güvenmek bizlere!?
Üzüntü, Rabbimiz’in sevmediği bir ahlaktır.
Bu yüzden bizlere emrediyor Rabbimiz!
"... Gevşemeyin! Üzülmeyin! Eğer inanıyorsanız üstün olan sizlersiniz!"
Al-i İmran, 3/139
Hz İbrahim (a.s) ateşe atıldığında üzüldü mü?
Yoksa;
"Allah bana yeter; O, ne güzel vekildir!" deyip tebessüm mü etti alevlere!
Ya Hz. Sümeyye (r.anha) annemiz!
Mızrak göğsüne saplandığında umurunda mıydı dersiniz!
"La ilahe illallah! dedi son defa, tebessümle!"
Ya Allah Resulü Hz. Muhammed (s.a.v)
Uhud'da yüzünden kanlar süzülürken,
Taif'te taşlanırken, Kabe'de secdede iken, üzerine işkembeler atılırken,
Yavrularını elleriyle gömerken,
Midesine bağladığı taşlar yere düşerken,
Karısına zina iftirası atılırken,
Şimdiki tabirle hangi depresyona giriyordu?
Onlar, Allah'ın bu emrine teslim olmuşlardı.
"... Onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır... "
Bakara, 2/277
İman edin ve teslim olun! Bilin ki, Allah sizinle beraberdir, O size bir yol gösterecektir! İnanıyorsanız, üstün olan sizlersiniz! Sizin için korku olmaz, mahsun da olmazsınız!
Üzüntü ve depresyonun ilacı, son cümlededir!
Mehmet Bozkurt, Eğitimci İlahiyatçı Araştırmacı Yazar