De gel de kızma!
Bir insan haksızlık ve zulüm karşısında öfkelenmiyorsa ya ahmaktır ya da münafık… Müslüman ferasetli olur, haksızlık karşısında en azından öfkelenir. Tarihî hadiseleri okuduğumda da bazen öfkelenmekteyim. Öfkelendiğim hadiselerden bir kısmını sizlerle de paylaşayım.
Emeviler’in ilk yıllarında yaptıklarına müthiş öfkelenmekteyim. O mübarek Hz. Hüseyin’e (R.A.) ve aile efradına, yani o mübarek ehl-i beyte yapılanlar… Böyle zulüm olur mu? Ey zâlim oğlu zâlimler. İşte bunun için ümmet Yezid ismini sevmez. Siz hiç Yezid isimli birine rastladınız mı? Emeviler’in kapı kulları Hacca-ı Zalim’in Mekke’de yaptıkları… Kâbe-i Muazzama’yı bile mancınıkla tahrip etmesi, Abdullah bin Zübeyr başta olmak üzere nice mübarek zatları şehit etmesi… Ya şu tarihe “Hare Vak’ası” diye geçen hâdiseye ne demeli… Yezid’in adamı Müslim b. Ukbe’nin yaptıkları tarihe kara bir leke olarak geçmiştir. Bu adamın başındaki ordu önce Medine’yi kuşatmış, sonra şehre girerek, 80 sahabeyi, tabiinin ileri gelenlerinden 700 kişiyi ve daha yüzlerce Medinelileri hunharca katletmiştir. (683’te) Medine-i Münevvere üç gün boyunca yağmalanmıştır. Kadınlara tecavüz edilmiştir. Tecavüz neticesinde doğan çocuklara “Evladü’l Hare” denilmiştir. Ey zâlim oğlu zâlimler! Buna yürek dayanır mı? Hepiniz cehennemin dibini boylayacaksınız. Yüreğimiz işte o vakit soğuyacak…
Fatih Sultan Mehmed’i çok severim. Ancak bir hadiseden dolayı kendisine kızmaktayım. İstanbul’u fethetti, tamam. Ayasofya’nın cami olmasını emretti, tamam. Peki ey mübareğin oğlu, bu camiyi niçin “adam gibi cami” yapmadın. Niçin kilise alametlerini bütünüyle kazıtmadın. Bu senin bir emrine bakardı. Sen ki dünyanın en büyük topunu döktürmüştün. Surların önünde onlarca kuleler kurdurmuştun. Yani surların boyuna ulaşan kuleler. O kulelerden üç tane de Ayasofya Camii’nin içine kurdurur, bir hafta içerisinde bütün resimleri kazıttırırdın. Ondan sonra güzelce bir badana, tamam. Sonradan diğer selatin camilerimizdeki gibi kubbe ve duvarlar hattatlarımızın yazdığı âyet-i kerimelerle kaplanırdı. Ama ne hikmetse Fatih bunu yaptırmadı. Sonradan da bilindiği üzere cami müzeye çevrildi. İşte o yıllarda Amerika’dan gelen bir profesörün liderliğindeki heyet, Ayasofya’da üzeri kapatılan ne kadar resim varsa bunları açığa çıkardı. Merhum İbrahim Hakkı Konyalı, bir röportajımızda anlatmıştı. Bu prof. fırınlarda sıcak somun yaptırmış. Bunları sıcak sıcak o alçıların üzerine yapıştırıp çekmekte, böylece sıvaları o resimlere zarar vermeden ortaya çıkarmaktaymış. Şimdiyse vaziyet orta yerde. Üst kat kilise gibi… Ah Fatih, ah!...
Fatih’in oğlu Bayezid’e de kızmaktayım. Be mübareğin oğlu, sen hiç Kur’an-ı Kerim okunmadın mı? Ben-i İsrail’in ne kadar tehlikeli bir kavim olduğunu öğrenmedin mi? Niçin İspanya’nın kovduğu Yahudileri Osmanlı topraklarına getirttin? Getirttin, iyi halt ettin? Osmanlı Devleti nasıl yıkıldı, kabrinden seyretmişsindir. O kavim, yaptığın bu “kıyaktan” dolayı sana “Veli” lakabını verirken, Filistin’de toprak satmaya yanaşmayan Sultan II. Abdülhamid’e “Kızıl Sultan” dedi.
Kanuni Sultan Süleyman’a da öfkeliyim. Senden önce o şanlı idareciler Kur’an’a ve sünnet-i seniyyeye dayanarak idare etmediler mi? Sen niye gidip gâvuristandan kanun aldın? Tarih kitaplarında var. Bediüzzaman da eserinde nakletmiş. Zembilli Ali Efendi de benim gibi öfkeliymiş, Kanuni’nin ağzının payını vermiş. Bediüzzaman’ın eserinden takip edelim:
“Hakikatlı bir latife: Sultan Süleyman-ı Kanûnî, kesretli kırk çeşme sularını İstanbul’a getirdiği vakit, Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi ona demiş: ‘Hılâf-ı Şeriat kânunları Avrupa’dan getirdiğin cihetle, İstanbul’a öyle bir bok sıçtın ki; o getirdiğin suların cümlesi üzerinden akıp geçse yüz senede temizleyemez.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, 8. Lem’a, Hakikatli Bir Latife, s. 161)
Sultan II. Abdülhamid’e de Hareket Ordusu’nu durdurmadığı için öfkeliyim. Hani sen siyaset dâhisiydin? Hani senin istihbarat teşkilatın çok güçlüydü. O ordudakilerin mason komitesinin, Bulgar çetelerinin, ipten kazıktan kurtulmuş sergedelerin olduğunu bilmiyor muydun? Bu bir darbe idi. Ne oldu? İttihat ve Terakki Komitesi devleti ele geçirdi. Daha doğrusu onların beyni olan mason komitesi. Ondan sonra Koca Osmanlı Devleti gitti. O sırada tam 14 devlet bizim elimizdeydi. Hilafet müessesi de bizde idi.
Daha kimlere öfkeliyim? Yerimiz doldu. Şimdilik bu kadar yeter. İnsanın bazen, “Yaşasın cehalet!” diyesi geliyor. İnsan tarihî hadiseleri bildikçe, “de gel de kızma!” diyor.