Bülent ERTEKİN

Tarih: 06.04.2025 19:45

Deve Türkü Söyler Mi? Dinleyecek Eşek...

Facebook Twitter Linked-in

Deve Türkü Söyler Mi?
Dinleyecek Eşek...

Siyaset, oldukça genel bir ifadedir. Devletin ekonomik politikasından bir şirket müdürünün yönetim biçimine, mürşitlerin ve peygamberlerin (a.s.) irşat metotlarına kadar uzanan çok geniş bir sahayı içine alır.
Ama gel gör ki, günümüz insanı kısır politik çekişmeleri bir boks maçı gibi seyrede seyrede, siyaset denilince aklına hemen parti propagandaları ve hükümet programları gelir.

Hepimiz bu çarkın içerisindeyiz. Bundan dolayıdır ki, kırk yıllık dostlarınız, kardeşleriniz siyaset ve siyasi tercihlerinizden dolayı âdeta düşman olmuştur.

Aşağıda okuyacağınız hikâye ve dervişin sözü, günümüz insanını ne de güzel tarif ediyor.
Bu makale, kırk yıllık dostluklarını bir kalemde silen dostlara(!), kardeşlerinize(!), “abi” dediğimiz ağalara gelsin.

Üç Heykel Hikâyesi

Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı.
İstediği; birer karış yüksekliğinde, altından yapılmış ve birbirinin tıpatıp aynısı olan üç insan heykeliydi.
Aralarında bir fark olacaktı; ancak bu farkı sadece ikisi bilecekti.
Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi.

Heykellerin yanına bir mektup konmuştu.

Heykelleri yaptıran hükümdar şöyle diyordu:

"Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirine tıpatıp aynısı gibi görünebilir ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir.
O heykeli bulunca bana haber ver."

Heykeli alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı; üç altın heykel de gramına kadar eşitti.
Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı; hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle inceledi.
Ama aralarında bir fark göremediler.

Günler geçti, bütün ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu.

Sonunda hükümdarın fazla isyankâr olduğu için zindana attırdığı bir genç haber gönderdi.
İyi okumuş, akıllı ve zeki olan bu genç; hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı.
Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırtı.
Genç önce heykelleri dikkatle inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi.

1. Heykelin kulağından teli soktu, tel heykelin ağzından çıktı.

2. İkinci heykele de aynı işlemi yaptı, tel bu kez diğer kulaktan çıktı.

3. Üçüncü heykelde tel kulağından girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı. Telin sığabileceği bir kanaldan kalp hizasına kadar indi; oradan öteye gitmiyordu.

Hükümdar, heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı yazdı:

1. Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir.

2. Bir kulağından giren, diğer kulağından çıkıyorsa o insan da makbul değildir.

3. En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır.

Kulağından gireni yüreğine gömen tüm güzel insanlara selâm olsun...
(Alıntıdır)

Son söz!
Derviş'e sormuşlar:
"Deve türkü söyler mi?" diye.
Derviş cevap vermiş:
"Dinleyecek eşek bulursa gazel bile okur." demiş.

Selâm ve dua ile,
Bülent Ertekin


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —