Vehbi KARA

Tarih: 15.04.2024 18:37

Erdoğan Silahlı Kuvvetleri İyi Yönetemiyor

Facebook Twitter Linked-in

Erdoğan Silahlı Kuvvetleri İyi Yönetemiyor

Türkiye Cumhuriyeti 1960'lı yılların karanlık ve cunta yapılanması ile dolu kötü günlerine dönmüştür. Hükûmet ve Cumhurbaşkanı Erdogan'ın orduda meydana gelen kalkişmalara karşı pasif, aciz ve çekingen tutumu kabul edilemez bir seviyeye gelmiştir.
Özellikle Kara Kuvvetleri komutanlığı ve askeri okullar her geçen gün artan disiplinsizlik olayları ile gündeme gelmekte ülkemizin gelişmiş ve medeni devletler sıralamasında yeri geriye düşmeye devam etmektedir.
Geçen yıl Tuzla Piyade Okulunda yaşanan skandallar karşısında hükümetin gösterdiği pısırık tutum ister istemez önceki darbeleri hatıra getirmektedir.
Ne yazık ki; orduda görev yaparken yaşadığım kötü hatıralar çok fazladır. Fakat yaşanan olaylar ve dindar subaylara karşı söylenen apaçık küfürler ordumuzdaki son durumun feci derecede kötü olduğunu göstermektedir.
Başına yansıyan olaylar buzdaginin küçük bir kısmını göstermekte orduda disiplinsizliğin ayyuka çıktığı fevkalade kötü günler yaşamaya devam etmekteyiz.
Bunun en önemli sebebi Millî Savunma Bakanlığı gibi önemli kabine üyeliklerine darbeci gelenekten gelen asker ve generallerin oturtulmasidir.
Askerlik mesleği; disiplin kurallarının çok önemli olduğu çok acımasız bir meslektir. Bu meslek icra edilirken hatalar affedilmez. Sert bir şekilde cezalandırılarak özellikle disiplinsizlik olaylarının üzerine gitme zorunluluğu vardır.
Türkiye'de askerler daima siyasetin içinde olmuş Balkan harpleri başta olmak üzere askeri darbeler bu ülkenin kanayan yarası haline gelmiştir.
15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasından gerekli dersler ne yazik ki çikarilamamistir. Askerler halkın tankların üzerine çıkıp darbeyi başarısızlığa uğratmasının hemen ardından bir iki sene içerisinde yeniden cuntacı faaliyetlerin içine girmişlerdir.
Daha önce darbe karargâhı olarak kullanılan Ankara'daki Kara Harp Okulu yerine bu sefer kritik derecede önemli yolların kesiştiği Tuzla Piyade Okulu karargah seçilmiştir.
Disiplinsizlik olayları o derece çirkin bir boyuta ulaşmıştır ki; hükûmet olayların halka duyurulması konusunda son derece kötü kararlar alarak suskun kalmayı tercih etmiştir.
Durumdan vazife çıkaran ve disiplin kurallarının öğretilemediği onlarca teğmen, dindar olarak tanınan dört subayı darp ederek darbe kalkişmasinın provasını yapmışlardır. Ağza alınmayacak derecede galiz küfürler edilerek eski çirkin günlere geri dönülmüştür.
Buna sebep olanlar utansın...
Bu küfür meselesi 28 Şubat 1997 sürecinde de ayyuka çıkmıştı.
Osman Özbek, Basbakan Erbakan'a kameralar karşısında açıkça küfretmiş "ulan pezevenk" diyerek halkımızın seçtigi bir yoneticiyi aşagilamisti. Aslında bu küfür butun Türk milletine karsi yapilmisti. Çünkü "sizin seçtiğiniz yoneticilere ben bu sekilde hitap ederek saygı duymuyorum" denilmiş generallerin ne seviyede oldugu ve ordunun çetelerini gerceği belli edilmişti.
Bu çirkin kufurbaz  Özbek ve arkadasları hicbir ceza almadiği gibi bir çok faşist generale de mesaj gönderilmişti. Zira bu igrenc hareketi sayesinde Tümgeneral rutbesine yükseltilmiştir.
Erdoğan kendi partisinin liderine hakaret eden bu küfürbaz faşist generale karşı hicbir tutum gelistirememistir. Iktidar oldugu ilk yillarda boyle davranmasini politik olarak degerlendirsek bile 22 yillik bir yoneticinin umursamaz tavri cok üzucudur.
FETO Örgütünün egemen olduğu adalet mekanizması, savcı ve hakimler de bu iğrenç davranısın üzerine gitmemislerdir.
Necmettin Erbakan'in oğlu Fatih Erbakan ise parti kurmuş fakat Osman Özbek'e tek bir söz dahi söyleyememistir. Kendi ailesine karşi islenmis çirkin davranista hukukunu koruyamamiş birisi kalkmış milletimizin hukukunu koruyacağı iddiasında  bulunmakta seçim meydanlarında nutuklar atmaktadır.
Osman Özbek şimdi pasa pasa geziyor, emekliliginin ve küfürbazliğinin tadini cikariyor. Faşist general ve amiraller de bu hayasızlıktan vazife çıkarıp seçilmiş yönetici ve siyasetçilere karşı nasıl davranılması gerektiğini askeri okul ve kislalarde ders olarak öğretiyorlar.
Neden bu çirkin küfürbazligi dile getiriyorum?
Çünkü 28 Şubat darbeci kalkışma sonucunda darbe suçu işleyen faillerden sadece sembolik olarak Batı Çalışma Grubu general ve amiralleri cezalandirilmiş vatanımızın kanını emen soyguncu ve vurguncular ise keyif çatarak gezmeye devam etmektedir.
28 Şubat mağdurlarının hakları ise hala verilmemiştir. Bizzat Erdogan'ın imzalayarak ordudan attığı binlerce asker haklarını almak için mücadele etmeye devam etmektedir.
Erdoğan ve Ak Parti hukumeti 28 Şubat mağdurlarının haklarını verdik diyerek apaçık bir şekilde milletimizi aldatmaktadir. Sadece Yüksek Askeri Şura Kararı ile ordudan atılmiş 1100 subaya emeklilik hakkı verilmiştir. Fakat sayısı 3000 civarında bulunan magdurlarin ve ozellikle başortüsu nedeniyle emeklilige zorlanmış asker ve memurlarin haklari verilmemiş ve Kamu Denetciligi Kurumu tarafından Meclise ve hukumete mağduriyetlerin giderilmesi için gönderilen kararların gereği yapılmamıştır.
Halbuki bizzat Erdoğan tarafından verilmiş sözler vardır. Eşi başörtülü diye suçlayıp ordudan atılan ve emekliliğe zorlanan bu insanlar elbette ruzi mahşerde yapılan haksızlıkların bedelini hukumete ve icra makamında oturan yetkililere ödeteceklerdir.
Böylesine vicdansiz ve ahlaksız durumlar ancak muz cumhuriyetinde olabilir.
Bazı gazeteciler de faşist kamu görevlilerine mesaj vererek igrencliginin kendisine ne gibi kazançlar sağladığını herkese ilan ediyor.
Bütün bu olaylar milletimize karşı işlenen suçlara karşı gereken cezaların verileceği iddiası ile yola çıkan siyasetçilerin durumunu göstermektedir.
İşte Erdoğan in acizliği ve vurdumduymazlığı buradadır. Üstelik bu küfürbaz faşistleri alabildiğince şimartmaktan geri durmamaktadir.
Bir başka acizlik örneği askeri kıslalarda yaşanmaktadır. Erdoğan beş yıl önce NATO standartları gereği Kara, Hava ve Deniz Harp Okullarında bir yıl içinde cami yapılacağı sözünü vermiş olmasına rağmen sadece Deniz Harp Okulunda cami açılmış dine karşı olumsuz tutum sergilenmeye devam edilmiştir.
Buna karşılık askeri garnizon ve kışlalarda bulunan orduevi ve gazinolarda alkollü içkiler ucuz fiyata satılmaktadır. Askerlik görevi için gönderdiğimiz Mehmetçiklere alkollü icki servisi yaptırılmasına devam edilmektedir. 
22 Yıllık iktidarı döneminde bu faşistler azmış da azmış adeta kudurmuştur. İşte Tuzla Piyade Okulunda medyaya yansıyan küfürbaz subayların hali ortadadır. Kamuda bir kaymakam cami imamını dövecek seviyeye kadar ilerlenilmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri Komuta Kademesi bu küfürbaz faşist subaylara bir günlük hapis cezası bile verememiştir. Sadece 4 subayi ordudan uzaklastirmış bunlarda Özbek gibi şimdi pasa paşa gezmektedirler. Olan bütün suçu namaz kılmak olan zavallı teğmenlere olmuş bunlar da ordudan uzaklastirilmiştir.
Bir baska siyasetçi Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı iken Küfürbaz Özbek için "Bu bir boşalmadır" diyerek disiplinsizligi mesrulastirmıştır. Diğer siyasetçiler de Demirel'e geri kalmamış Ecevit dahil neredeyse bütün siyasetçiler bu küfurbazlik olayina destek çıkmışlardır. Genelkurmay Başkanı ve diğer generalleri saymıyorum. Bunlar daha beter açıklamalar yapmışlardır.
Ordumuza karşı yapılan bu fenalık elbette unutulmayacaktır. Başörtülüler Suudi Arabistan'a gitsin demek aynı cinayetin devamıdır. Şimdi mezarda bu günahların bedeli muhakkak ödetiliyordur. Fakat asıl mahşerde nasıl cevap verecekler ben de merakla bekliyorum.
İşte ordumuzu çeteleşmiş Silahli Kuvvetleri seviyesine getirenlerin yaptiklari böyle iğrenç isler sayisizdır.
Orduyu bu hale getirenler ne kadar çirkin bir duruma düşmüştür görüp ibret almak gerekiyor.  Çözüm ise basittir. Dirayetli bir sivil siyasetçiyi Milli Savunma Bakanlığı koltuğuna oturtmak öncelikli bir meseledir.
İşin acı tarafı da sudur:
CHP Genel Başkanı için bir eleştiri yapılınca 5816 sayılı kanun acımasızca uygulanarak basın mensupları, akademisyen ve yazarlar acımasızca hapse atilmaktadirlar.
Binlerce vatandaşımız bugün bir siyasetçiyi eleştirdi diye mahkeme kapılarında sürülmektedir. Bende eşcinselligi savunduğu ve dindar insanları rencide ettiği için eleştirdiğim Ak Parti Gurupbaskanvekili özlem Zengin yüzünden karakollarda ifade verip mahkemelerde sürundürülüyorum. Absürtlügun ve gayrımedeniliğin bu kadarına pes denilir.
Bir siyasi parti genel başkanını doğru dürüst elestiremiyorsunuz. Üstelik bu yönetici ölene kadar devleti yönetmiş.  Yetmedi başka hiçbir siyasi partinin yaşamasına müsaade etmemiş hepsini kapatmış.
Şimdi hiç Allah’tan korkmadan ve kuldan da utanmadan bu siyasetçiyi icraatlarından dolayı övgüye herkes sıraya girmiş durumdadır. Hakperest ve demokratik yönetime inanmıs medeni insanlar ise küçük bir eleştiri dahi yapamıyor.
Afrikanın muz cumhuriyetinde bile bir parca kural ve hukuk olur. Maalesef  bizde bu kadarı bile yoktur. Darbecilerin yaptığı ve zorla halkımıza dayattığı anayasada "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez" hükümlerin bulunması ne derece faşist ve medeniyet tanımaz bir devlet yapısı içinde olduğumuzu göstermektedir.
Buna karşılık hukumet üyeleri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan her konuşmasında CHP Genel başkanına saygı ifadeleri sunmaktadır.
Hala icraatlarinda daima bu anlayışa referanslar vererek faşizmi bir şekilde halkımıza dayatmaktadir.
Elbette bunların hesabı ruzi mahşerde sorulacaktır. Fakat medeni milletlere karşi boylesine utanc verici bir seviyede olmayı içime sindiremiyorum.
Ben bu kadar yazabiliyorum. Fakat aydin veya yazar diye toplum onune çikan insanlar bunun onda birini dahi yapamıyorlar.
İster sağcı ister solcu olsun bu kadar çok şaklaban karşisinda soyleyecek başka bir söz bulamiyorum.
Geçmiş Ramazan Bayramınız kutlu olsun...
Allah ıslah etsin...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —