Esnaf Turizmi Bitiriyor
Her yaz mevsimi geldiğinde, ülkemizin dört bir yanındaki turizm beldeleri dolup taşar. Yerli ve yabancı turistler, Türkiye’nin eşsiz doğasını, tarihini ve mutfağını görmek için yola koyulur. Ancak ne yazık ki bu potansiyeli sürdürülebilir bir şekilde değerlendirmemiz hâlâ mümkün olamadı. Çünkü turizmden kısa vadede zenginleşmeye çalışan bazı esnaflar, uzun vadede sektörü baltalayan en büyük unsur hâline geldi.
Ankara’dan, Antalya’dan, Bodrum’a, Kapadokya’dan Ayvalık’a kadar birçok bölgede aynı hikâyeyi duyuyoruz: fahiş fiyatlar, kalitesiz hizmet, ilgisiz ya da kaba personel, turist kazıklama çabaları… 50 liraya satılması gereken bir lahmacunun 400 liraya turistin önüne konduğu bir düzeni “girişimcilik” değil, düpedüz fırsatçılık olarak adlandırmak gerekir. Üstelik bu durum sadece yabancı turistleri değil, yerli tatilcileri de isyan ettiriyor.
Bu davranışların kısa vadede kasayı doldurduğu doğru olabilir. Ancak uzun vadede güven kaybı yaratıyor. Turistler, bir kez kandırıldıkları yere bir daha gelmiyor. Sosyal medyada olumsuz yorumlar hızla yayılıyor ve o belde “kazıklanma noktası” olarak damgalanıyor. Böylece koca bir bölgenin itibarı, birkaç açgözlü esnaf yüzünden zedeleniyor. Ülkelerine dönen turistlerin “gelmeyin” diye çektiği videolar sosyal medyada viral oluyor. Gençlerin alkollü mekânlardaki çirkin dansları, sapıkça yapılan etkinlikler, fahiş fiyatlar ve “keriz silkeleme” denilen utanç verici uygulamalar; yerli ve yabancı turistlerin ceplerindeki paraları ahlaksızca bu yöntemle çekip almaları sonucu küstürülmüş, kandırılmış ve tepkili turistler olarak sosyal medyada olumsuz video ve yazılarla gelmeyin diye bağırıyorlar.
Serüven, otogarlarda özellikle AŞTİ’de çığırtkanların biletli yolcuları yolda tutup zorla kendi firmalarına çekmeye çalışmasıyla başlıyor. AŞTİ’ye girdiğinizde etrafınız üç-beş kişi tarafından kuşatılıyor, “nereye?” diye bağırarak yolcuya psikolojik baskı kuruluyor. Dinlenme tesislerindeki yüksek WC ücretlerinden satılan diğer ürünlere kadar her şey, “günübirlik yolcunun cebinden nasıl para alınır” mantığına dönüştürülmüş ve buralarda ciddi bir hijyen sorunları var. Benzin istasyonlarının marketlerinde ürünlerin üç katı fiyata satılması da denetim eksikliğini akıllara getiriyor.
Tatil beldelerindeki pazarlarda, yoldan geçen turistlerin ellerine zorla tadımlık ürünler tutuşturularak içeri çekilmesi gibi ahlaka aykırı satış teknikleri revaçta. Bu durumu İzmir Şirince’de bizzat yaşadım. Havalimanlarındaki yüksek fiyatları ise hiç söylemiyorum bile.
İşin daha acı tarafı şu: Bu fırsatçılık, düzgün iş yapan esnafa da zarar veriyor. Fiyatını makul tutan, kaliteli hizmet sunan işletmeler bile turistin genellemesinden payını alıyor. Sektörde güven sarsıldığında, herkes zarar görüyor.
Turizm sadece ekonomik kazanç değil, aynı zamanda bir imaj meselesidir. Ülkenin yüzüdür. Bu yüzü gülümsetmek yerine somurtkan ve soyguncu hâle getirenler, aslında kendi geleceklerini de sabote ediyor.
Peki çözüm ne? Denetim, şeffaflık ve eğitimin bir araya geldiği bir sistem. Belediyeler ve ilgili bakanlıklar, fiyat kontrolü ve hizmet kalitesi konusunda daha sıkı denetimler yapmalı. Turizm bölgelerindeki esnafa temel müşteri ilişkileri ve misafirperverlik eğitimi verilmeli. Ayrıca turistlere yönelik fiyat şeffaflığını sağlayacak uygulamalar yaygınlaştırılmalı. QR menüler, şikâyet hatları, sertifikalı işletme rozeti gibi uygulamalar daha etkin hâle getirilmeli. Su dahil olmak üzere tüm ürünlerin tavan ve taban fiyatları, işletmenin lüks durumuna göre bakanlıkça belirlenmeli.
Türkiye, doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleriyle dünyada eşine az rastlanır bir turizm cennetidir. Ancak bu cennet, para hırsıyla yok edilemeyecek kadar değerlidir. Eğer gerçekten bu sektörden uzun vadeli kazanç sağlamak istiyorsak, önce hizmet kalitesini ve güveni sağlamamız şart. Bu nedenlerden mütevellit ülkemizden daha uygun ve kaliteli hizmet veren ülkelere yerli ve yabancı turistler bu nedenle tercih ediyorlar. İşletmeler turisti değil kendilerini kandırırlar. Unutmayalım: Gelen turist değil, dönen turist değerlidir.
Allah’a ısmarladık, hoşça kalın.
Aydın Benli