Semerkand şehri için derler ki ;''insanoğlunun görüp görebileceği en güzel şehirdir. ''İlk İslam coğrafyacılarından Ya'kubi Semerkand için: Semerkand Horasan'ın ziyneti/burçlarının ucu görünmez yerden bakınca/dört yanı yemyeşil bir bağ gibi/ağaçlar koyu gölgelerle kuşanınca/Semerkand dolunay, suları samanyolu/köşkleri yıldız gibi parlayınca'' der ve tasvir eder.Sadece Ya'kubi değildir Semerkand için şiirler ve methiyeler yazan ve anlatan.Adı unutulmuş ama Semerkand'ı bir kere görmek bile ömrünün sonuna kadar yetecek bir bahtiyarlığa kavuşmuş nice aşıklar, sanatkarlar ve dervişler var olmuştur bilinmez.
Semerkand 2500 yıllık tarihiyle en eski yerleşim merkezlerinden birisidir. Tarihi ipek yolu güzergahında olup bir çok baskınlara ve saldırılara maruz kalmıştır. Altıncı asırdan bu güne kadar bir Türk şehri olmuştur. 712 yılında İslam ile tanışan Semerkand 1220 yılında Cengizhan önderliğindeki Moğol istilasına uğrar ve yakılıp yıkılan şehir adeta harabeye döner.14.Yüzyıl ortalarında ayaklanan halk egemenliğini Moğollardan kurtarır. 15.Yüzyılda Emir Timur'un,ekonomide, bilimde, sanatta, bilimde, tıp alanda gelişme sağlaması Emir Timur’un bir çok sanatçı ve bilim adamlarını ülkesine davet etmesi Semerkand'ı o dönemin en güçlü ve gözde bir şehir olmasına vesile olmuştur.
Semerkand öyle bir şehirdir ki ismini geçtiği bir masalda bir menkıbe bir hatırada insanı tarif edilemeyen bir etkiyle sarıverir. Şehri hiç görmemiş olsanız da siz Semerkand'ı tanır ve seversiniz. Şehre bakıldığı zaman insan şehre neler katmış ,şehirde insana neler vermiş onu görürsünüz.
İnsanlar gibi ülkeler, şehirler ve yönetimler de doğar, büyür ve sonra sanki hiç var olmamış gibi yok olurlar. Fakat Semerkand için aynı şeyi söylemek neredeyse imkansızdır. Semerkand da değişenin sadece zaman olduğunu sizin zaman kavramının farkına varmanızı sağlayan bir etkiye sahiptir. Belki Timur'un burayı kimse yok etmeye cüret dahi etmesin diye temenni ettiğinden midir bilinmez tarih ve zamanı birbirine karışmış ve Semerkand'a hapsolmuş gibi hissedersiniz.
Olaf Caroe Semerkand'da ki Registan meydanı için:'’Venedikte San Marko meydanı hariç ,Avrupada ki hiçbir meydan onunla boy ölçüşemez ''der. Registan Meydanı ki ikisi karşılıklı olmak üzere üç medresenin bulunduğu meydandır. Biri Tilla kari ve Timurun torunun ismini taşıyan Uluğ Bey medreseleridir. Uluğ Bey dedesi gibi ilme çok önem vermiş kurduğu rasathane ile tüm insanlık istifade etmiştir. Medreselerde göze çarpan hem içte hem de dışta olan çinilerin ve Turkuaz mavisi ile kiremit kırmısının uyumu ve insanı hayran bırakan ustalık ve şaheserlerin günümüze kadar gelen mükemmellikleridir.
Medreselerinde hala şeyhler dervişler fikir ve gönül insanları aşıkların manevi varlıklarını duyar gibi olursunuz.Bir çok camilerinde olduğu gibi Bibi Hanım camiinin ihtişamı ve güzelliği hem aklınızı hem de kalbinizi okşar.Zamanın içine hapsolmuş gibi sessiz sedasız bir sükûnet kaplasa da gönlünüzü Timur'un keskin bakışlarını ve semerkand'a olan sevdasını şehrin her bir yerinde bir kitap gibi okursunuz adeta.
Semerkand ve çevresinde bulunan Taşkent, Buhara,Hiva,Belh,Yesi ve birçok şehirlerde ki alimler şeyhler öyle sağlam temeller atmışlardır ki hala onların eserler ve manevi tasarrufları insanlığa yön vermektedir .Elbette ki ne kadar anlatılırsa anlatılsın anlatılamayan tüm tasvirlerin eksik kalandır Semerkand. Dillere destan olmuş bu şehir bir çok yönetimler ve yöneticiler görmüştür.2 mayıs 1868 Rus ordularının esaretine düşmüş komünist rejimden çileli ve ıstıraplı günlerden sonra 1991 yılında tekrar bağımsızlığına kavuşmuştur.
Yüzyıllar sonrasının Semerkad da yaşayan halk aynı misafir perverlikte aynı cana yakınlıkta ve sevecenlikle insanları kucaklamaktadırlar. Eski şahir Semerkand ve yeni şehir Semerkand olarak ikiye ayrılmış olmasına rağmen Semerkand'ı dinleyenlerine hala ses verir ilham oluverir.Kucağında tuttuğu en değerli emanet bildiği Şahı Nakşibend'i, İmam Buhari’yi Muhammed Baba Semmasi’yi Hoca Ahmet Yesevi ve birçok alimleri ile hala dipdiri ve canlıdır.Bizimde yazdığımız elbetteki eksik kalır ama gönülle görülen bir şehrin kelimeler dönüşmüş halidir. Noksanlıkta sadece bize aittir.
Ravza Zeybek (2014)