1923-1950 Yılları Arasında
Vatandaşlarımız “Resmî Yollardan”
Hacca Gidemedi
1923-1950 yılları arasına yakın tarih literatüründe “Tek parti devri” denir. Bu devir, yakın tarihimizin en sıkıntılı devridir. İşte o devrin “sıkıntılarından” biri de vatandaşlarımızın resmî izinle hacca gidemeyişidir.
Şimdi bu bahis açıldığında kimileri; “Efendim döviz sıkıntısı vardı. Savaş vardı (2. Dünya savaşı), vs.” diyecektir. Dilimizde bir tâbir var. “Çobanın gönlü olursa tekeden süt çıkarır” diye. Gerçek şu ki çobanın gönlü istememiştir. Zira o devir, vatandaşlarımızın yüzde 99’unun inancı olan İslamiyet’e hor bakılan devirdir. Yüzlerce cami kapatılmış, birçokları hoş olmayan şekilde kullanılmış. Kur’an-ı Kerim okumasını öğrenmek yasaklanmış. Ezan-ı Muhammedi’nin aslî şekliyle okuması yasaklanmış. Bütün medreseler ve tekkeler kapatılmış. Anayasa değişikliği gündeme gelince, 1924 Anayasasında yazılan, “devletin dini din-i İslam’dır” hükmü çıkarılarak, yerine Hıristiyanlık konulması açıkça konuşulmaya başlanmış. (Kazım Karabekir’in hatıralarında var. Bu kitap Uğur Mumcu tarafından da yayınlandı.)
Bu ve daha alt alta sıralayacağımız pek çok maddelere itiraz edenler bütünüyle sübjektif davranmakta ve konuşmaktadırlar. Gerçek ise budur. Bütün bunların belgeleri mevcuttur. Biz bu belgeleri; “Bize Nasıl Zulmettiler”, “İşte Zulmün Belgesi” isim kitaplarımızda ve diğer kitaplarımızda akıl sahiplerinin gözlerinin önüne serdik. Ayrıca 30 sene önce şehir şehir, ilçe ilçe köy köy dolaşarak o devrin canlı şahitleri ile konuştuk. (O tarihlerde hayatta idiler) Bu röportajlarımızı, “Oy Zulüm Zulüm” ismiyle kitaplaştırdık.
Şimdi tekrar dönelim konumuza; Hac, İslâm’ın beş şartından biridir. Zengin sayılanlar için farzdır. Ayrıca, zengin olmasalar bile, (yani nisap miktarı mala sahip olmasalar bile) hac yolculuğunu karşılayacak maddî imkana sahip olanlar veya hacca gitmeye yol bulanlar da gidebilir. Ancak işte mevzubahis o devirde resmî yollardan hiç kimse hacca gidememiştir. Peki hacca hiç giden olmamış mıdır? Olmuştur, ancak gayr-ı resmî yollardan. Mesela hacı adayı trenle İran’a gitmiş, oradan kaçak yollardan Hacca gitme imkanı bulmuştur. Irak üzerinden, Suriye ve Ürdün üzerinden hacca gidenler de olmuştur. Günümüzün çay, mazot kaçakçıları gibi o tarihte de “Hacı kaçakçıları” ortaya çıkmıştır. Bunlar, bütün tehlikeleri ve zor şartları göze alan hacı adaylarına rehberlik etmekte, onları Mekke ve Medine’ye götürüp getirmekteydi. Bu rehberler bir nevi gayr-ı resmi turizm şirketleri gibiydi. Hem hacıları kaçak yollardan menzil-i maksuda götürüyor, hem onlara Mekke ve Medine’de kalacakları yeri ayarlıyor, hem de tercümanlık yapıyorlardı.
Tarihçi, Murat Bardakçı, Habertürk ekranlarında gazeteci Faruk Aksoy’un sunduğu Bayram Sohbetleri programına konuk olmuştu. Bardakçı, bir soru üzerine, Tek Parti devrinde uygulanan hac yasağını anlatmış ve “Tek Parti devrinde hac ibadeti yasaktı” demiştir.
Gerçi ortada resmî bir yasak yoktu, ancak uygulamada hiç kimse hac için pasaport ve vize alamıyor ve sınırlardan resmî yollardan geçemiyordu. 1950’den sonra bu gayr-ı resmî yasak kaldırıldı. Hacca gitmek isteyenlere vize verilmeye başlandı. İlk başta köy otobüsleri ve bunun sahipleri, tecrübeli bir hoca ve rehber refakatinde hacılar götürmeye başladı. Bu şekilde beş on otobüs bir kafile oluşturuyor ve çölde kumlara batma tehlikesine karşı otobüslerin üzerine direkler konularak yola çıkılıyordu. Bu yolculuk çok zahmetliydi. Ayrıca iâşe ve ibate çok problemliydi. Bu bakımdan hacılar hac dönüşlerinde, o mübarek beldelerdeki mânevî havayı ve lezzeti, anlatmak yerine en çok bu meşakkatleri anlatırlardı.
Hacıların bu zorlukları göz önüne alınarak, Hac seyahati 1979 yılında programlı bir statüye kavuşturuldu. Hac organizesini Diyanet İşleri Başkanlığı üstlendi. Turizm şirketleri de DİB kontrolünde hacca veya umreye gideceklere hizmet verebileceklerdi. Yine pek çok problem ve çözülmesi gereken meseleler varsa da isteyenler umreye gidebiliyor. Hacca gitmek isteyenler de aşırı talep nedeniyle ancak kur’a kendisine çıkmışsa gidebiliyor. Ülkemize tanınan kontenjan 80 bin civarında iken, müracaatlar yaklaşık bir milyondan fazladır. Bu durumda hacı adayları bazen 10-16 sene beklemektedir. Şayet ölmemişse ve sağlığı müsaitse kur’ada ismi çıkmışsa gidebilmektedir. Burada resmiyette bir yasak yoktur, ancak bu defa ortaya kur’a engeli çıkmaktadır.