Hayat Bazen Acı Çekmektir
Hayat, çoğu zaman neşeyle hatırladığımız anlardan ibaretmiş gibi sunulur bize. Mutluluk, başarı, aşkla süslenmiş hikâyeler anlatılır durmadan. Oysa kimsenin yüksek sesle konuşmak istemediği bir başka gerçek vardır: Hayat bazen acı çekmektir.
Evet, bazen öyledir. Herkesin kahkahalar attığı bir sofrada sessizce gözyaşı dökersin. Kalabalıklar arasında yapayalnız kalırsın. Zihnin geçmişin hayaletleriyle savaşırken, kalbin hâlâ yarım kalmış bir vedanın acısını taşır. Ve bazen, sadece bir şeyleri bitiremediğin için ölmek istersin. Hayatını tamamlayamamış cümleler gibi hissedersin. Bir virgül gibi askıda kalmış, ne son nokta konmuş ne de devam edebilmiş…
Oysa ölmek istemek, çoğu zaman yaşamak istemenin çarpıtılmış bir biçimidir. İnsanın canı ölmeyi değil, bu yükü taşımamayı ister. Bitti diyemediği bir aşk, yüzleşemediği bir travma, söyleyemediği bir cümle yakar içini. Ve tüm bu yangınlar birikir, içsel bir küle dönüşür insan. Bazen yalnızca o küllerin içinden yeniden doğmayı beceremediği için gitmek ister.
Ama gitmek çözüm değildir. Çünkü insan kendi içinden hiçbir yere gidemez. Nereye gidersen git, acını da yanında taşırsın. Ama bir gün… evet bir gün, o acının içinden filizlenen bir güç seni hayata yeniden bağlayabilir. Belki bir sabah uyandığında güneşin yüzüne düşüşü sana yeniden umut verir. Belki hiç tanımadığın bir çocuğun gülümsemesi seni kendine getirir. Belki sadece biri, “Senin için buradayım” der.
Hayatın bize acı çektirdiği doğrudur. Ama o acılar, insanı olgunlaştıran, dönüştüren, derinleştiren şeylerdir. Unutma, en güçlü ağaçlar en sert rüzgârda yetişir. Ve en büyük ışıklar, en karanlık gecelerde doğar.
Eğer şu an içinde bulunduğun karanlık çok derinse, bil ki bu karanlık seni yok etmek için değil, seni yeniden inşa etmek için var. Kapat gözlerini ve kendine bir söz ver: Henüz hikâyem bitmedi. Noktayı koymadan bu satırlardan çekilmeyeceğim.
Çünkü hayat bazen acı çekmektir…
Ama o acıyı anlamlı kılmak, yalnızca insana has bir kudrettir.
Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER