Fatma Nur ÖZCAN

Tarih: 08.08.2023 15:18

HAYATI ANLAMAK VE ANLAMLANDIRMAK

Facebook Twitter Linked-in

Çağımızın ve bana kalırsa bundan önceki ve sonraki birçok insanın dert edindiği sorunlar birbirine benzerdi.

Geçen her yılda asıl sorunlar değişmese de sorun sayısı ve sorunun etkileme boyutu katlanarak artmaktadır. Bunca yaşanılan olayın içinde bireyler çevreyi suçlayıp, bulunulan zamana lanet okumak yerine kendilerini sorgulamalı ve bozulmuş düzeni yeniden inşa etmek için çaba sarf etmelidir.

Her insan kendine özgü, biriciktir. Her insanın tüm uzuvları biricik ve özel olduğu gibi insanlığa ve kendine sağlayacağı yararlar da özeldir ve biriciktir. Döngüsel bir şekilde devam eden yaşamın içinde bizlere düşen en büyük ve yegane vazife anlamak ve anlamlandırmaktır.

Şimdi sizlere anlamak ve anlamlandırmak adına esasında çok temel gibi gözüken, aslına bakıldığında ise sorgulamayı gerektiren bir soru yönlendirmek istiyorum.

Bizler birbirinden kıymetli ve özel yaratılmış varlıklar olmamıza karşın, neden haklı davamıza karşı cesaretimiz bu denli yoksun ve harekete geçme hususunda bu kadar aciz ve pasifiz?

Burada kısa bir ara verip yönlendirdiğim soruyu düşünmenizi rica ediyorum. Sorunun cevabına değinecek olursak, bizler kendimizden emin olmadan davasından emin olduğunu iddia eden insanlarız.

Ancak burada öncelik verilmesi gereken husus bireyin kendinden emin olmasıdır. Kendimizden emin olmadığımız takdirde haklı davası için sözde uğraş veren bir hiç gibi oluruz.

Bu yolculuk tıpkı bir merdivenin basamakları misali aşamalı olarak çıkılmaktadır, her aşama kendinden bir öncekine bağlı ve kendinden bir sonrakinden mesuldür.

Yani kendinden emin olma hususu yaratıcıyı tanıma ve onun eserlerini boş gözlerle değil anlamlı gözlerle bakarak anlamlandırmaktan geçmektedir. Haydi gelin hep beraber çıkalım bu izzet dolu yolculuğa, bizlere yöneltilen her şeyi sorgulamadan, anlamadan kabul etmek yerine hayatı tam anlamıyla anlamaya, düşünmeye ve anlamlandırmaya başlayalım.

Sürekli olarak çobanın ehemmiyeti altında olan koyunlar gibi akılsızca bizlere yöneltilen kaideleri yapmaktan vazgeçelim.

Düşünelim, bolca zihnimizi yoralım, zamanımızı gereksiz israf etmek yerine hayatı anlamlandırarak, esasında anlamlı kılarak yaşamamızı ikame edelim.

Kendimize bir dert edinelim öylesine boş ve kolayca pes edebileceğimiz bir dert olmasın. 

Bu dert bizi kendine bağlasın ve zamanı doğru kullanmamızı sağlasın. Çıkacağımız uzun ve meşakkatli yolun sonundaki mükafat ise edindiğimiz derde bulacağımız derman olsun.

El ele verdiğimiz müddetçe aşamayacağımız yolun olmadığı akıllarda yer edinen bir misal olsun.

Unutmayın dostlar eğer ki edinilen dert yaklaştırmıyor ise hakka, bahşedilen en büyük nimet olan akıl bir nevi israftır mahlukata.

Edinilen dert esasında isminin dert olmasına karşın bir nevi dermandır, içi boşluk ve huzursuzluk ile dolmuş insanlığa.

Bizlere yaraşır en izzet dolu dert ise islam davasını yaşamak ve yaşatabilmek olacaktır.

Bizler birbirinden habersiz, farklı hayatlar yaşıyor olsak dahi aslında göz ile görünmeyen ancak imanın gözü ile hissedilen ve hiçbir kuvvetin ayıramayacağı birbirine sıkıca kenetlenmiş, adına imanın hakikati denilen zincirler ile bağlıyız birbirimize.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —