Mahir ADIBEŞ

Tarih: 10.03.2025 00:06

HINISLI

Facebook Twitter Linked-in

HINISLI

İzmir Halkapınar’dan şehir içi trene bindik. Yaklaşık bir saat yol gideceğiz. İçerisi kalabalık. Yolcular ayakta. Elimizi yukarıdaki kayıştan tuttuk, arkadaşla sohbet ediyoruz. Oturaktan bir genç kalktı, yirmi beş-otuz yaşlarında. Bana bakıyordu.

“Amca, şöyle otur,” dedi.

Ben itiraz ettim.

“Lütfen kalkma, ben rahat gidiyorum,” dedim, fakat fayda etmedi. Dinlemedi sözümü, bir kez kafasına koymuş. Edep erkân görmüş biri. Kolumdan çekip kalktığı yere beni oturttu. Kendisi ayakta gidiyordu. Biraz zaman geçti. Elindeki çantayı fark ettim. Bana ağır göründü. Delikanlıyı dürtükledim.

“Yerini bana verdin, ayakta kaldın. Bari çantanı yanıma bırak, elinde taşıma,” dedim.

Kulağıma doğru eğildi.

“İçinde ekmek var, o sebeple yere koymadım,” dedi.

“Nerelisin?” dedim.

“Erzurum, Hınıs’tan,” dedi.

Bizim orada ekmek yere düşse üç defa öpüp başımızın üzerine koyardık. Öyle gördük. Aileden, anadan, çevreden, mektepten, medreseden öyle öğrendik. Hoşuma gitti delikanlının söylediği. Buraya geldiğimizden bu yana nimete saygıyı görmedik. Burada nimete saygı, komşuluk gibi, görmezlikten geliniyor.

Bizim elleri özlemişim…

Mahir ADIBEŞ


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —