Hür düşüncenin ve gerçek tarihin önündeki engel 5816 kaldırılmalı
“Yakın Tarihimizdeki Büyük Hatalar”ı işlemeye devam ediyoruz. İşte bu hatalardan biri de Demokrat Parti iktidarının çıkarmış olduğu 5816 sayılı kanundur. Dünyada eşi benzeri olmayan bu kanun, hür düşüncenin ve gerçek tarihin önünde set olduğu için “hata”dır. Devletin bekası ve düzinelerle sıkıntıların hallolması için de âcilen kaldırılmalıdır.
Kanunun metnine bakıldığında, “Ne var bunda?” denilebilir. Ancak realite, hiç de “Ne var bunda?!” basit savunmasıyla örtüşmez. İlk önce kanunun çıkarılmasından önce düzmece provokasyonlara bakmak lazım. Atatürk heykellerine saldırılar olmuş, bunun üzerine DP iktidarı bu kanunu çıkarmıştır. Ancak tarihî gerçekler derinlemesine tahlil edildiğinde bu kanunun sıradan ve basit bir hukuk olayı olmadığı görülecektir. 25 Temmuz 1951 tarihinde kabul edilen 5816 sayılı kanunun metnine bakalım:
“Madde 1- Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir. Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.
“Madde 2- Birinci maddede yazılı suçlar; iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumi veya umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasıyla işlenirse hükmolunacak ceza yarı nispetinde artırılır. Birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır.
“Madde 4- Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
“Madde 5- Bu kanunu adalet bakanı yürütür.”
Bir kere şu hususta anlaşalım: Sadece Atatürk’e karşı değil, kime yapılırsa yapılsın “hakaret” ve “sövme” suç olmalıdır. Sadece Atatürk’ün değil bütün mezarlara saldırı suç olmalıdır.
Gelelim “madalyonun öbür yüzü”ne… Kanunun çıkmasından bu yana, on binlerce insan bu kanun maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle hâkim karşısına çıkarılmış, binlerce insan da bu kanun yüzünden hapis yatmıştır. Bunun içerisinde araştırmacı ve yazarlar da vardır.
Atatürk (kanunda adı öyle geçtiği için biz de öyle diyoruz. “M. Kemal veya M. Kemal Paşa da denilebilir), sıradan bir insan değildir. Devlette cumhurbaşkanlığı, askeriyede muhtelif rütbelerde vazife yapmış bir memur denilerek biyografik ifadelerle bir tarafa konulacak bir şahsiyet değildir. O halde Atatürk kimdir? Geliniz maddeler halinde gidelim:
1) Atatürk, insanlık tarihindeki en dikkat çekici, en çok konuşulacak şahıslarından biridir.
2) Atatürk’ün bir askerlik hayatı vardır. Siyasi hayatından önce o bir askerdir. Muhtelif rütbelerle komutanlık yapmıştır. Trablusgarp, Çanakkale, Filistin muharebelerine katılmış, Kurtuluş Savaşı’nı başkomutan olarak yönetmiştir. Bu askerlik hayatı şu ana kadar enine boyuna tahlil edilmemiştir.
3) Atatürk, sıradan bir memur değildir. Maaşını alıp evinde oturan bir subay olmamıştır. O, her devirde idareye doğrudan tesir edecek harekâtların içerisinde olan bir figürdür. İttihat Terakki’nin Jön Türkler hareketinin içerisindedir.
4) Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın ardından ülkenin bir numaralı şahsiyeti ve ülke idaresinde bütünüyle söz sahibi olmuş bir şahsiyettir.
5) Atatürk aldığı kararlarla, bir milletin kültürel yapısını bütünüyle değiştirmek istemiş ve bunda da netice almıştır. Bu etki hâlâ devam etmektedir ve yüz yılda yaklaşık beş nesil o etki altında yetişmiştir.
Daha sıralayacağımız onlarca madde yüzünden Atatürk, her yönüyle ele alınıp incelenmelidir. Ancak ne var ki, binlerce belge ve kitap 5816 sayılı kanun sansürüne takılmıştır ve yasaklı durumdadır. “Gerçek Atatürk”ün bilinmesi imkânsız hâle getirilmiştir. İşin gerçeği şu ki; bu devlet için de milletin her sahadaki hayat safhası için de bir beka meselesi hâline gelmiştir.
Sözün özü şu: 5816 sayılı kanun kaldırılmalı, Atatürk’le ilgili bütün belgelere ulaşılıp neşredilmeli ve insanlar artık “gerçek Atatürk”ü bütün yönleriyle tanımalıdır.