İNSAN
Doğmadan hiçtir
Ölunce hiç olur,
birde kainat içinde gücünü, kuvvetini, kudret, sağlık maddi ve maneviyatını kaybedince hiç olur.
Son hiç'likte maneviyat kayıbı, varlıklar kaydolunca ortaya çıkar ve asl özüne dönüp, tekrar dirilip, seçici olunacak AN'dır o An ve sonrası tasarımlar .
Kapılar çalınır, açılanlar var olduğu gibi zırhlı olanlarda olacaktır.
Zırhlıları yok sayıp, açılanda edebi, ahlâkı ile durup, ayağa kalkıp, teklikten çokluğa geçmiş olur insan.
Ya açılan kapı, ahlâk ve edepten yoksun zanlara, yanlış yargı ve sorgulara girer ise, o zaman nasıl davranmalı.
Vefa borcu için görmezden gelmemi, yoksa kainata, yaradana saygıdan dolayı o alandakilerin hatalarını söylemek mi olmalı?
Tabiki de cevap ikincisi, ne der Kasas 17.ayet.
“Rabbim, bana ihsan ettiğin nimetlere, affına, öğrettiğin ilme ve şeriatına andolsun ki, artık nesilleri yok etme suçu işleyen, kavgacılara, âsilere, suçlulara arka çıkmayacağım.” dedi.
Açılan kapının değeri kadar kapıdan girenin değeri de önemlidir.
Kalkmak için, hiç'likten tekniğe geçmek için bir güç gerek o gücü bulduğun anda iki tek bir tek olur ve tekler de ayrışma varda tek'lik değil ikilik olur.
İkilik ile teklikten olan çokluk aynı değildir.
Selçuklu, tasavvufun başkenti Konya'dan, Osmanlının başkenti Bursa'ya uzanan yolculukta, öğrendiğim şey batıya yaklaştıkça batı kültürü yaşandığını görmek oldu.
Türkiye atasından insana, doğaya, canlı cansız herşeye faydalı aktarımına sahip çıktığında açılmayacak kapı ve hataya göz yummadıkça başarılamayacak hiç bir şey yoktur.
Ne hiç'lik
ne tek'lik
nede çok'luk baki değildir.
Ancak akleden kul ile yeni çokluklar oluşur ve bu çoklukların yüzyılı olsun sonsuza dek, bu yıl.
Kimi zerreden anlatır, kimi hiçlikten.
Kimi atom, çekirdek, tohumdan çokluğu.
Her biri var oluşun hikayesini anlatırken birbirini yok etme çabası ile yaşanması Yaradan'la yarışmak olmaz mı?
Devir başlatmak elimizde ise gün bugün, Bismillah deyip başlayanlar güzel yarınları inşa edecek inşaallah.
Tülay Gürel