İNSAN OLMAK
İnsan, yeryüzünde Allah'ın halifesi olarak yaratılmış müstesna bir varlıktır. Kur’an-ı Kerim, insanın bu özel konumunu ve beraberinde getirdiği sorumlulukları derinlemesine ele alır. İnsan olmak, sadece biyolojik bir varlık olmak değil; aynı zamanda Allah'ın emanetini taşıyan, akıl ve vicdan sahibi, özgür iradesiyle iyiliği ve kötülüğü seçebilen bir varlık olmaktır.
Kur’an-ı Kerim'de insanın yaratılışına dair anlatımlar, onun ne kadar değerli ve özenle yaratıldığını gösterir. Allah, meleklere "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" buyurmuş (Bakara, 2:30) ve ardından Âdem’i en güzel surette yaratmıştır (Tîn, 95:4). Bu ayetler, insanın Allah katındaki onurunu ve yeryüzündeki temsil yetkisini açıkça ortaya koyar. İnsana verilen bu halifelik görevi; yeryüzünü imar etmek, adaletle hükmetmek ve Allah’ın emirleri doğrultusunda yaşamaktır.
İnsanın diğer canlılardan ayrılan en temel özelliklerinden biri akıldır. Kur’an-ı Kerim'de akletmek, düşünmek ve anlamak defalarca vurgulanır. "Hiç düşünmez misiniz?", "Akletmez misiniz?" gibi ifadelerle insanlar, yaratılışın sırlarını, Allah’ın ayetlerini ve doğru yolu bulmaya davet edilir. Akıl, insana doğruyu yanlıştan ayırma, iyi ile kötüyü ayırt etme yeteneği verir. Bu nedenle, aklı kullanmak ve bilgi sahibi olmak insanın temel sorumluluklarındandır.
Vicdan da insanın bir diğer önemli özelliğidir. Kur’an-ı Kerim, insanın içine yerleştirilmiş olan bu içsel sesi, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir rehber olarak tanımlar. İnsan, vicdanının sesine kulak vererek doğru kararlar alabilir ve ahlaki bir yaşam sürdürebilir. Vicdan, insanın Allah ile arasındaki manevi bağı güçlendiren bir pusuladır.
Özgür irade, insanın en büyük imtihanlarından biridir. Kur’an-ı Kerim, insanın iyiliği de kötülüğü de seçme özgürlüğüne sahip olduğunu belirtir (Kehf, 18:29). Bu özgürlük, beraberinde sorumluluğu da getirir. İnsan, yaptığı her tercihten ve eylemden sorumludur. Ahiret gününde, bu dünyada yaptıklarının hesabını verecektir. Bu nedenle insan, özgür iradesini Allah’ın rızası doğrultusunda kullanarak salih ameller işlemeye özen göstermelidir.
Kur’an-ı Kerim, insan olmanın sadece bireysel bir sorumluluk olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk da içerdiğini vurgular. İnsanlar, birbirleriyle yardımlaşmak, dayanışma içinde olmak, adaletli davranmak ve iyiliği emredip kötülükten sakındırmakla yükümlüdürler. Toplumun huzuru ve refahı, bireylerin bu sorumluluklarını yerine getirmesiyle mümkündür.
İnsan olmak; empati kurmak, yardımlaşmak, birbirine destek olmaktır. İnsanların dini, ırkı, yaşayışları, cinsiyetleri farklı olabilir. Bunlar kendileriyle alakalı olan şeylerdir; hepimize lazım olan tek şey insanlığımızdır. Ben bir Müslüman olarak çok duygusal bir yabancı film seyrettiğimde ağlayabilirim. Bu gözyaşları mutlaka insanlık gözyaşlarıdır. Yine aynı şekilde, milyonlarca Hristiyan sokaklara döküldü; Filistin halkına yapılan soykırımı reddetti. Onlar dine, ırka bakmadılar; kaybolan, eziyet gören insanlıktı. Bu yüzden insanlıkta, yani ortak bir yolda buluştular. Şeyh Edebali ne güzel söylemiş: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu sözüyle dünya üzerine damgasını vurmuştur: “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.”
Sonuç olarak, Kur’an-ı Kerim’e göre insan olmak; Allah’ın yeryüzündeki seçkin halifesi olmak, akıl ve vicdan sahibi olmak, özgür iradesiyle iyiliği seçmek ve hem bireysel hem de toplumsal sorumluluklarını yerine getirmektir. Bu bilinçle yaşamak, insanı Allah’a yaklaştırır ve ebedi kurtuluşa ulaştırır. İnsan, bu onurlu ve yüce konumunun kıymetini bilmeli ve hayatını bu doğrultuda şekillendirmelidir.
Murat Gülşan