İslâmiyet, iffet ve hayâ dinidir. Bu mefhumlar dinimizin temel esaslarını ifade etmektedir. Peygamber Efendimiz (asm), “Elhayau mine’l îman” buyurmuştur. Yani, “Hayâ imandandır, imandan bir cüzdür.” Bu mühim konuya girişmeden önce iffet ve hayâ ile ilgili hadis-i şeriflerden bazılarına bakalım. Sevgili Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuştur:
“Her dinin bir ahlâkı vardır; İslâm’ın ahlâkı da hayâdır.” (İbn Mâce, Zühd, 17)
“İman yetmiş küsur bölümdür. Hayâ da imandan bir bölümdür.” (Müslim, İman, 57)
“Ey Ali! Bir bakışa ikincisini ekleme! Çünkü ilk bakış senin için affedilmiştir. Sonraki bakış ise senin için bağışlanmış değildir.” (Ebû Dâvûd, Nikâh, 42-43; Tirmizî, Edeb, 28)
“Allah; yoksul ve iffetli, çoluk çocuk sahibi mü’min kulunu sever.” (İbn Mâce, Zühd, 5)
Bu hadis-i şeriflerde geçen iffet kelimesinin mânasına bakalım: “Namus. Temizlilik. Perhizkarlık. Nefsi, behimî temayüllerden men etmek. Helale razı olup haramdan kaçınmak.”
İffetin can yoldaşı “hayâ”nın mânâsı ise şöyledir: “Hicab. Utanma. Edeb. Namus. Allah korkusu ile günahtan kaçınmak. Ar.”
Rabbimiz (cc) bu mefhumların “Mü’minlerin temel vasıflarından” olduğunu emir buyurmaktadır. Âyet-i kerimelere meâlen bakalım:
“Onlar iffetlerini ve harama karşı mahrem yerlerini titizlikle korurlar.” (Mü’min Sûresi /5)
“Onlar iffet ve namuslarını titizlikle korurlar.” (Meâric Sûresi / 29)
Nur Sûresi’nin 31. âyetinde kadınların hangi erkeklere gözükecekleri açıkça beyan edilmiştir. Kadınlar, âyette belirtilen erkeklerin dışındakilere gözükmemeye çalışırlar. Evden dışarı çıktıklarında vücutlarını bütünüyle örten ve yüzlerini de göstermeyen dış örtüye bürünürler -ki bunun adına, çar, ferace, çarşaf vb.- denilir.
Müslüman erkek, hanımını, kızını, bütün mahremlerini kıskanır ve yabancı gözlerden korur. Mahremlerini kıskanmayan ve korumayan kimselere “deyyus” ve bizim lisanımızda “gavat” da denilir. Peygamber Efendimiz, “Le yedhulü’l cennete deyyusun” [Deyyus olan cennete giremez] buyurmuştur.
Bu konuda bir diğer hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “Üç kimse vardır ki, kıyamet günü Allah onların tarafına bakmaz; anne-babasına asi olan çocuk, erkeğe benzemeye çalışan kadın ve deyyûs.”
Merhum Timurtaş Uçar Hoca, vaazlarında sık sık bu hadis-i şerifleri okur ve cemaati bu konuda îkaz ederdi.
İslâmiyet’le savaşan zındıka komitesi, Müslümanları mağlup etmek için, iffet ve haya köprüsünü yıkmaya yöneldi. Böylece Müslümanların belini kıracak, bir daha doğrulmalarına izin vermeyeceklerdi. Nitekim bunu da başardılar. Filmler, derken televizyon vasıtasıyla dizi filmler, Şamanist kültürü canlandırmalar… Derken derken Müslüman cemiyetinin iffet ve haya duygusunu neredeyse kökünden yok ettiler.
Osmanlı tarihinde olmuş bir vakıa: Bir kale fethedilememiş. Padişah, kumandandan hesap soruyor. Komutan, gerekçeleri sıralamaya başlıyor: “Biir barut yoktu…” Padişah, “Yeter! Gerisini söylemeye gerek yok” diyor. Biz iki milyar Müslümanlar olarak neden bu haldeyiz? Neden, Gazze’de, Doğu Türkistan’da ve dünyanın dört bir yanında Müslüman kardeşlerimiz koyun boğazlanır gibi boğazlanırken engel olamıyoruz? Neden Kâbe-i Muazzama’nın yanı başında çırılçıplak şarkıcılar getirilirken ses çıkartmıyoruz? Neden kâfirler bizi tehdit ederken, bize köle muamelesi yaparken ağızlarının payını veremiyoruz? Sebebi bu. Bizim belimizi kırdılar…
Düğünlerde kadın erkek karışık oyun oynanıyor. Oysa Müslüman, namusunu mahremleri dışındakilere göstermez. Müslüman memleketinde hatunlar anadan üryan geziyor. Bir şey diyen yok. Kadın veya kız bir karışlık etekle dolaşıyor. Tayt giyerek vücudunu olduğu gibi teşhir ediyor. “Nedir senin bu halin” diyen yok. Dizilerdeki rezaletleri, televizyon programlarındaki iğrençlikleri söylemeye lüzum var mı? Zaten herkes görüyor, biliyor. Haremlik-selamlık bütünüyle unutulmuş durumda.
İffet ve hayâ, dinimizin temelidir. Müslüman’ı Müslüman yapan temel değerlerdir. Bizim bu temel değerlerimizi yok ettiler. Yeşilçam dediler, Hollywood, Bollywood dediler. İnterneti devreye koydular. Böylelikle iffet ve hayâ duygusunu yok ettiler. Müslüman evlatlarını iffetsiz hale getirdiler. De gel de kâfirlerle, zâlimlerle baş et!...
Bütünüyle yok olmadan önceki son çıkış yolu: Her türlü ahlaksızlığa, deyyusluğu hatırlatan davranışlara, iffetsizliğe karşı direnmek, kendi özümüze dönmek. İffetli, hayâlı, namuslu hale gelmek. İnanın bu mesele o seyrettiğiniz futbol karşılaşmasından, siyaset tartışmalarından mühimdir. Vatanı korumak da, imanla kabre girmek de buna bağlıdır.