İşte Geldik, Gidiyoruz: Hayatın Kısa Konuğu Olmak
“İşte geldik, gidiyoruz / Gönül kalır, biz gidiyoruz…”
Cem Karaca’nın bu unutulmaz dizeleri yalnızca bir şarkı değil, aynı zamanda hayatın ta kendisine yazılmış bir farkındalık mektubu gibidir. Çünkü her doğan, gideceğini bilerek gelir bu dünyaya. Mesele; nasıl geldiğimizden çok, nasıl gittiğimizdedir.
Bugünün dünyasında insanlar, sanki sonsuz bir zaman diliminde yaşıyormuşçasına birbirini kırıyor, öteliyor, yok sayıyor. Oysa “gelmekle gitmek” arasında kalan o incecik çizgi, yani yaşam; bir tebessüm kadar kısa, bir kırgınlık kadar derin, bir iyilik kadar kalıcı olabilir.
Ne yazık ki artık “anlam” değil “anlık” olan değerlidir. Oysa insan, hayatı “gelip geçilecek” bir duraktan fazlası sayabilmelidir. Bu uğrakta bıraktığımız izler, yalnızca ardımızda kalanlara değil, vicdanımıza da aittir.
Bugün koltuklara sığmayan egolar, yarın bir mezar taşına bile sığamayacak kadar anlamsız kalacaktır. Dün övdüklerini bugün yerenler, yarın kendi söyledikleriyle çelişeceklerdir. Zira “gelmek ve gitmek” arasında kalan tek gerçek şey, içimizde biriktirdiğimiz insanlığımızdır.
Cem Karaca’nın şarkısıyla hatırlattığı bu derin hakikat, aslında herkes için bir davettir:
Kırmadan, incitmeden, paylaşarak, vefayla ve farkında olarak yaşamak…
Çünkü günün sonunda, “biz gidiyoruz” ve ardımızda yalnızca gönüllerdeki yerimiz kalıyor.
“İnsan, gölgesi kadar iz bırakır; ışığın yönü değişince ne olduğu ortaya çıkar.” Mevlana
Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER