KAHRAMANLARINI TANIMAYAN ŞEHİR: İZMİR
Büyükşehirlerden biri olan, doğup büyüdüğüm şehir İzmir maalesef kendi kurtarıcılarına gereken vefayı göstermiyor. Çocuklarına gerçek kahramanlarını anlatmıyor ya da bilinçli olarak anlattırılmıyor.
Peygamber Efendimizin hadisine mazhar olabilmek için bir avuç askeriyle Konstantiniyye’yi fethetmeye giden, 1081 yılında kurduğu beylikle Türklerin ilk denizcisi ve ilk amirali olan; duruşu, bilgisi ve korkusuzluğuyla tanınan Türk kumandanı Çaka Bey maalesef anlatılmıyor. Konak Pier’in orada, bir parkın içinde kıytırık bir büst yapmışlar, o kadar. Yapsana devasa bir Çaka Bey heykeli, yanına da bir kitabe ekle, kim olduğunu herkes öğrensin. Çocuk velisine sorsun: “Bu kim baba?” veya “Bu kim anne?” diye. Soran, sorgulayan nesil öğrenir de... Velisi de cevap verir: “Bu heykel Çaka Bey evladım, Türklerin ilk amiralidir, büyük bir kumandandır” diye anlatır.
Yine anlatılmayan bir kahraman, “İzmir Fatihi” lakaplı, dünyada ilk defa gemileri karadan yürüten ve halkına, ordusuna iyi davrandığından dolayı kendisine “Bahaddin” (dinini güzel yaşayan adam) lakabı verilen o güzel kumandan Mehmet oğlu Gazi Umur Bey. O da anlatılmıyor.
Aynı şekilde anlatılmayan bir diğer “İzmir Fatihi”, Sahipkıran Emir Timur... Emir Timur, Osmanlı Devleti'nin defalarca kuşatıp alamadığı İzmir’i, iki haftalık bir kuşatmanın ardından gerçekleştirdiği başarılı taarruzla, Avrupa’nın en büyük askeri güçlerinden biri olan St. Jean Şövalyeleri’nin elinden almayı başarmıştır. Bu savaşta, Anadolu Türklüğü için büyük bir iç güvenlik tehdidi oluşturan St. Jean Şövalyeleri imha edilmiştir. Emir Timur’un bu zaferinden sonra, 1919-1922 yılları arasındaki Yunan işgal dönemi hariç, İzmir’de kesintisiz Türk egemenliği sağlanmıştır. Yenilmez denilen St. Jean Şövalyeleri’nin mağlup edilmesi Avrupa’da büyük bir korku yaratmıştır.
Kuşkusuz, Emir Timur bu büyük askeri gücü yok etmeseydi, Anadolu’daki Türk varlığına yönelik Bizans’tan sonraki en büyük tehdit olan St. Jean Şövalyeleri, 1453’teki İstanbul kuşatmasında Osmanlı ordusunu arkadan vurabilecek en büyük tehlike olacaktı. Emir Timur’un kazandığı bu büyük zafer, “Gavur İzmir” imajını yerle bir ederek İzmir’e yeniden Türk mührünü vurmuştur.
İzmir’in Türkler tarafından yeniden fethi, Avrupa’da büyük bir şok ve korku dalgası yaratmış, Timur’un askeri gücünün tüm Avrupa tarafından tanınmasını sağlamıştır. İzmir’in fethi haberi 28 Şubat 1403’te Aragon Kralı Martin’e Bizans kanalları aracılığıyla ulaşmış, o da aynı gün Kastilya Kralı III. Enrique’ye Timur’u acımasızca eleştiren bir mektup yazmıştır. Mart ayında Papa XIII. Benedictus, Timur’a karşı bir Haçlı Seferi başlatma fikrini ortaya atmıştır. Ancak Avrupa’da Timur’a yönelik genel tutum, onunla asla savaşmamak yönünde olmuştur. Zira Timur, yıllardır Bizans İmparatorluğu’nun ve tüm Haçlıların başına bela olan Osmanlı gibi yenilmez bir gücü mağlup etmiştir.
Emir Timur’un meydan konuşması yaptığı Tire ilçesinde yalnızca bir tabela bulunuyor, orijinal bir kitabe dahi yok. Bizzat gidip gözlemledim.
Bize anlatılmayan İzmir kahramanlarından daha çok kişi var: Yıldırım Kemal, Yüzbaşı Şerafettin, Miralay Süleyman Fethi Bey, Süleyman Şah, İsa Çelebi, Hızır Çelebi, Sasa Bey, Gavur Mümin, Emir Sultan, Umur Bey’in babası Aydınoğlu Mehmet Bey ve daha niceleri...
Şimdi kimse beni yanlış anlamasın, Güzelyalı sahilinde saçma sapan ucube heykeller var. Belediye bunlara ciddi paralar harcamış. Aynı şekilde Buca ilçesinde İzmir’le hiç alakası olmayan Mevlana heykeli, Uzundere yolunda Nasreddin Hoca heykeli var. Bunların yerinde, İzmir’de kahramanlık göstermiş kahramanlarımızın heykelleri olsa, bu heykellerin yanında mini kitabeler bulunsa, gençlerimiz ve çocuklarımız İzmir’in şanlı tarihinden haberdar olsa, fena mı olur?
İstanbul ve Bursa’daki gibi İzmir’imizde de panorama müzesi yapılsa güzel olmaz mı?
Yani sizin anlayacağınız, İzmir’de bir el maalesef Türk tarihini tanıtmıyor, anlattırmıyor. Her ilçede Milli Eğitim Müdürlüğü var ama benim bahsettiğim kahramanlardan söz eden bir tane ilçe milli eğitim müdürlüğü yok.
İzmir’de tarihin önüne set çekenler, çocuklarımıza tarih öğretmiyor. Bizler hâlâ uyumaya devam ediyoruz.
Saygılarımla,
Murat Gülşan