Tevekkül: Bir amaca ulaşmak için gerekli olan her türlü önlemi alarak; elinden gelen tüm
gayreti gösterdikten sonra kalben Allah'a bağlanıp ona güvenmek, sonucu Allah'tan
beklemek anlamına gelmektedir.
Kâl dili: Bir konu hakkında fikrin ifade edilmesi, o konuda bir eylemin oluşmamasıdır. Kal
diliyle tevekkül ise, tevekkül hakkındaki her şeyi konuşan ama tevekkül edilmesi gereken
zamanlarda tevekkül edilmemesi durumudur.
Hal dili: Düşüncelerini duruşuyla, davranışlarıyla sessizce (sesli dil kullanmadan) anlatma ve yaşama çabasıdır. Hal diliyle tevekkül ise, tevekkül edilmesi gereken zamanlarda hakkıyla tevekkül edilmesi durumudur.
Tevekkül edilmesi gerektiğini saatlerce, günlerce, yıllarca konuşmak kolay olanıdır. Zor olanı ise tevekkülü hakkıyla yaşamaktır. Biz tevekkülü yaşayanlardan mıyız, yaşıyor gibi
yapanlardan mıyız? Birinci yöntem kolay olduğu için hepimiz yapıyoruz, peki ikincisini
kaçımız yapıyor?
Başımız dara düştüğünde, sıkıntıya girdiğimizde eyvah deyip sıkıntının altında ezilenlerdenmiyiz? İmtihanı kaybeden, yolunu şaşıran, Allah'tan başkasından yardım isteyenlerdenmiyiz? Yoksa her ne sıkıntı yaşanırsa yaşansın; elhamdülillah ale külli hâl; diyenlerdenmiyiz?
Her düştüğümüz yerde Allah'ın yardımını arayan, problemlere çözüm arayan, tedbirini alıp işinin sonucunu Allah'a havale edenlerdenmiyiz?
Birinci tevekkül yöntemi her kişinin yapacağı iştir, ikincisi ise er kişinin yapacağı bir iştir.
Konuşmak kolaydır, zor olanı yaşamaktır. Çoğunluğa uyup konuşanlardan mı olacaksın,
azınlıktan olup yaşayanlardanmı olacaksın?
Nefsine, şeytanına ve iradesinin zayıflığına uyanlardan mı olacaksın? Peygamberlere,
sahabelere uyanlardan mı olacaksın? Rehberin kıymetini ortaya çıkaracaktır....
Tevekkül, tedbirini aldıktan sonra Allah'ın sana açacağı yeni yollar gelene kadar yaşadığın
problemleri kabullenmendir, problemleri dert edinmek yerine Rabbi'nin hatırına derdinle
hemhal olmaktır. Tevekkül, Allah'tan gelene razı olmak ve yine O'na hamdetmektir.
Bu duruma hal diliyle tevekkül etmek denir.
Kal diliyle tevekkül ise tevekkülün önemini anlatıp tevekkülden uzak bir hayat yaşamaktır.
Her sıkıntıya evham yapmak, her problemi dünyanın en büyük sıkıntısı kaygısıyla yaşamak, problemleri çözerken Allah'ın müdahalesini beklemeden haram yollar ile çözüm arayışına girmek gibi tavırlar tevekkülün yaşanılmadığını sadece sloganının yapıldığını gösterir.
Burada kendimize soralım. Acaba ben hangi gruba giriyorum. Zira tercihimiz ahiretteki
konumumuza ayna olacaktır.
Ayrıca tevekkülün kime minnet ettiğini, kimi ve neyi dikkate aldığını gösterir. Başına gelen
her sıkıntıya eyvah deyip yanlış yollara giriyorsan nefsini, şeytanını ve dünyalık nimetleri
dikkate aldığını gösterir. Fakat her imtihan esnasında elhamdülillah diyorsan Rabbini ve
O'nun sonsuz nimetlerinin olduğu ahireti dikkate aldığını gösterir.
Konuyu Hz. Peygamber'in (sav) dilinden düşürmediği şu dua ile bitirelim: “Allâhım! Sana
teslim oldum, Sana inandım, Sana tevekkül ettim. Yüzümü, gönlümü Sana çevirdim, Sen’in
yardımınla düşmanlara karşı mücâdele ettim. Allahım! Beni saptırmandan yine Sana, Sen’in büyüklüğüne sığınırım. Sen’den başka ilâh yoktur. Ölmeyecek diri yalnız Sen’sin. Cinler ve insanlar ise hep ölümlüdür!” (Müslim, Zikir, 67)