Kalbin Menfezleri
Kalp, Hakikate ilk adımını Onunla atmıştır.
Sessizliğin içinde duyulan o ince çıtırtılar, Onun sesidir
Vicdan muhakemesinde yargılayan, bazen de yargılanan Odur.
Hakikatin tellali, zulmün ve zalimin karşısında duran iradedir O.
Kendinin hakkına girmesin diye insan, içten O ikaz verir
Anlamazsa, öteki ile imtihanla ihtar edilir, onun hatırına
Onun adı “Lâtife-i Rabbâniye”
Bir anlamda İnsanın bedenine giydirilen organlar, uzuvlar gibi fıtri kodlarına yerleştirilen “Manevi Cihazlar”.
…

Nefisle Satranç: Gölgeyle Gelen İmtihan
Bazen şöyle bir durup düşündünüz mü hiç?
İçinizde konuşan seslerden hangisi hakikatin yankısıydı, hangisi nefsin aldatıcı fısıltısı?
İnsan garip bir varlık...
Bir yönüyle semaya dönük, diğer yönüyle toprağa gömülü.
Bir eliyle yıldızlara uzanmak isterken, öteki eliyle dünyalık kaygılara tutunur.
İşte bu yüzden, iç dünyasında bitmek bilmeyen bir satranç oynar insan.
Ve bu satrancın iki başat oyuncusu vardır:
Letâif ve nefis.
Letâif, gökyüzünden bir nida gibi yükselir:
"Unutma nereden geldiğini!"
Nefis, aynı anda toprağın dibinden seslenir:
"Hayat kısa, dilediğini yap!"
Biri secdeye davet ederken, diğeri hevesin izini sürdürür.
Biri “emanet” der, diğeri “mülk benim.”
Bu, sadece inançla değil; insanın kendini bilmesiyle ilgilidir.
Zira nefsin en tehlikeli yanı, bazen hakikate benzer suretlerde konuşmasıdır.
En tehlikelisi de buydu.
O yüzden, seslerin kaynağını tanımak, iç gözle görmek gerekir.
Nefis, bizimle konuşmaz;
Bizi konuşur.
Aynaya baktırmaz;
Serapa daldırır.
Kendini dilimize taşır, arzularımızı süsler, ahlâkı aşka benzeyen hislerle karıştırır.
Oysa letâif, ne söylediğini değil, nasıl söylediğini önemser.
Sana ait olanla, sana ait olmayanı birbirinden ayırır.
Baktırır aynada gözlerinin ta içine;
Ürkersin hakikatten; fakat aşık olursun hakikati var edene,
O’nun sana uygun gördüklerine
Hatırlayalım Yusuf as. kıssasını…
Kardeşlerinin hasediyle girdi kuyuya
Kendisi daha derindi atıldığı kuyudan ki
Kurtarıldı ve nefsini bilme ödülü ile mükafatlandırılıp
Hakikat katında da Mısır diyarında da sözü kıymetlilerden oluverdi.
Zindanlar mı;
Onları bir medrese-i hakikate, medrese-i Yusufiyeye çevirdi.
Yusuf (a.s.) ki zindanda bile letâifiyle konuşuyordu:
"Ben nefsimi temize çıkarmam."
Çünkü bilirdi ki, insan en çok kendine yenilir.
O yüzden kalplere hükmedene, onu en iyi bilene ısmarladı
Kendiyle ve öteki ile yaşadığı tüm hadiseleri..
Ya Meryem annemiz;
Susma orucu ile imtihanını nasıl da kazandı.
Anlamayacak kalplere;
Nefsin nefesi değmesin için, Rabbine ısmarlamadı mı halini.
Nefislerin bir gölge gibi hakikatin karşısında olduğunu en iyi onlar gördü.
Evet Nefis, gölge gibi…
Sen hareket ettikçe o da seni izler.
Gölge, ışığın olduğu yerde var olur.
Ama ışığı kendin zannedersen, gölgeni kendinden üstün sanırsın.
Bu da ceza olarak yeter azıcıkta olsa idraki olanlara..
Değilse hep hüsran
Hep bir kaybediş
Hep bir kayboluş
Dünya girdabında..
Oluşursa teslimiyet
Kendisini görürse nefis
Başlar miraç yolculuğu..
İşte burada imtihan başlar.
Çünkü letâifin yükseldiği her an, nefis biraz daha gürültü çıkarır.
Sen gönlünü Hakikate çevirdikçe, o seni dünya ile tehdit eder.
"Ya yalnız kalırsan?" der,
"Ya kazanamazsan, ya kaybedersen?"
Tehditler
Kaygılar
Korkular…
Ve işte orada devreye girer kalbin feraseti…
Letâif, seni susturur, sana gösterir:
Asıl yalnızlık, içindeki letâifin sesine sağır olmaktır.
Bu öyle bir mücadeledir ki…
Kılıçsız ama kanlıdır.
Kanı; sabrın teri, pişmanlığın gözyaşı, uyanışın secdesidir.
Letâif; nefsin her hücumunda içindeki rabbanî kaleyi savunur.
Ve sen, bir ömür bu satrancı oynarsın.
Bazen bir hamleyle ruhunu korur, bazen bir gafletle nefsine mat olursun.
Ama yol yine de açıktır.
Çünkü letâif, hiç küsmeyen bir dosttur;
Sen dönene kadar seni bekler.
Yeter ki yola tekrar dönmeye niyet et.
Unutmamalı,
Nefis kolay yoldur ama kısa yoldur.
Letâif çetin yoldur ama hakikate çıkar.
Ve her insan, nefsiyle karşılaştığında, aslında Rabbiyle arasındaki mesafeyi ölçer.
Her gölge geçicidir.
Kalıcı olan, ışığın kendisidir.
Ve o ışık o ilahi nur…
İnsanın içinde, letâifin sesinde, ilhamın nefesinde yanmaya devam eder.
Kalp, her yeni nefeste yeni bir menfez aralar. Ve her letâif, yeni bir secdeye eğilir.
Acziyet ve mahviyetle yalnızca birin önünde eğilir..
Selam ve muhabbetle
Cevâhir AYDIN – Küçük Dünyam