
Kalede Bir Bayrak Vardı
Bir bayrak vardı surunda kalenin,
Dalgalanırdı esen gecelerin ardından.
O zaman daha ben çok küçüktüm,
Ona ta uzaklardan el sallardım.
Ayına sevdalıydım,
Gönlümün gururuydun,
Sen gecelerimin nuruydun.
Öz yavrundu, sıcağında sinesi terlemiş,
Babamındı henüz ben doğmadan.
Kop Dağı’nda şehit haberi gelmiş,
Bir bayramda Gazi dedem anlattı.
Düşündüm: "Ya Rab, o günler ne günlermiş!"
Ateşle imtihan...
Gönülleri yaktın.
"Ulaşam!" dedim, çok çok ıraktın.
Bir at binip ahırdan, heybesini alıp terkine,
Gadam gidiş, o gidiş... Bir daha haber gelmemiş geriye.
Yer çatlamış, gök yarılmış, dağlar yıkılmış,
Ama o surdaki bayrak inmemiş yere.
Dalgalan,
Bu gökler senin!
Dalgalan, sensin benim emelim.
Bir bayrak dalgalanıyordu surunda kalenin,
Bacıma dedim: "İşte, bu senin gelinliğin."
İlmek ilmek, tel tel hürriyet işlenmiş:
İliği ay,
Yıldızı düğme...
Sığmıyorsun gönüllere!
Kına yakmış yiğitler, düğün yapıldığı gece,
Söz verdik: "Bayrak inmez, baş düşmeyince!"
Sürmeli gelinler sevindi, analar el salladı,
Anam alnımdan öpüp fısıldayınca inceden ince...
Gülümsedim: "Yine ne var ana?" deyince,
"Hani, surda bir bayrak dalgalanıyordu ya," dedi,
"İşte, o babanın kefeni bundan sonra...
Gündüz sen bekleyeceksin, şehitler gece."
Karanlık...
Kar yağıyordu...
Bilmem ki anam o gece neden ağlıyordu...
Oturdum bir taşın üstüne, baktım surlara,
Sallanan bir el değil, bin el uzandı bana.
Açtım heybeyi, saçtım ortaya,
Kızıma hilâlden bir taç,
Oğluma yıldız taktım.
Onlar babamdan emanetti...
Ayı, yıldızı onlara bıraktım.
Yol senin,
Yordam senin,
Gezindiğin vatan senin,
Yattığın toprak,
Sarıldığın bayrak senin!
Mahir ADIBEŞ