MİSAFİR KALEM

Tarih: 23.04.2024 16:12

KALEM'İN SIRRI

Facebook Twitter Linked-in

Vatanımızın Sınır Taşı, Erzurum'un Dadaşı, Aşıklık Geleceğimizin Büyük Üstadlarından Aşık Sümman'i Evladı,

Kuran Kardeşliği Derneği Kurucu Genel Başkanı, değerli kardeşim, siyasetçi yazar, Mustafa Altunışık'ın bir dizesini okuyunca akletmek üzere, düşünen, akl eden beyinden gönle düşen, gönülden dile, dilden kaleme
Firavun olsa dahi Musa'ya yok tasası
Niye dert edersin ki, elindeyse asası

   Kalem süresinin ﴾1-2﴿ Nûn. Kaleme ve (yazanın) onunla yazdıklarına andolsun ki sen -Rabbinin lütfu sayesinde- asla deli değilsin.
Günümüz müslümanları içinde bile din ve diyanetten bahsetmeye kalktığınız zaman hangi çağdayız yahu, bu konular asırlar önceydi diyen, fakat yine de ben müslümanım diye kendini ifade edenlerin dönem, dönem bu konular üzerine konuşanlar için, bunlar kafayı kırmış, dedikleri, konusunda hemen  hemen hem fikiriz genel ifade ile.
   Bizler de onlara diyoruz ki; evet kırdık kafayı, bizler Allah'ın kırık kullarıyız, deli kullarıyız, bizlere İbrahim milletinin delileri derler sen hiç duymadın mı?
Allah'ın ve bu aziz vatanın delileriyiz bizler. Siz hiç hocalardan duymadınımız mı?Allah delileri hesaba çekmez, diye.
Hesaba çekilenler, kendilerini akıllı görenlerdir. Çünkü akıl idrak etsin,düşünsün, görsün anlasın bilsin diye, yani şuruu olmayan şuursuzlara, akletmesi için Rabbimiz tarafından verilen en büyük nimettir.
  Bu nıimetin getirisi olarak, akletmeyen şuursuzların, kendilerini akıllı diye lanse ederken aslında iflası için elinden geleni yapan, zenginin iflas edeceğini bildiği halde ben iflas etmem demesi gibidir. Öleceğini bildiği halde ölümsüz gibi yaşayanların ölmesi gerçeği karşısında.  
  Büyük millet şairimiz Mehmet Akif'in dizelerindeki gibi, KISSADAN HİSSE

Geçmişten adam hisse kaparmış..Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
Tarih"i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
  Yukarıda anlattığımız ile bu dizelerin ne alakası var demeyin, Hz Kuran'da Peygamberler bahislerinin bulunmasında ki hikmetler üzerine düşündüğümüzde, Peygamberler ilahi emirlerin yaşanmasında izlenecek birer kılavuz, önder olarak yaşayan, birer örnek şahsiyet olduğundan onların yaşantısı bizlere ışık tutmaktadır. Bu ışığın çerçevesinde karşılaştıkları olaylar çerçevesinde geleceğe ışıkta tutmaktadırlar, görmek isteyen gönüllere.
  Tarihin içinde, hiç duymadınız mı helak olmuş Nemrutları, Fravunları, Karunları, haddi aşan toplulukları, Lutileri, Semud halkını. Duyduysak hiç akletmedik mi neden bunların başına bunlar geldi diyerek konu üzerine düşünmedik mi?Ders çıkarılmadığından olsa gerek hâlâ asrın Fravunları, Nemrutları, Karunları, LGBT yi savunan, rüşvet ve hayasızlıkta hatti hududu aşmaların yaşandığı şu zaman dilimi içinde. Gün gelecek ders almak için ya Rab, bizlere bir daha şans ver,
bizlere yeniden bir hayat ver ki ders almış olarak yaşayalım diyeceğiz, ama öyle bir şans artı yok. Var olan şans, Hz. Kur'an ile bildirilmiş ibret almasını bilenlere: 
  Kuran'da Firavun ve firavun düzeninin karşısında Musa (a.s)ın tavrı, Peygamberler tarihinde Nuh(a.s) ın evlatları içindeki İbrahim'i duruş, İsmail'ce Kurban olabilme, Musa (a.s) gibi zalime dikiliş, zalime dur deme, diyebilme, karekterlerinin sahiplerinin, ortaya koyduğu örnek şahsiyetlerin, benzer karekterlerle yaşanır ve yaşatılır.
  Çünkü tarihten ders almak aklı selim olan ve akledenlerin işidir diyerek genel manada ders almayanların da olduğu, dönem dönem bu ders alan ve almayanların iktidar savaşlarınında yaşandığı hepimizce malumdur ki zaten bütün mesele bu dünyanın bir imtihan üzere misafirhane olmasıdır.
  Bir misafir geçmiş misafirlerin düştüğü hatalardan ders alırsa, misafirliğinde rahat eder anlayışımız içerisinde, Üstad Akif'in dizelerinde dediği gibi
"Tarih"i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
Cennet mekan aşığımız, diğer bir halk ozanımız Aşık Sümmanı Pirimizin evladı Mustafa karındaşımızın dediği gibi,
Fıravun olsa dahi, Musa'ya yok tasası
Niye dert edersin ki, elindeyse asası,
Nemrud'un karsısında, Hz.İbrahim(a.s) Firavun'un karşısında Hz Musa (a.s), asrın Hubelleri karşısında Hz.Muhammed(a.s) gibi tevhidi duruşun önder şahsiyetlerinin takipçileri olarak, Ey asrın Firavun'ları, bir elimizde Kur'an, bir elimizde ASAYI MUSA.
Bizler imanımızın gereği duygularımızı kaleme aldık, ey kalem, sen ne mübareksin söyle kalem.
  
Kalemin sırrı Hz.Muhammed'in peygamberliğinin ispatı ve mü'minler ile kâfirlerin akıbetleri konusu üzeredir, yoksa kalem kalem olmaktan çıkar.
Kalem süresi, kalem üzerine yemin ederken, O yüzden hem Kur'an, hemde alimler kaleme dair tasaffuvi  bakış içerisinde, kaleme bir uluhiyet yüklemişler,
Kalem, karar dı, kararlılıktı. Bırakacağı izden emin olmak, kendine güvenmek, bıraktığı izlerle anılmaya talip olmak demekti. Kısaca kalem, sorumluluktu.
Kalem, kan akıtmayan kılıçtı, Zalimin sultasında, Kalem, taktir edenin hakkıydı, sahte ilahların karşısında, kalem Musa'nın asasıydı Firavun'un karşısında.

Adnan  Şimşek


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —