KİM DELİ!!
Sene 2013...
Büyük ümit ve heyecanla beklediğim oğlumu 1 Ekim de kucağıma aldım.
Güzel ve kolay bir bebekti. Ta ki 2,5 yaşına kadar.
Konuşmaya başlamış, yemeğini yemeyi beceren, eziyetsiz bir bebekti.
Ve sıkıntılar...
Oğlum 8 aylık iken bel fıtığı ameliyatı geçirdim, 6 platin takıldı. Dokuz farklı doktora danışarak birisine ameliyat oldum.
Danışma sebebim ameliyat sonrası bebeğimi emzire bilecek miydim? Zira abisini 2 yaşına kadar emzirdim hem hak geçmesin, hemde sağlıklı olsun istedim.
Neticede doktor ile yaptığım görüşme ve bilgi alışverişinden ve verilen talimatlara göre evladımı emzirebildim.
Bebek yaş aşılarını da eksiksiz yaptırdım, sağlıklı olsun diye. Haa birde hamilelikte Hacettepe Üniversitesi mezunu bir diyetisyen eşliğinde hamilelik sürecim oldu.
Bunları niçin yazıyorum, elbette hedefim sağlıklı, sıhhatli bir çocuk dünyaya getirmek ve kendi sağlığımı da düşünmek için.
Anadolu insanıyız. Kış gelmeden erzaklarımızı yazdan hazırlar doğal ürünler tercih ederiz, zira öyle yetiştik,
Süreç böyle başladı.
2,5 yaş videolarına oldukça net cümleleri kuran oğlum 2,8 aylıktan sonra başını küt küt yere vuran, tuhaf hareketler yapan bir çocuk ve konuşması gerileyen, sonra biten bir çocuk oldu.
Üç yaşına geldiğinde ise Otizm tanısı konuldu. Ertesi gün rehabilitasyon ve kreş eğitimine başlattım.
Psikiyatri hekimimiz Doç.Dr Semih Erden, beni sakin sakin uzunca dinledi. Süreci ve yapılması gerekenleri anlattı, sorularım olduğunda irtibata geçebileceğim, belli saatler de yazabileceğim bir numara verdi.
Dediklerini ertesi gün uygulamaya başladım ve her aklıma takılanı yazdım, Allah ebediyen razı olsun tüm sorularıma eksiksiz bir şekilde hepsine cevap verdi. Bazen de sosyal medyasından yazarım, bu yazdıklarıma da mutlaka naif bir şekilde cevap verir.
Allah razı olsun, hekimin önemi başlarken korkutan yâda azarlayan değil de, tek tek benim süreç içindeki duygu durumuma kadar birçok konuda bize destek verendi..
Süreç başladı ve buradan sonra KAOS ÜSTÜNE KAOSLAR.
Taki Ankara'da
Hacı Şahin Rehabilitasyon Merkezi sahibi, alan mezunu değerli hocam Hacı Şahin ile karşılaşana kadar.
Ne doğru, ne yanlış, ne yapmalıyımlarla giden maddiyat ile birlikte yaşadığımız aile içi huzursuzluklar...
Bunları yazmamın sebebi halen OTİZM TANISI ALAN BİREYLERİN AİLELERİN
NE YAPACAĞINI BİLMEDEN,
KURUM ,
TERAPİ,
EĞİTİM MERKEZİ,
SPOR, SANAT ve MÜZİK AKTİVİTELERİ İLE
BESLENMEDEN, GİYİME KADAR SEKTÖR İÇİNDE YER ALAN ÇEŞİTLİ YÖNTEMLER İÇİNDE YORULMALARIDIR .
Hattâ, daha da ötesi,
CANINA KIYMAYI DÜŞÜNENLER...
ÇOCUĞUNU BIRAKIP GİDENLER...
NE YAPACAĞINI BİLMEYEN...
BİLEMEYEN...
DEMİRDEN KAFES YAPIP KİTLEYENLER...
Dahası da var amma...
Amacım;
DELİLERİ EVDE GÜDEMEYEN kelimesini duyduğum eğitimci ile, benim rast geldiğim, naif, sakin, 7/24, "gece yarısı anne çaresiz kalmış, bizi aramış" diye, eşofmanı ile koşup desteğe gidenler arasındaki üsluptan, desteğe farkı anlatmak.
Tedbirli bir hamilelik sonunda ilk çocuğum oldukça sağlıklı ve zeki bir çocuk olmasına rağmen ikincisi sonradan otizmli oldu.
Araştırmak, analiz yapmak, öğrenmek karakter yapımdan ve şartlarında uygun olması ile ben çok hızlı yöntemler bulmayı başardım ve her geçen gün oğlum iyiye gidiyordu...
Kaos...
Kaoslar...
Problemler...
Problemleri oluşturanlar.
Ve...
Özel gereksinimli bireylerin eğitimi alanında çalışan, devlette görev yapan eğitimcilerin söyledikleri sözler can acıtan, üzen, kıran sözler.
Bunlarda mı oluyor? der gibisiniz. Maalesef bunlar da oluyor ve bu kulaklar onları da duyuyor.
Yaşadıkça görüyorsunuz, duyuyorsunuz.
Ben her gittiğim eğitim kurumu ve terapi merkezinde oğlumu; gözlem camı, kulaklık, tv ekranı yâda bir şekilde izleyerek eğitim alanlarında yaşananları görüp evde tekrar ederek gelişimine faydamı artırmak ve güvenli bağı oluşturana kadar yanında ve yakınında olup, eğitimci, kurum sahipleri ile bağ kurar çoğu hataları da analiz edip, değişirilirse faydalarına da söyleyen biriyim.
Devlet uygulama okulunda, bir spor eğitimcisi bana beni övüp diğer veliyi yerden yere vuran sözlerinin arasında şu sözü ile karşılaştım.
ELİN DELİSİNİ GÜDEMEZ BİZ EĞİTECEĞİZ.
"Bu yaşa kadar bir şey öğrenememiş bizden neler bekliyor kadın" diye bana kendince haklı sebeblerini anlatırken annelerin bilinçli olması gerektiğini, örnek olarak beni almaları anlatıyordu. Oysa çok yanlış bir mukayese idi. O gün o söze takıldım ve o anda orası başıma yıkıldı.
Soru:
Anneler öğrenemedi ise suç kimin?
Benim öğrenmek için şartlarım uygun olmasaydı, benim oğluma da demek ki hayvan gibi davranılacaktı.
Sokakta yanımıza gelipte sinir uçlarımıza dokunulan "DELİ Mİ ÇOCUĞUN" diye soranlar da var, bir de işin uzmanı olduğunu zanneden ukalalar ve bol bol akıl verip Allah'a havale edenler.
Sokağa takılmayız ama gönül ister ki herkes anlayışla karşılasa, bulaşıcı hastalıkmış gibi çocuğunu kaçırmasa,
yâda naif bir soru şekli ile "senin, sizin için ne yapabiliriz" dese sessizce ne olur, nasıl olur?
Çocuklarımız, biz ebeveynleri haddinden fazla duygusal ve fiziksel olarak yoruyor.
Bizler akla değil, bir bardak çayla hoş sohbete hasret insanlarız.
Bizler, kurumların bünyesinde (hem özel de, hem de devlette) eğitimci, terapist olduğunu ZANNEDENLER VE ONLARI YÖNETENLERİN bilgisiz, deneyimsiz, tecrübesiz olmalarına rağmen herşeyi bilir tavırlarından da yorulduk.
Eğitimci, eğitimcinin eğitimi seminerlerini ve sertifikalarını alıyorlar almalarına da hepsi sanki boşa.
İnsan; ifade becerisi, algılama becerisi olmasa da İNSAN OLDUĞUNU VE HAKLARININ OLDUĞUNU öğretmeli eğitimcilere.
Gördüklerimiz!!!
Uygulama okulunda yüzme havuzu var, antrenörü var ancak bir tane Özel Gereksinimli Bireylere disiplinli antreman yaptıran bu konuda işinin uzmanı öğretici eğitmen yok.
Evet, herşey var. Var var olmasına da maalesef bazıları işini yapmıyor.
Neden??? diye soruyoruz kendilerine.
Yönetmeklikte böyle bir göreve tabi olmadığını söylerler.
Uygulama okullarının bazılarında havuz vardır ve devlet antrenör yâda beden eğitimi öğretmenleri atar bu havuzlara.
Suya giren çocukların 40 dk kendileri vakit geçireceği ve boğulma anında müdahale için orada bulunan hocalar can kurtaran gorevi yapıyorlar,
Çocuklar kendi kendine terapideler suda.
Oysa aynı ülkede aynı tanılı çocuklara farklı şehirde daha küçük bir havuzda yüzme öğreten onu da geçtim yüzme müsabakalara hazırlayan eğitimcileri var.
Öğretmenlerin bir çoğu özel eğitimci değil ama olan özel eğitimciler de kitap dili ile, ezberledikleri yöntemle oyunla öğrenecek çocuğa masa başı diktatör eğitim modeli ile eğitimler verilmektedir.
Avrupa ülkerin de son yıllarda bu çocukların eğitimci yerine hasta bakıcılar daha verimli sonuçlar aldığını fark etmişler ve bundan dolayı da sistemlerini değiştiriyorlar.
Eğitimci, wc ye götürmez, bezini değiştirmez, kussa temizlemez, ilacını içermezler. Zira sisteme ve kurallara göre çalıştıkları için karşımıza "yönetmelikte yok!!!" derler.
O kadar çok karıştı ki, gerçekten güzel şeyler yapacak olan kurumlar eğitimcisini eğitimediği onun maaşını yeterli vermediğinden vasıfsız kişiler derslere girdiğini bile gördük. Bu konu hakkında kurum müdürlerinin ve üst makamların gerekli tetkikleri yapmaları ve gereken önlemleri almasını beklemekteyiz.
SERVİSLERDEKİ ÇİLELER!
Servisten başlayarak her alanda sorun olan eğitim kurumlarını valiliğe kadar, belediyeler, Milli Eğitim Bakanlığı Engelli Şube, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlerine, Belediye Engelli Şubelere kadar bildirdim ancak en son valilikten gelen haber "kaymakamlığa bildirilmesi uygun olduğu" doğrultusunda idi
Elbette bir problem var.
Peki,
Kim bu sorunun çözümünü bulacak???
Kaymakam bizi kime yönlendirecek???
Ve ondan sonra o kime?
Bu git geller nerede nasıl ve ne şekilde nihayete erecek?
Egitimciler...
Servis şoförü...
Elemanları...
Okul müdür ve mavinleri.. Destek eleman ve okul idari işlerini yapanlar, kurum içerisinde herkesin en alt biriminden en üst makamındaki görevli müdürüne kadar herkes ama herkes istisnasız eğitilmeli.
Ne derseniz deyin.
Deli de olsa...
Otizmlide...
Yâda başka bir özel gereksinim de olsa karşımızdakinin
BİR BİREY...
BİR İNSAN OLDUĞUNU
ASLA, AMA ASLA UNUTMAYALIM.
Bizler, bazısının dediği gibi
ELİN DELİSİNİ GÜDEMEZ,
BİZ Mİ EĞİTECEĞİZ (ki bu sözü kendini bilmez insanlara aynı şekilde iade ediyoruz) sözü ve davranış(lar)ını anneleri olarak bu muameleyi hak etmiyoruz.
Artık sorumluların görevlerini yapmayıp, delisini evde eğitemeyip bizden eğitmemizi bekliyorlar sözünü duymak istemiyoruz....
Nokta.
Selâm ve dua ile.
Özel Gereksinimli Bireyler Derneği Başkanı
Tülay Gürel