Kimsenin Fark Etmediği Yalnızlık
Hiç bu kadar çok insan bir aradayken,
hiç bu kadar az insan birbirine temas etmemişti.
Bu yalnızlık, kapıyı kapatıp odada tek başına kalmak değildir.
Bu, konuşurken duyulmadığını hissetmektir.
Anlatırken karşılık bulamamaktır.
Amerikalı sosyolog Richard Sennett, günümüz insanının en büyük kaybını şöyle tanımlar:
“Yakınlık, hız çağında bir beceri olmaktan çıkıp bir yüke dönüşmüştür.”
İnsanlar artık temas etmekten değil,
temasın getireceği duygusal sorumluluktan kaçıyor.
Dinlenmeyen İnsan, Yalnızlaşır
Konuşmak kolaylaştı; dinlemek zorlaştı.
Herkes anlatıyor, kimse duymuyor.
Psikanalist Donald Winnicott, ruhsal gelişimin temelini “görülmek” olarak tanımlar.
Görülmeyen insan, zamanla kendini saklamaya başlar.
Bu yüzden bugün birçok kişi yalnız olduğu için değil;
yalnız hissettiği için yorgun.
İlişkiler Neden Bu Kadar Yüzeysel?
Sosyolog Zygmunt Bauman, bağların neden çabuk koptuğunu şu sözle açıklar:
“Derin bağlar zaman ister; hız kültürü ise sabırsızdır.”
Hızlanan hayat, ilişkileri de hızlandırdı.
Tanışmalar hızlı, yakınlaşmalar acele, kopuşlar sessiz.
İnsanlar kırılmamak için derinleşmiyor;
ama derinleşmedikçe de tatmin olamıyor.
Beyin Bu Yalnızlığa Hazır mı?
Genetikçi Dean Hamer, insan davranışlarının biyolojik temellerini incelerken şunu vurgular:
“İnsan beyni, bağ kurmak üzere evrimleşmiştir.”
Yalnızlık bir tercih gibi sunulsa da,
beyin bunu bir tehdit olarak algılar.
Bir diğer bilim insanı Robert Sapolsky, sosyal kopuşun stres üzerindeki etkisini şöyle açıklar:
“Sosyal bağların zayıflaması, kronik stresin en güçlü tetikleyicilerindendir.”
Yani yalnızlık yalnızca duygusal değil;
biyolojik bir yüktür.
Neden Kimse Bu Yalnızlıktan Bahsetmiyor?
Çünkü yalnızlık artık “ayıp” değil;
“normal” sayılıyor.
Kalabalıklar içinde yalnız kalmak,
sessizce kabul ediliyor.
Oysa insan, en çok da anlaşılmadığı yerde kaybolur.
Son Söz Yerine
Yalnızlık bağırmaz.
Dikkat çekmez.
Ama insanın içinden yavaş yavaş bir şeyleri eksiltir.
Ve belki de bugün asıl mesele şudur:
İnsanlar yalnız kalmaktan değil, fark edilmeden yaşamaktan yoruldu.
Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

