Allah’u Teâlâ’nın insanların iki cihanda mesut olmaları için va’zetmiş olduğu din olan İslamiyet, insan hayatının bütün safhalarıyla ilgili hükümleri net bir şekilde beyan buyurmuştur. Evlenme, boşanma, miras hukuku gibi, çocuğun emzirilmesi babaya ve anneye düşen görevler, emzirme müddeti, sütanne tutma gibi hükümler de genişçe belirtilmiştir. Fıkıh kitaplarında bu konu hakkında da çok geniş açıklamalar vardır.
Bu hükümlere bakıldığında çocuğun her halinin düşünülmüş olduğunu görmekteyiz. İcabında sütanne temini, sütanneye iyi davranılması ve bu konu ile ilgili bütün teferruatlı hükümler tefsirlerde yer almıştır. Bütün bu esasların temel kaynağı da Anayasa olan Kur’an’ımızdaki âyet-i kerimedir. Bakara sûresinin 233. âyet-i kerimesine meâlen bakalım:
“Emzirmenin tamamlanmasını isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların beslenmesi ve giyimi iyilikle baba tarafına aittir. Bir insan, ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu sebebiyle zarara uğratılmamalı, hiçbir baba da çocuğu yüzünden zarara girmemeli. Onun benzeri, vârise de gerekir. Eğer ana ve baba her ikisi de birbiriyle görüşerek ve karşılıklı anlaşarak çocuğu memeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (sütanne tutup) emzirtmek istediğiniz takdirde, sütanneye vermeyi taahhüt ettiğiniz miktarı iyilikle teslim etmeniz şartıyla, üzerinize günah gerekmez. Allah’tan korkun. Bilin ki Allah, yapmakta olduklarınızı görür.”
Hulâsat-ül Beyan’da bu âyet-i kerimenin tefsiri sadedinde şöyle denilmektedir:
“Yani; mutlaka valideleri üzerine çocuklarını iki sene tamamen emzirmek lâzım olur. Ve çocuğun emmesini itmam etmek murad eden çocuğun pederine validesinin itaati vaciptir. Ancak çocuğun rızkı peder üzerine vacip olduğundan çocuğu emziren validelerin rızıkları ve kisveleri, pederleri üzerine vaciptir. Çünkü valide çocuğu emzirmek ve mesalihine nezaret etmek için pederin menfaatine haps-i nefsettiğinden validenin mazarratı mukabilinde rızkı pedere lâzım gelir. Şu kadar ki, miktar-ı ma’ruf üzere olmak lazımdır. Zira her nefis; kudreti nisbetinde mükellef olur. Binaenaleyh; pederin muktedir olamayacağı bir surette valide nafaka teklif edemeyeceği gibi peder de validenin muktedir olamayacağı bir hizmet teklif edemez. Şu halde her ikisi de, halleriyle münasip veçhile mükelleftirler.
“Beyzavi’nin beyanı veçhile bu âyette çocuğu emzirmekte tamamıyla sa’yetmek vacip olduğuna işaret için irza’ yani emzirmek emri, haber suretiyle varid olmuştur. Şu halde (yürdi’ne) kelimesi lâfızda ihbar ise de, manâda emirdir ve bu emir de mendup olmasını ifade eder. Çünkü çocuğun rızkı peder üzerine vacip olup valide üzerine vacip olmadığından, validelerin emzirmeleri menduptur. Binaenaleyh; valideler emzirmeseler günahkâr olmazlar, amma çocuk, validesinden başkasının memesini emmez veyahut pederin başka hatuna ücret vermeye iktidarı olmazsa, valide üzerine emzirmek vacip ve bu surette emzirmezse günahkâr olur. Çocuğu validesinin emzirmesi mendup olmasının hikmeti; terbiyesi ve şefkati sairlerden ziyade olduğu cihetle çocuğun hayatına hizmeti fazla olmasıdır.
“Çocuğun emzik hakkı iki sene olup, ziyadeye itibar olunmadığı bu âyetle sabittir ve iki sene emziğe ihtimam lâzım olduğuna işaret için âyette iki sene manâsına olan (havleyn) kemal ile takyid olunmuştur.
“Tefsir-i Hâzin’de beyan olunduğuna nazaran iki seneden noksan emzirilmesi de câizdir. Zira; âyette iki seneyle tahdid, valideyle peder arasında muhtemel olan nizaı kat’ içindir. Binaenaleyh; beyinlerinde [aralarında] niza’ vaki olup da, valide emzirmekten usanarak noksan olmasını ve peder de ziyade olmasını isterlerse şeriat o nizaı iki sene olmasıyla halletmiştir. Yoksa iki seneyi zikir vücub için değildir. Zira; âyette iki sene emzirilmesi pederin iradesine havale olunmuştur. Eğer suret-i kat’iyede iki sene emzirmek vacip olsaydı pederin re’yine müracaat olunmazdı.
“Çocuğun nesebi pederine ait olduğuna işaret için pedere (mevludi lehu) yani; çocuk kendisi için doğan kimse denmiştir. Binaenaleyh; çocuğun ve validesinin rızkı pederinin üzerine vaciptir. Çocuğun validesi pederin menkûhası oldukça emzirdiğine mukabil ücret istemeye hakkı yoktur. Kadr-i marufla murad; pederin servetine, validenin şerefine nazaran onların emsalinde âdet olan şeydir.
“Hulâsa; valideler üzerine çocuğu, pederi iki seneyi itmam murad ederse iki sene emzirmek lâzım ve peder üzerine çocuğu emziren validesinin nafakası ve kisvesi vacip olduğu ve valide çocuğun hizmeti ve terbiyesiyle meşgul olduğundan maişetini kisible mükellef olmadığı ve pederin kudretinden ziyade validenin teklif edemeyeceği bu âyetten müstefad olan fevaid cümlesindendir.” (Hülâsatü’l-Beyan, c. 1-2, s. 417-419)