KURBAN BAYRAMI MI, KURBAN İNSANLIK MI?
İnsanlık, kutsal adına akıttığı kanın içinde boğulurken, bayramın ruhunu hangi sunağa kurban ettik?
Bu cuma, Kurban Bayramı… Ama mahzun...
Gözlerimiz, ellerimiz titriyor. Çünkü Gazze, İsrail’in “kutsallık” naraları eşliğinde döktüğü insan kanıyla kızıla boyanmış durumda…
Ukranya-Rus savaşında akan kan, barış çanlarını değil, sadece daha derin yarıklar açıyor.
İnsanlık, zenginin lüks AVM’lerinde tükettiği, fakirin ise o kapılardan içeri bile giremediği, acımasız bir tiyatro sahnesine dönüştü.
Gemisini kurtaran kaptan… Peki, batmakta olan geminin adı ne?
Medeniyet mi? Merhamet mi?
Bayram denilince akla gelen toplu kaynaşma, barışma, kucaklaşma nerede?
Yerini, trafikte bir park yeri uğruna dökülen küfürler, AVM’lerin neon ışıkları altında tıklım tıklım dolaşan, ama birbirine yabancı insan yığınları aldı. Ve her köşe başı, “daha fazlasını isteme”nin kutsandığı bir tüketim tapınağına dönüşmüş adeta…
Gece yarılarına kadar çalışan motosikletler, sanal alışverişin bitmek bilmeyen iştahını doyurmak için sokaklarda. Karnı doyan, ama ruhu aç kalan bir insanlık...
Bu manzarada, “Kurban Bayramın Mübarek Olsun” demek, nereye çarpacağını bilmediğimiz boş bir slogan gibi gelmiyor mu?
Bayram mübarek belki, ama insanlığın mübarekliği, paylaşma duygusu, merhamet ve anlam arayışı nerede kaldı?
Hz. İbrahim’in sınavı, körü körüne itaat değil, en değerli varlığını feda etme ihtimali karşısındaki teslimiyetti.
Bugünün “kurban”ı nedir peki?
Fedakârlık mı, yoksa konfor mu?
Hayvanın canını vermesi, modern insanın rahatını, alışveriş çılgınlığını, bencilliğini, hatta dünyanın öbür ucundaki zulme karşı duyarsızlığını meşrulaştırmak için mi?
Bir yanda akan insan kanına bigâne kalırken, diğer yanda Kurban Bayramında bir kan akıtma ile vicdanımızı mı arındırmaya çalışıyoruz?
Kurban’ın özünde yatan fedakârlık ruhunu, kimin adına ve ne uğruna feda ettik?
Komşun açken, senin buzdolabın tıka basa doluysa; Gazze’de bir çocuk enkaz altında ve açlıktan can verirken, sen ekran başında indirimleri kovalıyorsan; bayram ziyaretine gitmek yerine, online mağazalarda saatler harcıyorsan…
O zaman bıçak, sadece hayvana değil, insan olmanın asıl anlamına da saplanmıyor mu?
Park yeri kavgasında öfkeyle yüzü kızaranlar, trafikte kornaya basanlar …
Hepimiz, bu tüketim çılgınlığının ve anlam kaybının kurbanları ve cellatları değil miyiz?
Bu bayram, hangi içimizdeki “İsmail”i kurban etmeye hazırlanıyoruz farkında olmadan?
Derin bir insanlık sorgulamasının zamanı değil mi?
Biz, İbrahim’in teslimiyetini mi, yoksa modern çağın bencilliğini mi yaşıyoruz?
Kurban ettiğimiz hayvanın etini paylaşırken, merhametimizi ve adalet duygumuzu neden paylaşamıyoruz?
“Mübarek” olan, sadece günler mi, yoksa yüreklerimiz mi olmalı?
Bayramın mübarekliği, ancak gözlerimizi dünyadaki kana kapamadığımızda, ellerimizi ihtiyaç sahiplerine uzattığımızda ve yüreklerimizi bencillikten arındırdığımızda gerçek anlamını bulacak.
Ve belki de en önemlisi:
Bu bayramda kurban, insanlık olmasın.
Çünkü insanlığın mübarek olmadığı bir yerde, hiçbir bayram gerçekten mübarek olamaz.