Küresel senaryoları yazan ülke ve milletlerden olmalıyız.
Şu anda tüm dünyada yozlaşma, “Z Kuşağı Sendromu” yaşanıyor.
Gelecek korkusu, güvensizlik, yalnızlık...
Her türlü buhran...
Bu kötü karabasana karşı durabilen ülkeler kimler? Kararlı liderlere sahip ülkeler ve onların halkları daha dirençli duruyor.
Peki ya biz?
Ahlâksız TV programlarını dahi önleyemiyoruz...
Medya ve teknoloji... Cep telefonları...
Küçücük çocuklardan yaşlılara kadar herkese ulaşan bir etkisi var.
Ahlaksızlık, kumar, hırsızlık, millî terbiye ve törenin aşağılanması, sahte dindarlık...
Bir yanda bölücüler, diğer yanda FETÖ/METÖ/ÇTÖ, bir diğer yanda Pelikancılar vb.
Kısaca, bunca düşman…
Bunları yenebilmek için gerçek bir millî direnç gerekiyor.
Dünyada da benzer tehditler var. Tüm dünya sapkınlıkların tehdidi altında...
İdeoloji hapishaneleri, menfaat şebekelerinin membaıdır.
Bu hapishanelerin alçak ağaları var. Bu kişiler örtülü işbirlikçidir, hatta haindir.
Anadolu Türkü kurtulursa, dik durur ve güçlenirse; çevresindeki Arap ve Fars Müslümanlarıyla birlikte, Rum, Ermeni, Bulgar, Gürcü, Romen, Arnavut gibi komşu ve akraba halklar da kurtulur.
Unutmayalım ki, medeniyetimiz Türk Milleti’nin gücü ve duruşu ile yücelmiştir.
Çözümü kendinde zannedenler…
İslamcı! Şeriatçı! pozlarda gezenler...
Siz Gülümüz SAV’i (Hz. Muhammed) anladınız mı?
2025 yılında yaşasaydı, tatbikatı nasıl olurdu, düşündünüz mü?
Aynı şekilde Kemalistler...
Merhum Atatürk bugün yaşasaydı nasıl davranırdı? Hiç düşündünüz mü?
Küresel çetenin LGBT ataklarına karşı direnen Rusya, Çin gibi ülkelerdeki duruş neden bizde yok?
Hükümet muhafazakâr, halk muhafazakâr...
Peki, gelinen nokta neden böyle?
İklimi ve atmosferi kirleten ülkeler İklim Anlaşmalarından çıkarken biz bu anlaşmaları TBMM’ye getiriyoruz.
Bu kabul edilebilir mi? Bundan ne anlamalıyız?
Nüfusumuz, nüfûzumuzdur.
Şimdi gençler evlenemiyor; evlenenlerde boşanma oranı çok yüksek.
Çocuk yapılmıyor.
Neden peki?
Ekonominin geldiği durum en önemli faktör.
Bölgemizde hâlâ Birinci Dünya Savaşı devam ediyor.
İsrail, mızrağını bağrımıza saplarken aslında bizimle savaşanlar;
Haçlı İttifakı’dır: ABD + İngiltere + Fransa + Almanya ve kenardan Rusya…
Doğru görünüz.
Mevcut ideolojilerimiz dünyayı tanımaya, anlamaya, çözüm arayışımıza yetmiyor.
Köklerimize bağlı kalarak yeni bir anlayış geliştirmemiz gerekiyor.
Dindarlık, 1400 yıl öncesine gitmekle değil; Gülümüz SAV’i bugüne taşımakladır.
M. Kemâl’i 1930’lardan 2030’a taşıyan kişi “Atatürkçüyüm” diyebilir.
Medyada, TV programlarına çıkanlar, sosyal medyada yayın yapanlar bu konularda öneri sunmuyor.
Ancak attıkları başlıklar, akıllara zarar...
Ne halka ne karar vericilere katkı sağlıyorlar.
Siyasete angaje olup yalnızca kirliliği artırıyorlar.
Oysa; strateji ve psikolojik harp bir ilimdir. Bu, bizim yitik malımızdır.
Hamâset tuzağından kurtulmalıyız. Bu tuzak yalnızca zihinsel tatmin sağlar.
Yeniliyoruz. Yanılıyoruz.
Oysa, gerçeklerden her kopuş; Vatan, Millet ve Devlet için uçuruma bir adım daha yaklaşmak değil midir?
Millî insanlar…
İçinde bulunduğunuz partilerin dar bakış açısından değil, Milletimizin âlî menfaatlerinden ve Millî Birlik ve Beraberlik penceresinden çözüm arayınız.
Merhum Oktay Sinanoğlu hocam ne demişti?
“Gündelik siyaset, çıkar grupları, dışarıdan güdümlü gizli veya açık cemiyetlerden uzak durun.
Dünyanın neresinde olursanız olun; kimliğinizi, Türk dilini, Türk tarih ve kültür bilincini, binlerce yıllık geleneğinizi kaybetmeyin.
Dış ülkelerde ne kadar kimliğinizi korursanız, yabancılar da size o kadar itibar edecektir.”
Ben de ekliyorum:
“Küresel senaryoları yazan ülke ve milletlerden olmalıyız.
İdeoloji hapishaneleri, menfaat şebekelerinin membaıdır.
Millî insanlar, kırın zincirlerinizi.
Güçlü ve büyük Türkiye için, ülkemizin menfaatleri için bir araya gelin. Omuz omuza verin.”
Strateji ve Yönetim Uzmanı
Emekli Yarbay Halil MERT