MİLLİ İRADE İPOTEĞİ
Demokrasilerde milli irade sandıktaki tercihlerle belli olur.
Kimsenin, "seçimleri kazansanız da her zaman iktidarda olan biz olacağız" deme hakkı yoktur.
Bu milli iradenin ipotek altına, demokrasinin vesayet altına alınması anlamına gelir ki, demokratik bir uygulama olamaz.
Milli iradeyi TBMM temsil eder. son anayasa değişikliği ile yasamayı TBMM yapıyor, yürütmeyi Cumhurbaşkanlığı hükümeti yapıyor.
yani, hükümet cumhurbaşkanının başkanlığında oluşuyor.
İktidar Cumhurbaşkanındadır.
....
Bu nerden çıktı demeyin.
Elbet ki, yönetim merci hukuk içinde hareket edecek, hiç kimsenin yasal ve insani haklarına halel vermeyecektir.
Ama, bir sorumluluğu daha vardır.
Kendine verilen emanetin hakkını vermek.
Halk Ahmet'e yetki verdiyse, hiç kimse bu yetkiyi Mehmet'e devredemez, onun ipoteğine veremez.
İktidar var, muhalefet var.
Bürokrasi iktidara tabi.
Her bürokrat, iktidarın amaç ve hedeflerine uygun çalışmalar yapacak ki, dört yılın sonunda bu iktidar halka hesap verecek.
Bir bürokrat, ana muhalefetten gelen telefonla hareket edemez. Ana muhalefetin tercihleriyle icraat edemez. Ana muhalefetin telkinleriyle atamalar, cezalar veremez.
Böyle bir şeye iktidar izin de veremez.
Böyle bir şey milli iradeye ihanet olur.
Halk bir tercihte bulunacak, birine hükümet etme yetkisi verecek, o da bunu ana muhalefete devredecek.
Böyle abuk bir sistem kabul edilemez.
Her bürokrat seçilmiş yürütmen organının tercih ve düşüncelerine uygun hareket etmek zorundadır. elbet hukuk içinde. ama inisiyatifini bu yönde kullanmak zorundadır.
iktidar alanını hiç bir güç odağıyla paylaşamaz.
1970 deki 12 martta bunu ordu zorladı. halkın seçtiği iktidarı indirdi, muhalefete iktidarı verdi.
28 şubattaki 28 şubat darbecileri de halkın iradesini kenara attı ve 58 milletvekillik bir partiye iktidarı teslim etti.
Gezi olaylarında dönemin Cumhurbaşkanı başbakanı alıp, gezi darbecileriyle iktidarı paylaşmaya niyet etti.
Bunların hepsi antidemokratik uygulamalardır.
Bugün cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan milliyetçi muhafazakar demokrat bir siyasal duruşa sahip.
Halk bu düşünceyi iktidar etti.
O zaman tüm bürokratlar bu duruşa saygı duymak zorundadır.
Buna aykırı bir duruş, milli iradeye karşı durmak demektir.
Tüm bürokratlar, hiyerarşik bir şekilde Erdoğan'a kadar emir alabilir.
Ama hiç bir muhalefet partiliden emir alamaz.
Müdür genel müdüründen, genel müdür bakanından, bakan cumhurbaşkanından emir ve talimat alabilir.
Ama hiç bir bürokrat ana muhalefet partilerinin genel merkezlerinden gelen telefonlarla, hatta tüm partilerden gelen telefonlarla icraat yapamaz.
Ana muhalefet milletvekillerinin arzu ve telkinleriyle hareket edemez.
Bir bürokrat bunu yaparsa iktidar sahiplerinin derhal gereğini yapması gerektir.
Bunu yapamayan iktidarların sonu menderes gibi olur.
Kendi hakkını koruyamayan, verilen emanettin gereğini yapamayan bir iktidarı halk da kabul etmez.
Vekili yerine asilini seçer. saygılarımla
