Modern İnsanın Anlam Sorunu 2
Modern insan kendisini hakikat seviyesine yükseltmeye çalışacağı yerde hakikati kendi seviyesine indirmek istemektedir. Modern bilim üstün hakikatlere yükselmenin bir yolu değil, üstün hakikatleri inkar etmek üzerine kurulmuş bir düşüncedir. Rene Guenon bu durumu şöyle özetlemektedir: “Bu astın üstü yargılaması, bilgisizliğin bilgelik önüne engeller koyması, yanlışın hakikate üstün gelmesi, beşeri olanın ilahi olanın yerini alması, yerin göğü yenmesi, bireyin kendisini her şeyin ölçüsü yapması ve tamamen kendi izafi ve yanılabilir aklından çıkardığı yasaları evrene zorla benimsetmeye kalkışmasıdır.” Zaten Avrupalılar, egemenliklerini her yere zorla kabul ettirmeyi, kendileri gibi düşünmeyen ve yaşamayan herkesi yok saymayı ilke edinirler.
Ayrıca dengesizlik gerçek bir mutluluğun koşulu olamaz; nitekim bir insanın ihtiyaçları ne kadar çok olursa bazı şeylerden o kadar mahrum olacaktır, dolayısıyla o kadar da mutsuz olacaktır. Mesela, ejder meyvesini öğrenmeseydin ona ulaşamadığın için yoksunluğunu yaşamazdın.
Modem uygarlık sun'î ihtiyaçların çoğaltılmasını amaçlar. Böylece eksiklik ve değersizlik duygusuyla oluşan bunalımı bastırmaya çalışan modern insan, bir süre sonra bastırdığı bu duygular tarafından esir alınır. Böylece arzularına ulaşamayan modern insan kin, haset ve kıskançlık duygularına bağımlı olur. Kendisini kutsallaştıran ve kendisinden başka kimseyi düşünmeyen bencil bir varlığa dönüşerek hayattan lezzet alamayan ve anlamsızlık girdabına düşen birisi olur.
Birde batılılaşmış, modern düşüncenin yanılgılarını benimsemek için kendi geleneklerini terk etmiş doğulular var. Modern düşünce tamamen batıya ait bir şey olduğundan, ondan etkilenenler doğuştan doğulu olsalar bile, zihniyet bakımından batılı sayılabilirler. Bunlara modern düşüncenin epistemolojik köleleri diyebiliriz.
Yani modernleşmek adına batının kendisine sunduğu her bilgiyi mutlak doğru kabul eden, batının hayat tarzını yaşayınca kendisini medeni olacağını zanneden, böyle davrandığı için kendini özgür zanneden ama zihniyet açısından köle olan kişilerdir. Kör testere ağacı kesmez, yaralar. Kör kılavuzda böyledir; insanı geliştirmez ama köreltir, doğruya yanlış, yanlışa doğru bakmaya neden olur.
Bu kör kılavuzların rehberliğinden ve entelektüel anarşinin baskısından kurtulmak için alternatif yol İslam’ın sunduğu yol olacaktır. Çünkü maddeyi, manayı ve varlığı yaratan Allah’ın, bu konulara nasıl bakmamız ve nasıl anlamamız konusunda da yönlendirmeleri bulunmaktadır. Bu yönlendirmeleri dikkate alırsak varlığı ve manayı doğru bir şekilde anlarız. Bir şeye gereğinden fazla veya eksik değer vermeyiz, olanı olduğu gibi anlar ve yeteri kadar bir anlam yükleriz. Hayata bu bakış açısıyla bakan insan, bilginin ölçütünü insana göre değişmeyeceğini, hakikate göre değişeceğini idrak eder ve buna göre davranır.
Hayata Allah’ın, bakmamızı istediği yerden bakan bir insanın anlamsızlık girdabına yakalanması veya varoluşsal problemler yaşaması söz konusu olmayacaktır. Çünkü İslam, düşünce ve eylem arasında dengeli bir bağ kurmaktadır, birini diğerine tercih etmemektedir. Kur’an’a baktığımızda “iman edenler ve salih amel işleyenler” terkibinin her daim birlikte geldiğini görürüz. Bu terkipten anlıyoruz ki, bilgi ve amel, düşünce ve eylem her daim birlikte hareket etmelidir. Düşüncesiz eylem veya eylemsiz düşünce bakışı doğru değildir. Maddiyat ve maneviyat konusu da böyledir. İkisi birlikte dikkate alınmalıdır. İslam maddiyatı inkar etmez, maddeye hak ettiği değeri vermekle birlikte maddenin insanı esir alma tehlikesine dikkatleri çeker ve insanı bu esaretten uzak durması için nasihat eder.
İslam, dini duyguları da inkar etmez, her duygunun kullanılması gereken yerler vardır. Dinimiz duyguları da yerli yerince kullanılmasını telkin eder. Bundan dolayı insanı kutsallaştırmaya çalışan nefsin tuzaklarına, insanı bencilliğe sevk eden egoist duygu durumlarına dikkatleri çekmekte ve bu bunların kontrol altına alınması gerektiğini söylemektedir. Ayrıca insanın bu dünyada istediği her şeye ulaşmasının mümkün olmayacağını söyleyerek arzu ve emellerinde kontrol altına alınmasını söyler.
Arzu ettiği her şeye ulaşacağına inanan modern insan, isteklerine ulaşamadığında bunalımlara ve krizlere girebilmektedir. Dinimiz bu tarz olumsuzlukların oluşmaması için önceden uyarı yaparak insanların varoluşsal bunalımlardan korumaya çalışmaktadır.
Mücahit Güler