1960’larda Hindistan’da büyük bir ekonomik kriz yaşanır...
Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları hiç görülmemiş bir şekilde artar. Eşyalardaki pahalılık artık halkın dayanamayacağı bir duruma gelir..
Halk, büyük âlim Hayatüssahabe isimli kitabın müellifi Muhammed Yusuf Kandehlevî’nin yanına gelip bu durumu şikayet ederek. pahalılıktan ve fiyat artışından yakınır. Ondan bu duruma karşı ne yapmaları gerektiğini sorarlar.
Kandehlevî onlara şu önemli nasihati yapar ve derki:
İnsanlar ve eşyalar Allah katında iki elin iki terazisinin kefesi gibidir.
Eğer Allah katında insanın değeri artarsa eşyanın değeri düşer ve fiyatlar ucuzlar ama eğer Allah katında insanın değeri düşerse eşyanın değeri artar ve fiyatlar yükselip pahalılık olur.
Siz Allah katındaki değerinizi yükseltmeye bakın ki böylece insanın değeri yükselsin ve eşyanın değeri azalıp fiyatlar düşsün.
Sonra halka dönüp şu Ayeti bu söylediğine delil olarak okur:
“Eğer o şehirlerin halkı (hakkıyla) iman edip takva sahibi olsalardı muhakkak onlar üzerine gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık... “
(Araf 96.Sûresi Âyet-i Kerîme)
Evet her olayın bir görünen bir de görünmeyen yüzü vardır. Görünen yüzü ekonomik, sosyal ve psikolojik vs gibi bir çok nedenleri vardır.
Oysa bir de manevi yüzü var ki maalesef çoğu zaman bu pencereden bakmadan diğer yüzünü görüyor ve yorum yapıyoruz. Bir de 'Acaba ben, biz ne yaptık ta bu hadiseler başımıza geliyor' diyerek kendimizi nefsimizi hesaba çekmiyoruz.
Ne dersiniz? Gelin bir de bu pencereden bakalım.
Nesibe Tükel