Özel Gereksinimli Bireyler de Bizler Gibi Doğada Mutlu Olur.
Mutluluk...
Yorgunluk...
Ve doğa...
Rabbimizin nefes almamız için kullarına ihsan ettiği eşsiz güzellikler.
Hafta sonu ya da sıcak yaz günlerinde nefes aldığımız ailecek mutlu, huzurlu hatta ve hatta sağlıklı olduğunuzu hissettiğimiz alanlardır.
Peki sadece biz mi mutlu oluyoruz?
Biz mi bu coşkuyu yaşıyoruz?
Elbette ki kocaman bir hayır!!!! Elbette bizim gibi bizim canımız, kanımız, varlığımızın bir sebebi ve gayesi olan çocuklarımız ve bir adım ötesinde ÖZEL GEREKSİNİMLİ BİREYLER de.
Özel gereksinimli bireylerde bizler gibi doğada mutlu olur, yorulurlar.
Bu gereksinimin temin edilmesi inanın bizden daha çok bu evlatlarımızın ihtiyaçları var.
Otizimli evlatlarım(n)ızın; koşulsuz, şartsız temas etme özgürlüğü olan yerlerde kendileri gibi hareket edecek alanlarına girmeli, onlara "beni anlıyoru" hissettirmeliyiz.
Aslında gölge öğretmenlik eğitimlerinin bir kısmı bu şekilde alana girmeyi öğretir, diğer kısmı ise, şartlar, koşullar ile öğretme yöntemini savunur.
Bizler şartlar konularak yaşamaktan mı mutlu oluruz yoksa özgür bir şekilde yaşayarak öğrenmekten mi? sorusu önemli.
Bir defa yaptım olmadı...
Çok kirleniyor...
Oynamayı bilmiyor...
Hiç yerinde durmuyor...
Uzayan uzayan uzayıp giden devasa bir sorunlar listesi.
Evet, hepsi doğru ancak onlara öğretme yönteminden önce kendimizi hazırlıyıp sonrasında da cevabımız net olmalı.
Ben bir yıl boyunca otizimli oğlum Yiğit'e her akşam yemeğini yer masasını toplamadan alışveriş gider ve alışveriş merkezine uyumu bu şekilde öğrenmiştim.
Oğlumun öncelikli olarak yemeğini yediriyordum.
Tabii ki yemek yemesi ile birlikte evladımın da enerjisi yükseliyordu. Bunun neticesi olarak AVM de gezdirip yoruyor, enerjisini bir nebze olsun boşaltıyorduk, yani deşarj oluyordu.
Bu basit eğitimi her gün aynı yoldan gidip aynı şeyleri tekrarlıyor, birde liste yapıyordum. Tabii ki işin en önemli püf noktası tüm bu yaptıklarımızı öncesinden Yiğit'e anlatarak.
Listedekileri tamamlayınca geri dönüyorduk. ilk zamanlar oldukça sıkıntı yaşadık hatta kaos desem yalan olmaz. Lâkin daha sonra ki günlerde kaoslar uyumlu bir şekilde harekete dönüştü.
Toprakta da, suda da, evde de şartları bu şekilde planlamaya çalışıyordum ve ERKEN YAŞ EĞİTİMİNDE evde bize düşenleri yapmaz isek, eğitimci eğitimi, okul, rehabilitasyon eğitimi ile sonuca gitmek imkansıza yakın ve bol problem davranışlı çıkmaz hayatlar yaşanıyor.
Hâlen var olan ve yaşın getirdiği takıntıları söndürmek için yöntemler belli, şartlar olgunlaştıkça ve dahil ettikçe, sorunlar çözüme ulaşacak, inşaallah.
Annelerine de bir mesajım var benim.
Kabullenmesi ve süreci çok zor bir durum ve bu süreçte en başta her evladın gelecek kaygısı vardir aile üzerinde fakat özel Gereksinimli Bireylerimizin gelecek kaygısı bana(anneler) bir şey olursa kim bakar, kaygısı ile günleri yaşıyoruz ve her geçen gün biraz daha yalnızlaşıp ,kabuğumuza çekilip kendimize bakmayı unutuyoruz.
Özellikle biz iyi olursak, onlar daha iyi oluyorlar.
Hissediyorlar kuzularımız, bizler inançlı insanlarız.
Bizlere çocuklarımızı emanet ederken ,bizi ,sabrımızı, cevremizdekileri de gören bilen rabbimiz var.
ceza, imtihan olarak değil, bizleri kimlere hizmet etmekten ,hangi hatalardan alı koymak için rabbim hediye etti diyerek yaşayalım ve kendimize bakmayı ihmal etmeyelim.
Güzel beslenip güçlü kuvvetli olmalıyız kı onların hareketli hallerini kontrol edebilelim.
Onlar normal bir cocuktan 8-10 kat daha hareketliler..
Tülay Gürel
Özel Gereksinimli Bireyler Dernek Başkanı