PAPA DAVETİ, FENER PATRİKHANESİ…
İMPARATORLUKLAR MİRASÇISI BÜYÜK TÜRK MİLLETİ NEREDEN BAKMALI?
Askerlikten misal vermek kolaydır.
Harp (savaş) süreklidir. Barış dönemi dahi harbin bir dönemidir. Harp, mücadeledir. Büyük bir planlama gerektirir. Barış şartlarında harbin en değerli faaliyetleri ise Psikolojik Harp/Harekât, İstihbarat ve İKK’dır.
Böyle baktığımızda Türkiye nasıl görünüyor?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti…
Arkasında 20’nin üzerinde imparatorluk, en az üç dünya devleti yani süper güç var. Gelecekte de bu potansiyeli olduğunu dost-düşman bildiği için Türk Milleti’ni buna göre değerlendiriyor.
Peki Türk halkı neye zorlanıyor?
Bir birlik düşünün; düşmanın yoğun baskı ateşi karşısında ilk tedbir şu üç davranıştır:
Bir asker düşünün, elinde silahı var, cephanesi var; yani tam teçhizatlı. Yoğun düşman ateşi karşısında ilk olarak en etkisiz TAMSİPER yapar. Yani kafasını gömer; göz kör, silah pasif.

YAT yapar; göz gözetlemede, silah pasif.
MEVZİ AL yapar; göz açık, silah aktif. Yani asker çatışıyor.
Ya da bir boksör düşünün; elleri ve kollarıyla yüzünü, vücudunu sürekli koruyor. Rakibi onu aralıksız yumrukluyor ama o, sadece savunma refleksiyle bir yumruk dahi atamıyor; rakibinin ne yaptığını görmüyor, anlamaya da çalışmıyor.
Böyle çatışma olur mu? Böyle mücadele olur mu?
Son 300 yıl…
Her anlamda gerileme ve çöküş.
Düşünün; Viyana’dan Sakarya’ya, Kuzey Afrika’dan Konya’ya kadar geri çekiliyoruz. Taassup, bilime bigâne kalış… Batı sizin değerlerinizin üzerine keşif ve icatlar eklemiş, gelişmiş.
Bir Osmanlı padişahı Avrupa’ya gidiyor. Ülkede tartışılan ve bugün dahi konuşulan konular:
“Halife gâvur toprağına basamaz. Ayakkabısının altına vatan toprağı konuluyor.”
Ya da kafasında sarık, hoca kılıklı bir adam 2025 yılında hâlâ “Bilim küfürdür.” diyebiliyor.
Bir başkası, yine 2025 yılında: “Fen, matematik ne işinize yarar? Ahiretinizi kurtarmaz.” diyor.
Bunlara karşı olan grup ise bilimsel gelişmeyi ve özgür iradeyi savunmuyor; dinî değerlere düşmanlığı öyle boyutlandırıyor ki bugün Ecdat Düşmanlığı’nın ve Arap Düşmanlığı’nın altında dahi din düşmanlığı vardır.
Adam diyor ki:
“Ulan dinciler, Papa’ya karşı çıkmadınız. Yılbaşında Noel Ağacı’na karşı çıkarsınız…”
Yanıltmaya bakın! Papa’nın ziyareti toplumu yozlaştırmıyor; siyasi ve diplomatik menfaatlerimiz var.
Frenk ve gâvur töresi olan Noel ağacı ise bizi ve nesillerimizi yozlaştırıyor.
Bu iki millet düşmanı grubu yenmek zorundayız.
Diğer bir ayrışma da siyasi karşıtlılığın bölücülüğe dönüşmesidir. 12 Eylül 1980 öncesi ülke iç savaşa sürüklenmedi mi?
Biz, meselelere millî menfaatler zaviyesinden bakacağız.
Biz, meselelere güçlü ve büyük Türk Milleti ve Türkiye penceresinden bakacağız.
Biz, ideoloji hapishanelerinde fikir, vicdan ve irfan hürriyetini kaybetmiş; idraksiz ve millî mefkûreden yoksun adamların taassubundan arınarak değerlendirmelerimizi yapacağız.
Biz, ecdadımızı kamplara bölmenin, tarihteki sürekliliği görememenin büyük bir hödüklük olduğunu biliyoruz.
Biz, mazide devletlerimizin nasıl yükselip nasıl yıkıldığını değerlendiriyoruz. Yıkılışın tek sebebi dış güçler olabilir mi? Yönetenlerin hiç mi kusuru, hatası olmaz?
Ancak bunlardan ders alıp geleceğe yürünmelidir…
Neden bu kadar uzun bir girizgâh yaptık?
Çünkü Papa’nın ülkemize gelişinin ve davetin doğru olduğunu değerlendiriyoruz.
Evet, rahmetli Atatürk dönemi millî devletin inşa dönemiydi. Zor yıllardı…
Peki bugün şartlar o günün şartları mı?
Osmanlı!..
Türk soylu Bulgarlar Osmanlı döneminde Slavlaşmaya devam etti. Bugün AB’den Türkiye aleyhine karar çıkarttırmayan Katolik Macar Türkleri, Avusturya-Macaristan Devleti ile birlikte bizimle savaşırken Osmanlı onlara dönük nasıl bir program uyguladı?
Peygamberimiz (sav)’in Mekke Harekâtı’nın sonuçlarını inceleyen var mı?
Kalpleri ısındırmak için verilen para olan Müellefe-i Kulûb yalnızca fıkıh ile mi açıklanmalı?
Siyasi, tarihî, istihbarî, stratejik karşılığı yok mu?
Elbette var.

Peki, bunu inceleyen var mı?
Bugün özgüvensizlik soslu, aslında bekâ kaygısıyla beslenen pısırıklık görünümlü sözde millî duruşlarla Büyük Türk Milleti nasıl teşekkül eder?
Özet!..
Tarihimizdeki devlet büyükleri en iyisini yapmak için mücadele verdiler.
Ancak bugün 2025 yılı…
Bakın, harp prensiplerinden biri: “Teması sağlayan inisiyatifi elde tutar.”
Temastan neden korkuyoruz?
Hilâl-Haç savaşı elbette devam ediyor.
1. Dünya Savaşı tam bir Haçlı Seferi değil midir?
Gazze katliamının arkasındaki güç İngiltere–ABD–Fransa değil mi? Yani Haçlı değil mi?
Papa’nın ziyaretinde en büyük tehlike; Ortodokslarla Katoliklerin tek çatı altında toplanmasıdır.
Papa, Ortodoksları ve Doğu Hristiyanlığı’nı etkisi altına alabilir mi?
Evanjelizm gibi küresel bir tehdit ve manyaklık var. Buna karşı Katoliklerle iş birliği yapılabilir mi?
Düşünün; geçmişte başta Fatih Han olmak üzere Osmanlı, Ortodokslarla Katolikleri bölmek için çalışmadı mı?
Hatta ecdadımızın Katolikleri bölmek için Protestanları dahi desteklediği söyleniyor.
Papa’nın yurdumuza gelişine karşılık bizim de yurt dışındaki Türk ve İslâm yurtları ile teması güçlendirmemiz gerekir.
Gelelim İstanbul Fener Rum Patrikhanesi’ne…
Patrikliği Fatih Sultan Mehmet Han, Katolik Papa’ya ve Ortodoksluğun merkezi iddiasındaki Rus Çarlığı ve Moskova Patrikliği’ne karşı kurup güçlendirmedi mi?
Abdülhamid Han İstanbul’da Bulgar Patrikliği’ni neden kurdurdu?
Osmanlı zayıflayınca Fener Patrikhanesi, Avrupa ve Rusya’nın da desteği ile Balkanlardaki Ortodoks halkları ayaklandırdı.
Özünde Bizans’ın ihyası olan Megali İdea düşüncesini Yunanistan’la birlikte güçlü tutuyor Fener Rum Patrikhanesi…
İstiklâl Harbimizde Yunan ordusunu destekledi. Rahmetli Atatürk de ilk Meclis’in kurucularından Karaman Türkü Papa Eftim’e Türk Ortodoks Kilisesi’ni kurdurdu. Ancak bu kilise kendi dar cemaati dışında yayılıp güçlenemedi.
Bugün Fener Rum Patrikhanesi’ni dinî yetkileri olan bir müessese olarak tutmak Türkiye’nin menfaatinedir.
Gelelim Türkiye’deki Hristiyan din okullarına…
Meselâ Heybeliada Ruhban Okulu…
Biz bu okulu Türkiye’de tutmazsak okul Yunanistan’da veya Rusya’da faaliyet gösterecek. Bu bizim için daha mı iyi?
Moskova Kilisesi’nden ayrılıp Fener Ortodoks Patrikhanesi’ne bağlanan Ukrayna Kilisesi’ni de dikkatinize arz ederim.
Geçmişte milliyetlerin değeri yoktu. Bugün milliyetler çok öne çıktı.
Peki Rum diye bir millet var mı?
Ermeniler!..
Gregoryen Kilisesi’ni duydunuz mu?
(Hristiyanlığı Ermenilere ilk tanıtanlar olduklarına inanılan, İsa Mesih’in havarileri Taday ve Bartalmay’a dayanarak kendisini “apostolik” bir kilise olarak tanımlar.)
Bu kiliseye bağlı herkese Ermeni diyoruz.
Peki bu mezhepten keşişlerin eliyle Hristiyan olan Türkler?
Van Akdamar Adası’ndaki kiliseyi yapanlar Ermeni soylu mu?
Peki kilisenin üzerindeki Kıpçak damgaları niye?
Türkiye’nin bir ekseni İslâm Dünyası’dır ve Türklerden başka kalabalık Müslüman milletler de vardır.
Türkiye’nin diğer ekseni Dünya Türklüğü’dür.
Dünya Türklüğü’nde Müslümanlar en kalabalık gruptur; fakat ikinci sırada Ortodoks ve Katolik Hristiyan Türkler, sonra Musevî Türkler vardır. Elbette Tengrici ve Budist Türkler de vardır.
Türkiye bu iki ekseni de korumalı ve geliştirmelidir. Bunun için de temasa ihtiyacı vardır.
Burada esas olan şudur: Devleti yönetenlerin kimlerle temas kurduğu değil, alışverişte ne alıp ne verdikleridir.
Türkiye’den Yunanistan’a gidenlerin tamamı Türk düşmanı mı?
Bunların çoğu Türk olduğunu söylüyor.
Öyleyse Yunan’ın Pontus oyunlarını tersine çevirebiliriz.
Moskova’ya karşı Balkanlarda Fener Patriği’ni kullanabiliriz.
Kanaatimce Fener Patriği’ne üzerinde TÜRKİYE CUMHURİYETİ yazan bir uçak tahsis edilmelidir.
Özetle;
Güçlü ve büyük Türkiye için büyük düşünmeye, güçlü temaslara ihtiyacımız var.
Din savaşlarını emperyalizm, ulus devlet yapılarıyla sulandırmakta ve kendi lehine kullanmaktadır.
1. Dünya Savaşı’nda ayaklanan Araplar’ı, Balkan halklarını ulus devlet vaadiyle aldatmadılar mı?
Şimdi sorarım size:
Türkiye için geçmişin merhamet medeniyeti büyük bir güç kaynağı değil midir?
İslâm Dünyası’nın Türkiye’ye teveccühü güç değil midir?
Türk Dünyası’nın Türkiye’yi öncü olarak görmesi güç değil midir?
Türkiye, soydaş ve dindaşlarını gücünün bir parçası yapmak için temastan kaçınmamalıdır.
Unutulmamalıdır ki:
“En iyi savunma taarruzdur.”
ve
“Teması sağlayan inisiyatifi elde tutar.”
Strateji ve Yönetim Uzmanı
Emekli Yarbay Halil MERT

