Burhan BOZGEYİK


Şehitlerimizin ve Gazilerimizin Hukukunu Müdafaa (13)

..


Şehitlerimizin ve Gazilerimizin

Hukukunu Müdafaa (13)

M. Kemal Paşa başta olmak üzere Meclis çatısı altında konuşma yapan pek çok milletvekilinin, TBMM’nin kuruluş maksadını dile getirmesi, şahsî görüşlerin açıklanması değildi. Bu görüşlerin dayanağı anayasa ile kanunlardı.

TBMM, 5 Eylül 1920 tarih ve 18 numaralı kararı ile kuruluş maksat ve gayesini şu şekilde tespit ediyordu:

“Büyük Millet Meclisi hilâfet ve saltanatın vatan ve milletin istihlâs ve istiklâlinden [ kurtuluş ve bağımsızlığından] ibaret olan gayenin husûlüne [meydana gelmesine] kadar şerâit-i âtiye dairesinde [aşağıdaki şartlar çerçevesinde] müstemirren [devamlı] in’ikat eder [toplanır].”

TBMM, 2 Mayıs 1920’de Anayasa Maddesi kuvvetinde bir kanunla (kanun numarası: 3) icrâ vekilleri heyetinin [bakanlar kurulunun] isimleri ile bunların ne şekilde seçilebileceklerini tespit etmişti. Dört maddelik kanunun 1. maddesinde bakanlıkların adları sıralanıyordu. Bakanlıkların en başında ise “Şer’iye ve Evkaf Vekaleti”nin ismi geçiyordu. Bu bakanlık din işlerini tedvirle vazifelendiriliyordu. Diğer bakanlıklar arasında bir de “Adliye ve Mezahip Vekaleti” vardı ki bu da şer’i şerife uygun bir şekilde adlî işleri yürütmekle mükellef idi.

20. 1. 1921 tarihli ve 85 numaralı kanunla kabul edilen “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu”nun [Anayasanın] 7. Maddesi, “ahkâm-ı şer’iyenin tenfizi” [şer’i hükümlerin yerine getirilmesi] vazifesini TBMM’ye veriyordu.

30. 10. 1922 tarih ve 307 numaralı kanun saltanatı lağvetmekte, ancak hılâfet müessesesine daha güçlü ifadelerle sahip çıkmaktaydı. Kanunun 2. Maddesi aynen şöyleydi:

“Hilâfet Hânedân-ı Âl-i Osmana [Halifelik Osmanlı sülâlesine] ait olup halifeliğe Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bu hânedanın ilmen ve ahlâken erşed ve aslah [en olgun ve en Salih] olanı intihab olunur [seçilir].

“Türkiye Devleti makâm-ı hilâfetin [halifelik makamının] istinatgâhıdır [dayanacak yeridir].”

TBMM çalışmaya başladıktan sonra, yapılacak ikinci ve en mühim vazife, düzenli ordular hazırlamaktı. Bunun için askere ihtiyaç vardı. Terhis edilen, esaretten dönen askerler memleketlerine gitmişti. Savaş tecrübesi olan bu askerler ve eli silah tutma çağına gelmiş olan gençler nasıl silah altına çağrılacaktı? Halka neler söylemek lazımdı? Birinci Meclisin Maarif Vekili [Milli Eğitim Bakanı] Dr. Rıza Nur bu konuda şu hatırasını nakletmektedir:

“Şimdi tuttuğumuz siyaset, elimizdeki düstur şudur:

“‘Padişah, Halife, Hükümet İstanbul’da düşmanlar elinde esirdir. Biz vekilleriyiz. Onları, dini, milleti, devleti kurtaracağız. Ey millet! Yunan gibi asırlardan beri köleniz olan bir millete nasıl boyun eğeceksiniz? Bu millet buna dayanamaz. Gayrete geliniz. Din gayreti lazımdır.

“Çünkü, bütün millet âdetâ istisnâsız pâdişâha mutî, dine merbut [Padişaha itaatkar, dine bağlı]; padişah, din diyor, başka bir şey bilmiyor. Harpten de yorulmuş, bitmiş, parasız, sefâlette; bu haldeki bir milleti kolay kolay yeni bir harbe hazırlamak da mümkün değil. Bunun için Rumlar ile izzet-i nefislerini gıcıklıyoruz. ‘Bakkal Yorgi başınıza vali, mutasarrıf; taşçı vasil jandarma zabiti olacak, nasıl dayanacaksınız?’ diyoruz. Hakikaten Türk buna tahammül edemiyor. Anadolu’dan bu esnadaki seyahatlerimde bizzat böyle propaganda yaparken, bu sözlerin her şeyden müessir olduğunu görüyordum. Aynı zamanda dini de ele alıyorduk. ‘Kur’an’ı apteshâne kağıdı yapacaklar. Size şapka giydirecekler’ diyorduk. Bu da pek müessir oluyordu.” (Yeni Nesil, 11 Şubat 1988)

Kurtuluş savaşı esnasında, yapılan konuşmalarda, davranışlarda, alınan resmî kararlarda, cephe gerisinde ve savaş esnasında, elhasıl her yerde, her davranışta İslâm mührü vardı. Bu kesin bir gerçektir.

TBMM’nin açılışından tutunuz, cephede savaşacak askerin toplanması için söylenen sözlere, Meclis kararlarından mücadeleye destek için Anadolu’nun her yerinde yapılan konuşmalarda İslâmî esaslar ön plandaydı. Düzenli ordunun kuruluşundan sonra da, tıpkı Osmanlı Ordusunda olduğu gibi birliklerde din görevlileri bulunduruluyordu. Çatışmalara gidilmeden önce mutlaka taze abdest alınıyor, namaz kılınıyor, duâ ediliyordu. Kur’an-ı Kerim okumasını bilenler okuyor, bilmeyenler salavat-ı şerife getiriyorlardı. Hücuma geçildiğinde de Zikrullah dağı taşı inletiyordu. Mehmedcik, dilinde, “Allah! Allah!” nidâsıyla vuruşuyor, “Allah!” derken son nefesini veriyordu.

YENİ DOLANDIRICILIK SİSTEMİ!

VARİL PATLADI..1 ÖLÜ

BIÇAKLI KAVGADA ÖLÜ SAYISI 2'YE YÜKSELDİ.

FETÖ YENİDEN YAPILANIYOR

ARALAMAYA GİTTİ CANINDAN OLDU.

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 4 4 0 0 12 12
2.Trabzonspor 4 3 0 1 3 10
3.Göztepe 4 2 0 2 5 8
4.Konyaspor 3 2 0 1 6 7
5.Fenerbahçe 3 2 0 1 4 7
6.Samsunspor 3 2 0 1 2 7
7.Antalyaspor 4 2 2 0 0 6
8.Gazişehir Gaziantep 4 2 2 0 -4 6
9.Alanyaspor 3 1 1 1 1 4
10.Eyüpspor 4 1 2 1 -3 4
11.Beşiktaş 2 1 1 0 -1 3
12.Fatih Karagümrük 3 1 2 0 -4 3
13.İstanbul Başakşehir 2 0 0 2 0 2
14.Kayserispor 3 0 1 2 -4 2
15.Kocaelispor 4 0 3 1 -4 1
16.Rizespor 3 0 2 1 -5 1
17.Kasımpaşa 3 0 3 0 -3 0
18.Gençlerbirliği 4 0 4 0 -5 0

YAZARLAR