Şehitlerimizin ve Gazilerimizin
Hukukunu Müdafaa (17)
Gümrü Antlaşması ile Doğu Cephesi’ndeki savaş sona erince bu cephedeki birliklerden bir kısmı Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır. Ayrıca Ermenilerle yapılan savaş esnasında ele geçirilen çok sayıda silah ve mühimmat da Batı Cephesi’ne gönderilmiştir. Ermenilerin aradan çekilmesi üzerine, Sovyet Rusya’dan para ile silah temin etmek te kolaylaşmıştır.
Gümrü Antlaşması’ndan hemen sonra Ermenistan Sovyet Rusya’nın işgaline uğramıştır. Bundan dolayı Ermeni Hükûmeti antlaşmayı tasdik edememiştir. Ancak 16 Mart 1921’de Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında imzalanan Moskova Antlaşması ve 13 Ekim 1921’de Türkiye ile Sovyetler Birliği ve Kafkas Cumhuriyetleri arasında imzalanan Kars Antlaşması ile Gümrü Antlaşması ile tespit edilen sınırlar tasdik edilmiştir.
Öte yandan Batum, 1920 Temmuz’unda İngilizler oradan çeklince Gürcülerin işgaline uğramıştı. Bu hal Breslitovsk ve Trabzon antlaşmalarına aykırıydı. Onun için TBMM Hükûmetince protesto edildi. 8 Şubat 1921’de Ankara’da itimatnâmesini veren Gürcü sefiriyle bu konuda görüşmeler yapıldı. 23 Şubat’ta verilen kesin ültimatom üzerine Gürcüler Batum, Ardahan ve Artvin’i kuvvetlerimizin ele geçirmesine razı oldular. Birliklerimiz daha sonra Moskova Antlaşması’na uyarak Batum’dan geri çekilmiştir.
Karadeniz Bölgesindeki Savaşlar: Karadeniz bölgesinde 1840 yılından beri bir çıbanbaşı ortaya çıkmıştı: Pontus Teşkilatı… Amerika’daki Rum göçmenlerinden Klematyos adındaki bir papaz İnebolu’da ilk Pontus teşkilatını kurmuştu. Bu teşkilatın gayesi; Rize’den İstanbul’a kadar olan Karadeniz sahil kesiminde eski Yunanlılığı canlandırmak ve bölgede bir Rum devleti kurduktan sonra Yunanistanla birleşmekti.
Birinci Dünya savaşı esnasında dışarıdan getirilen silahlar Pontus teşkilatına mensup Rumlara dağıtıldı. Samsun, Çarşamba, Erbaa, Bafra’daki Rum köyleri silah deposu halini aldı. Bu bölgedeki Rumlar Mondros Mütarekesinden sonra bir Pontus hükümeti kurma sevdasına düştüler. Bu maksatla geniş bir ayaklanma hazırladılar. Amasya, Samsun dolaylarındaki Rumlar, Rum metropolitinin idaresinde dağlara çıkarak, düzenli bir programla çalışmaya başladılar. Yaptıkları iş, Müslümanların yaşadığı köylere baskınlar düzenleyerek halkı hunharca katletmek ve bölgede terör estirerek Müslüman ahaliyi göçe zorlamaktı…
Öte yandan İtilaf Devletleri, Rusya’daki Rum ve Ermenilerin Batum’da toplanması için çalışmalar yapmaktaydı. Burada toplanan Rumları tepeden tırnağa kadar silahlandırdıktan sonra kendi gemileriyle kıyılarımıza çıkarmaya başladılar. İtilaf Devletleri, bu silahlı teröristlere “göçmen” miş gibi davranıyorlar, onlara yiyecek, giyecek yardımı yapıyorlardı. “Resmen” yapılan yardımlar bunlardı. “Gayr-ı resmî” yardımlar arasında ise çok sayıda silah ve cephane vardı…
4 Mart 1919’da İstanbul’da yayınlanmaya başlanan “Pontus” adlı gazete; “Trabzon vilayetinde Rum Cumhuriyeti’nin tesisine çalışmak maksadıyla yayınlandığını” açıkça ilan etmişti.
Yunanistan’ın kurtuluş bayramı olan 7 Nisan 1919’da bütün Karadeniz kesimlerinde, ayrıca Samsun’da mitingler yapıldı. 1920 yılının sonuna doğru Pontus Teşkilatına bağlı teröristlerin sayısı 25.000’i bulmuştu. Bunlar küçük birliklere ayrılmıştı. Doğru dürüst bir savaşa girişemiyor, ancak Müslümanların yaşadığı köyleri yakıp yıkıyor, masum insanları öldürüyorlardı. Karadeniz Bölgesinin yiğit insanları bu vahşilere karşı kendi imkanlarıyla karşı koymaya çalışıyorlardı.
Merkezi Sivas’ta bulunan 3. Kolordu, Pontus eşkiyaları ile mücadele etmekle görevlendirildi. Bu kolordu bölgeye gelerek Pontus eşkiyalarıyla mücadeleye girişti. Bölgenin Müslüman ahâlisi ordumuza canla başla yardım etti. 3. Kolordu halkla beraber bu eşkiyaları her yerde püskürttü. Daha sonra 15. Kolorduya bağlı birlikler de bölgeye geldi ve Trabzon kesimindeki Rum çetelerini ortadan kaldırdı. Askerlerimiz kısa zamanda bütün Karadeniz bölgesini Rum eşkiyalardan temizledi.
Batı Cephesindeki Savaşlar: Batı Cephesindeki savaşlar, Yunanlıların İzmir’i işgaliyle birlikte başladı. İlk başta düzenli bir ordu ve savaş planı tek elden yürütülen bir cephe mevcut değildi. 15 Mayıs 1919’den, Yani Yunanlıların İzmir’i işgal etmesinden 23 Nisan 1920’ye kadar, hatta bu tarihten de aylar sonra, yaklaşık bir buçuk sene, bölgedeki milis kuvvetleri kendi imkânlarıyla Yunanlılarla savaştılar. Düzenli ordular kurulduktan sonra Yunanlılarla büyük savaşlar yapıldı. Bu savaşların en mühimleri Birinci ve İkinci İnönü Muharebeleri, Kütahya-Eskişehir ve Sakarya Savaşları ve Büyük Taarruz’dur. Şimdi bu savaşlara hülasa olarak göz gezdirelim…
Bir defa şu hususa açıklık getirelim: Yunanlılar İzmir’e kendi kararlarıyla, kendi imkanlarıyla gelmemiş, getirilmişlerdir. Sevr Antlaşmasını hazırlatanlar, bu “idam fermanını” Anadolu halkına zorla da olsa kabul ettirmek için Yunanlıları “vurucu tim” gibi kullanmışlardır. Gerçekte Yunanlılar, İngiltere, Fransa ve Amerika’nın piyonundan, fedâisinden başka bir şey değildir. Gerçi Yunanlıların da Anadolu üzerinde hesapları vardı, Megali İdea hayaline sahiplerdi, eski Bizans’ı hortlatmayı düşlüyorlardı, ama bu hayallerini kendi başlarına gerçekleştirmeye kalkışacak kadar da akılsız değillerdi. Anadolu halkını az çok tanıyorlardı. Onlar, İtilaf Devletlerinin sınırsız yardım ve destek vaatlerine aldanmış ve hayatlarının yanlışını yapmışlardı.
Yunanlılar Batı Anadolu’yu işgale başladıkları günlerde, 28 Mayıs 1919’da Ayvalık’a asker çıkardıkları sırada, ilk ciddi mukavemetle karşılaştılar. Bu bölgedeki 172. Alayımız düşmanı ateşle karşıladı. Böylece Batı Cephesindeki bu ilk çarpışma ile Yunanlılarla savaş başlamış oldu.
Yunanlılar Haziran’ın ilk haftasında (1919) Ödemiş, Nazilli, Tire ve Akhisar’ı işgal ettikten sonra 12 Haziran’da Bergama’ya girdiler. Düşman yapılan bir hücumla Bergama’dan püskürtüldü. Yunanlılar daha sonra Bergama’yı geri aldılar. Yunan birlikleri 28 Mayıs 1919’da Aydın’ı işgal etti. 28 Haziran’da yapılan bir hücumla düşman Aydın’dan çıkarıldı. Ancak milis kuvvetleri düşmanı takip etmedi, daha sonra da dağılıp gitti. Bunun üzerine düşman Aydın’ı tekrar ele geçirdi.
Yunanlıların Ödemiş üzerine yürümesi üzerine, Salihli ve Alaşehir’deki kuvvetlerimiz bu bölgeye geldi. Çerkez Ethem bu cephenin komutasını üzerine aldı.
Balıkesir, Alaşehir ve Sivas Kongreleri’nde düzenli ordu kurulmasının lüzumu üzerinde durulmuştu. Buna dayanılarak Batı Cephesi’ni teşkil edecek düzenli ordu birlikleri kuruldu. Milis grupları bu ordu bünyesine dahil edildi.
Anadolu’daki kurtuluş mücadelesini yakından takip eden İngilizler, Batı Cephesi ile Ankara’nın irtibatını kesmek için Eskişehir, Kütahya ve Afyon’a birlikler getirmişlerdi. Ali Fuat Paşa, elindeki birliklerle bu şehirlere yürüdü. Bir kısmı düzenli, bir kısmı milis kuvvetlerinden kurulu birliklerimiz Eskişehir yakınlarındaki Cemşit mevkiine varınca mevzilendiler. Ali Fuat Paşa, İngilizlere şehirden çıkmalarını, yoksa zorla alacağını bildiren bir ültimatom verdi. İngilizlerin buna çok sert bir karşılık vermeleri üzerine, Ali Fuat Paşa birliklerine hücum emrini verdi. Kanlı çarpışmalardan sonra İngilizler Eskişehir’den atıldılar. Kütahya ve Afyon’dan ise savaşmadan ayrıldılar. Böylece merkezle Batı cephesinin bağlantısı tekrar kurulmuş oldu.