Şehitlerimizin ve Gazilerimizin
Hukukunu Müdafaa (18)
Kahraman Mehmetçik Batı cephesinde Yunanlılara peş peşe darbeler indirdi. Her çarpışmada onları bozguna uğrattı. 6-10 Ocak 1921’de yapılan Birinci İnönü Muharebesi ile 23 Mart-1 Nisan 1921 tarihleri arasında cereyan eden İkinci İnönü Muharebelerinde düşman orduları mağlup edildi. 23 Ağustos 1921’de düşman birliklerinin Sakarya ırmağının gerisinde bulunan mevzilerimize saldırmasıyla, büyük çarpışmalar başladı. “Sakarya Meydan Muharebesi” diye tarihe geçecek bu çarpışmalarda, Mehmetçik gece gündüz canını dişine takarak kahramanca çarpıştı. “Allah Allah” sesleri dağı taşı inletiyordu. Yunanlılar ölümü hiçe sayan bu büyük taarruz karşısında tutunamadı. 10 Eylül 1921 günü yapılan bu umumi hücum üzerine düşman önce durakladı, sonra ele geçirdiği mevzileri birer birer bırakarak ric’at etmeğe başladı. 12 Eylül’de düşman birlikleri bulundukları yerlerden sökülüp atılmıştı. Büyük bozguna uğrayan Yunan birlikleri perişan bir vaziyette Sakarya ırmağının batısına çekildi. 13 Eylül’de Sakarya’nın batısına atılan düşman takip edilerek Eskişehir’e kadar kovalandı. 22 gün 22 gece devam eden Sakarya Meydan Muharebesi 13 Eylül 1921’de zaferle neticelendi. Bu savaşta zayiatımız maalesef ağır olmuştur. Savaşta yedi tümen kumandanımız ve üç yüz elli subayımız şehit olmuştur. Sekiz yüz subayımız yaralanmıştır. Şehit olan er sayısı ise iki bin dokuz yüzdü. On üç bin er de yaralanmıştı.
Peş peşe kazanılan bu zaferlerden sonra TBMM Hükümeti, büyük taarruz için hazırlıkların çok gizli olarak yapılması emrini verdi. 15 Eylül 1921’den geçerli olmak üzere ilan edilen seferberlik sonunda 1899, 1900 ve 1901 doğumlular silah altına alınmış, ordunun asker eksiği tamamlanmıştı. Asker eksiğinin tamamlanmasından sonra, genel taarruz hazırlıkları başlatıldı. Doğu ve Güney Cephesi’ndeki birlikler Batıya kaydırıldı. İstanbul’daki silah depolarından silahlar kaçırılarak Anadolu’ya taşındı. Sıkıntısı çekilen bazı silahlar Ruslardan, Fransızlardan ve İtalyanlardan satın alındı. Ordularımıza taarruz eğitimi verilmeye başlandı. Ordu içinde emir-komuta zinciri sağlandı. Ordu bütün hazırlıklarını tamamladıktan sonra, 1922 yılı
Haziran ayının ortalarına doğru taarruz kararı alındı.
26 Ağustos 1922… Taarruz Afyon’un güneyinden Dumlupınar istikametine doğru baskın şeklinde başlayacak ve sonra da meydan savaşına dönüştürülerek düşman kuvvetleri tamamen yok edilecekti. Ordularımız Yunan cephesinin en güçlü merkezinden saldıracaktı. Mehmedcik ve subaylarımız, büyük taarruz öncesi, yine her zaman olduğu gibi, taze abdest almış, birbirleriyle helalleşmişti. Çanakkale savaşında ve diğer savaşlarda olduğu gibi, Kur’an-ı Kerim okumasını bilenler, yanlarında taşıdıkları Kur’an-ı Kerim’i, bilmeyenler salavât-ı şerife ve sâir duâları okuyorlardı. Bu şekilde bütün karargâhlarda uhrevî bir hâva hâkimdi. Mehmedcik önceki taarruzlarda, ölüme karşı, sanki düğüne gider gibi gidiyordu.
Taarruz demek, ölümle yüz yüze gelmek demekti. Çünkü önlerinde düşmanın kesif topçu ateşi, ağır makinalı tüfek ateşi, piyade tüfeği ateşi ve en nihayetinde süngü vardı. Mahmedcik
ise, Mevlânâ Hazretlerinin ölümü “Şeb-i Ârus”a, yani “düğün gecesi”ne benzetmesi gibi, savaş meydanında ölümü bir “düğün” ve “bayram” olarak görüyordu. Zira savaş meydanında son nefesini vermek demek, şehitlik rütbesini kazanmak demekti. Hayatı ve ölümü veren, Mü’minlere ebedî Cenneti vaad eden Allahu Teâlâ, Kur’ân-ı Kerim’de şehitlere ölü denilemeyeceğini buyurmuştu. Onlar Haşir sabahı cesetle ve ruhla dirilinceye kadar ayrı br hayat tabakasında bulunacaklardı. Kendilerini ölmemiş bilecek ve Allahu Azimüşşan’ın türlü nimetleriyle, Berzah Âleminde mesut anlar geçireceklerdi.
Büyük Taarruz öncesinde Mehmedçiğin ve subaylarımızın morali son derece yüksekti. Bir an önce taarruz emrinin verilmesi için sabırsızlanıyorlardı. Büyük taarruz 26 Ağustos 1922 tarihinde saat 05. 30’da başlatıldı. İlk gün topçu birliklerimizin atışı ve Mehmetçiğin hücumları ile Yunanlılar perişan edildi ve ilk günün sonunda üstünlük bize geçmişti. 27 Ağustos’tan itibaren birliklerimiz ilerlemeye, düşman ise geri çekilmeye başlamıştı. Kuvvetlerimiz ilk önce Afyon’u kurtardılar. 28-29 Ağustos günleri başarılı bir şekilde gerçekleştirilen taarruzla Yunanlıların beş tümenlik bir kuvveti yenildi. 29 Ağustos sabahına kadar Yunan ordusunun İzmir’e kaçış yollarını kesmek maksadıyla düşman Dumlupınar’ın kuzeyindeki Aslıhanlar bölgesine sürüldü. Böylece düşman Dumlupınar bölgesinde çember içine alındı. 28 Ağustos-30 Ağustos sabahı arasında birliklerimiz ile çekilen Yunan birlikleri arasında yer yer çatışmalar çıkmış, Yunan birliklerinin, birliklerimizin takibinden kurtulamaması, mevzi almalarına engel olmuştu. Ayrıca 3. Kolordu ile geri çekilen Yunan
birliklerinin arasında açılan boşluktan içeri dalan 2. ordumuza ait birliklerin Kuzeyden çevirme yapması Yunan ordusunun ana parçası olan 1. ve 2. Kolordu birliklerinin Murat Dağı eteklerinde bir torbaya girmesine yol açmıştı. 30 Ağustos sabahı iyice sıkıştırılan düşman orduları ile büyük bir meydan muharebesi başladı. 30 Ağustos günü akşam 19:30’a kadar devam eden büyük çarpışmalarda Yunan birlikleri imha edilip dağıtılmıştır.
İşgâl yıllarında tarihte ender görülen vahşet tabloları sergileyen, yerleşim bölgelerini yakıp yağmalayan, binlerce masum insanı hunharca katleden, tecavüz eden düşman, korkusundan
ne yapacağını bilmez halde kaçmaktaydı. 31 Ağustos günü bütün komutanlar toplanarak bir durum değerlendirmesi yaptılar. Neticede, düşmanın hızla takip edilmesi, İzmir ve çevresindeki kuvvetleriyle birleşmesine fırsat verilmemesi için üç koldan Ege’ye doğru ilerlenmesi uygun görüldü.
Düşmanı süratle takip etmesi emrini alan ordumuz, düşmana toparlanma fırsatı vermemek için hızlı bir şekilde düşmanı takip etti. Bilhassa süvari birliklerimiz seri bir şekilde hareket ederek düşmanı perişan etti ve önüne katıp kovalamaya başladı. Mağlubiyet haberini alan Yunan birlikleri kaçışmaya başladı. Kaçarken bile hâinliklerini gösteriyor, terk ettikleri yerleri yakıp yıkıyor, rastgeldiklerini öldürüyorlardı. Müthiş tâkip sonunda birliklerimiz 2 Eylül’de Uşak’a girdi. Burada Yunan Başkomutanı Trikopis esir edildi. Kaçan düşmanı takip eden birliklerimiz ilerleyerek işgal altındaki yerlere girdiler. Gediz, Alaşehir, Eşme, Salihli, Manisa, Kula, Aydın kurtarıldı.
Yunanlıların ard arda bozguna uğramasından sonra işgal altındaki vatan toprakları birer birer düşman pençesinden kurtarılmaya başlandı. İlk kurtulan ilimiz Afyonkarahisar oldu (27 Ağustos 1922). Afyon’un ardından; 2 Eylül’de (1922) Eskişehir (işgali 28 Temmuz 1920), 3 Eylül’de Uşak (işgali 15 Temmuz1921), 5 Eylül’de Bilecik (işgali 9 Ocak 1921), 6 Eylül’de Balıkesir (işgali 30 Haziran 1920), 7 Eylül’de Aydın (işgali 2. defa işgali 4 Temmuz 1919; Aydın daha önce 27 Mayıs 1919’da işgal edilmiş, 30 Haziran 1919’da geri alınmıştı), 8 Eylülde Manisa (işgali 25 Mayıs 1919), 9 Eylülde İzmir (İşgali 15 Mayıs 1919), 10 Eylülde Bursa (işgali 8 Temmuz 1920) kurtarıldı.
Eylül ve Ekim’de (1922) Batı Anadolu’nun geri kalan yerleri, Kasım’da da (1922) Trakya düşmandan temizlendi.