Sessizliğin Ürkünçlüğü
Son zamanlarda dünya üzerinde bizleri en fazla ilgilendiren şey, maalesef ki savaşlar. Özellikle Filistin-İsrail savaşları… Mazlumların zalimce katledildiği bu savaş, hepimizin bildiği üzere bir soykırım niteliği taşıyor.
Soykırımı desteklemeyenlerin yanında, bir de destekleyenler var tabii. Yapılan bu zalimliği destekleyenler, belki de bizim en yakınlarımız. Hâl böyle olunca da insan ister istemez umutsuzluğa kapılabiliyor. Ancak böyle zamanlarda, umutsuzluğun Müslümanlığa yakışır bir şey olmadığını aklımızdan çıkarmamamız gerekir.
Bu savaş ile birlikte üç cephe ortaya çıktı:
Birincisi; savaşı destekleyenler.
İkincisi; savaşı desteklemeyenler.
Ve en önemlisi — aynı zamanda da en korkuncu — sessiz kalanlar.
Birinci grup, İsrail’e dünyanın gözü önünde bomba ve silah satar; boykota karşı çıkar. Gücü ellerinde bulundurdukları için onlara karşı gelmek pek de mümkün olmaz.
İkinci grup ise boykota önem verir, dua eder, protestolar düzenler, mitinglerde yer alır.
Üçüncü grup ise sessiz kalır, görüş bildirmez. Araf’taymış gibidirler; fakat tek fark, savaşın yaşanmasına göz yumdukları için aslında birinci grupta yer aldıklarının farkına bile varmazlar.
Ve nedendir ki, sessiz taraf birçok kişiyi de etkisi altına alır. Bu grubun üyeleri, belki de kendilerini güvenli bir yerde olduklarını düşünüyor; fakat zalimlere destek verdiklerini göz ardı ediyorlar. Onlar, kanunsuz amaçlara giden bu yolu kolaylaştırıyorlar.
Biz sessiz kalmaya devam ettikçe, zalimin kurbanı olmamız da kaçınılmazdır.
Rengin Tok