Bir İslam diyarı olan Cezayir, uzun yıllar Fransız sömürgesi altında kaldıktan sonra, bu topraklarda yaşayan mazlum Müslümanlar istiklal mücadelesine başlamışlardı. Onların bu şanlı direnişi esnasında ülkemizdeki siyasî iktidarlar maalesef Cezayirli kardeşlerimizin yanında değil de Fransızların yanında yer almışlardır. Yakın tarihimizdeki bu büyük hataya biraz daha yakından bakalım…
Cezayir, Fransız işgalinden hayli zaman önce İspanyollar tarafından işgal edilmişti. İspanyollar1505-1511 tarihleri arasında Cezayir’in birçok şehrini ele geçirdi. Halkın bu donanımlı silahlı güce karşı koyacak imkânları yoktu. O sırada Oruç ve Hızır kardeşler denizlerde küffar gemilerine aman vermemekte, nerede bir mazlum feryadı yükselse oraya koşmaktaydı. Cezayir halkı, bu kahraman kardeşlerden yardım istedi. Oruç ve Hızır Reisler 1514’te Cezayir’e ayak bastı. İspanyollarla yapılan şiddetli çarpışmalar neticesinde birçok şehir kurtarıldı. Mitice, Dalma, Varsenis, Tiemsen şehirleri İspanyollardan alındı. Bu çetin mücadele esnasında Oruç Reis şehit oldu. Hızır Reis (Barbaros Hayreddin Paşa) Cezayir Sultanı olmuştu. Ancak o İslam birliği uğruna neferliği sultanlığa tercih etti ve İttihad-ı İslam’ın öncüsü Yavuz Sultan Selim’e biat etti. Yavuz da bu kahraman büyüğümüzü Cezayir Beylerbeyi yaptı. Cezayir 1514’ten 1830’a kadar Osmanlı idaresinde kaldı. 1830’da Fransa tarafından işgal edildi. Fransa diğer sömürgeleri gibi bu İslam beldesinin de kanını iliğini sömürdü. Dehşetli zulümler yaptı. Yüz yıllık mutlak sömürge devresinden sonra 1930’da Cezayir halkı Fransız sömürgesine karşı ayaklanmaya başladı. İşte o tarihten, Cezayir’in bağımsızlığına kavuştuğu 1962 tarihine kadar müthiş bir mücadele cereyan etti. Bu esnada yaklaşık 1,5 milyon Cezayirli hayatını kaybetti. Nice şehirler, kasabalar, köyler viraneye döndü. 1 milyon Cezayirli hapislerde müthiş işkenceler altında tutuldu. 2,5 milyon Cezayirli mülteci durumuna düştü (Tunus ve Fas’a sığınmışlardı.)
Biz de kurtuluş mücadelesi vermiştik. (Üstelik bizim karşımızdaki işgalcilerden biri de Fransa idi.) Bu bakımdan Cezayir halkını en iyi bizim anlamamız gerekirdi. Ancak ne hazindir ki Tek Parti-Tek Şef iktidarı Cezayirlilerin mücadelesine sahip çıkmadı. Üstelik her zeminde Fransa’nın lehine tavır takındı. 1950’den sonra işbaşına gelen Demokrat Parti iktidarı da aynı tavrı takındı.
Türkiye NATO’ya üye olduktan sonra Fransa’nın sömürge politikasını eleştirmedi. Bu Fransız yanlısı politika vesilesiyle 1953’te Fransa’ya giden Adnan Menderes’e Legion d’Honneur nişanı takıldı, Grand Cordon rütbesi verildi. Ardından Fransız-Türk Parlamenter Dostluk Grubu faaliyete geçti. O yıllarda malesef basın da çok kötü imtihan verdi. Kurtuluş mücadelesi veren Cezayirlilere terörist deniliyordu.
Cezayir meselesi 18-24 Nisan 1955’te Endonezya’nın Bandung şehrinde toplanan “Bandung Konferansı”nda ele alındı. Konferansa Türkiye ile birlikte 29 ülke katıldı. Türkiye’yi Demokrat Parti Hükümetinin Başbakan Yardımcısı Fatin Rüştü Zorlu temsil ediyordu. Bu konferansta Zorlu, hükümeti temsilen Cezayir’in ve diğer sömürge halklarının bağımsızlığına karşı çıktı. Bu tutum Türkiye’nin itibarını ezilen halklar nezdinde yerle yeksan etti. Bandung’tan sonra Mısır’la Suudi Arabistan, Cezayir meselesini BM Güvenlik Konseyi’ne taşıdı. Maalesef Türkiye Fransa ile birlikte aleyhte oy kullandı. DP iktidarı zamanında Türkiye, BM’de Cezayir’le ilgili oylamalarda aleyhte oy kullanmaya devam etti.
Amerika’nın Avrupa ile olan hâkimiyet kavgası esnasında Fransa’ya tepki olarak Cezayir meselesinde çekimser oy kullanmaya başlaması üzerine Türkiye de “çekimser” oy kullanmaya başladı. Türkiye 19 Eylül 1958’de Kahire’de kurulan Cezayir Cumhuriyeti Geçici Hükümeti’ni tanımadı. Aralık 1958’de BM’de Cezayir meselesinin çözümü için tarafları görüşmeye çağıran karar metni için yine çekimser oy kullandı.
1960’da Fransa 360 bin askerle Cezayir bağımsızlık hareketini bastırmaya çalışıyor, bu esnada müthiş katliamlar yapıyordu. Neticede pes eden taraf Fransa oldu. 19 Mart 1962’de bağımsızlık mücadelesinin resmen sona erdiği açıklandı. 8 Nisan 1962’de De Gaulle’ün politikası referanduma sunuldu ve kabul edildi. Cezayir’de de 1 Temmuz 1962’de yapılan halk oylamasında Cezayir’in bağımsızlığı kabul edildi. Cezayir 8 Ekim 1962’de BM üyesi oldu.
Cezayir, uzun yıllar Türkiye’ye karşı kızgın ve dargın davrandı. Turgut Özal başbakan iken 1985’te Cezayir’i ziyaret etti ve özür diledi. O tarihten itibaren Türkiye-Cezayir ilişkileri normalleşmeye başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan Cezayir’i, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun Türkiye’yi ziyaret etti. Böylece yıllar öncesinin yaraları sarılmaya başlandı.