Yanlışa “Dur!” Dememek, İhanete Müsamahakârlıkta Isrardır
Türk Milleti Affetmez
Toplumun her kesiminden yükselen ortak bir şikâyet var: Yozlaşma ve soysuzluk… Peki, bu gidişatın sorumlusu kim?
Vatan...
Millet...
Din...
Devlet...
Bunlar bizim temel değerlerimiz. Bu kavramlarla kavga edilir mi? Bu değerler nasıl küçümsenir, nasıl basit çıkar hesaplarına alet edilir? Nasıl birbirine karşı çatıştırılır? Bir düşünün…
Bir zamanlar kamu kurumlarının duvarlarında yazılı olan, vicdanlarda yankı bulan şu sözler neden kaldırıldı:
“Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır.”
“Rüşvet alan da veren de mel'undur.”
Biz ırkçı değiliz. Çevremizdeki coğrafyada ve ortak medeniyet havzamızda yer alan halklar bizim kardeşimizdir. Kürtler zaten bizim içimizde, Araplar, Farslar, Arnavutlar, Ermeniler, Rumlar, Bulgarlar... Bizimle tarih, acı, sevinç ve kader paylaşmış topluluklardır.
Ancak şu sorular, bir milletin geleceğini ilgilendirecek kadar önemlidir:
Millî olması gereken yazılımlar neden Hintli, Amerikalı ya da İsrailli firmalara emanet edilir?
Savunma sanayii gibi stratejik bir alanda, İran örneği ortadayken, nasıl olur da yabancı firmalara yazılım ihaleleri verilir?
Sulandırılmış devlet bilinci kimin eseridir?
Ve hâlâ pelikancı yapıların devletin kapılarından elini kolunu sallayarak girmesi nasıl mümkündür?
Unutmayalım:
Uyanmazsak vatan gider, millet gider, devlet gider.
Zannediyor musunuz ki din kalır?
Uyanma Zamanı!
Artık içinde millî hassasiyet ve millî mefkûre olmayan hiçbir hareketin bu millete faydası yoktur. Bunlar, dış güçlerin operasyonel araçlarıdır.
“Bizden!” diye tanımlanabilecek dönemin sonuna gelinmiştir.
Artık mesele, devlet, millet ve vatan menfaatlerinden yana net tavır alanların birlikte mücadelesi meselesidir.
Halil MERT
Strateji ve Yönetim Uzmanı
Emekli Yarbay