YEYİN EFENDİLER YEYİN..
Malum önümüzdeki yerel seçimler Ramazan ayına denk geldi.
Ramazan ayına denk gelince de Başkan adayları ve siyasi Partiler iftar verme yarışına girdi.
Ülkenin her köşesinde kallavi sofralar kuruluyor. Bu iftarların bazısı lüks düğün salonunda, bazıları konferans salonunda veya düğün salonunda yapılırken en mütevazi olanları da sokaklarda yapılıyor.
Sokaklardaki iftarlar en güzeli en azından etiketsiz, gariban halk oturup iftarını açabiliyor.
Ancak lüks salonlarda yapılan iftarların gediklileri kendilerini halkın üstünde gören belli bir tabaka.
Kim mi bunlar, Siyasetçiler, STK adı altında Sendikacılar, Oda, Dernek ve Vakıf Başkanları, bunların yöneticileri ve şehirdeki üst düzey idareciler..
Yani şehrin tanınmış kalburüstü simaları.
Bazılarına göre Kanaat Önderleri.
Ne kadar da kolaylaştı kanaat önderliği Maşallah.
O kadar ucuzladı ki ayağa düştü o da ayrı mesele
Herhalde yerel seçimin Ramazan ayına denk gelmesi en çok bu kodaman kesimi sevindirmiştir.
Fena mı? Bazıları için büyük bir fırsat bu.
Hem her gün karınları doyacak, hem piyasa yapacaklar, hem de siyasetçilere yalakalık yapacaklar.
Araştırın bu iftar yemeklerine gelenlerin en fakirinin aylık geliri elli binden aşağı değil.
Birçoğu da zaten daveti yapan adaya oy bile vermez muhtemelen.
Belki de bir kısmı oruçlu bile değil.
Partinin kesesinden veyahut adayın kendi cebinden yaptığı iftarlara elbette karışamayız.
Partinin veya Adamın kendi parasıdır, iftarda yaparlar istediklerini de çağırırlar.
Ancakkkk bu iftarlar mevcut Belediye Başkanı tarafından Belediye kesesinden yani beytül Mal’dan yapılıyorsa, dur demek boynumuzun borcudur.
Eminim bu yemek, hem iftarı verene hem de o yemeği yiyene haramdır.
Mesela İstanbul, en az yirmi beş Milyonluk bir şehir iken kallavi iftarlara katılan sayısı bini geçmez.
Bu ödenen paralar geriye kalan yirmi dört milyon dokuz yüz doksan dokuz bin kişinin hakkı değilmidir?.
Parti, Belediye Başkanı ayırmıyorum. Hangi Partiden, hangi İlin, İlçenin veyahut Beldenin Belediye Başkanı olursa olsun Milletin hakkını belli bir zümreye yedirmeye Hakkı yok.
Hele bir de Belediye kesesinden yapılan Reklamlar var ki, evlere şenlik.
Anket şirketleri, TV, Yazılı ve Görsel Basın, Matbaalar ve Reklamcılara verilen Paralar uçuk rakamlara ulaştı.
Siz Hz. Ömer olamadınız ama biz Abdurrahman bin avf olmaya çabalayalım bari,
Efendiler, yazıktır, günahtır, haramdır.
Bu Milletin hakkını kişisel menfaatlerinize, hırslarınıza kurban etmeyin.
Hele hele bunu “Dava” adı altında yapmayın.
Biz kırk kardeşiz kırkımızda birbirimizi biliriz.
Malum Emeklinin, asgari ücretlinin hali ortada.
Vallahi Allah, bu israfı, bu savurganlığı yanınıza koymaz.
Biliyorum bana kızacaksınız ama ben sizi uyarmak mecburiyetindeyim.
Ne kadar umurunuzda bilmem ama benim oy kullandığım Belediyenin Başkanı bunu yapıyorsa
Ben hakkımı helal etmem, Ahirette yakasına yapışırım bunu bilsin.
HAN-I YAĞMA
"Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler pek açsınız besbelli yüzünüzden;
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Şu doyumcu sofra, bakın gelişinizle övünçlü!
Hakkıdır kutsal savaşınızın, evet, o hak da elde bir…
Yiyin, efendiler yiyin; bu iç şenliği sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say:
Soy sop, şeref, gösteriş, oyun, düğün, konak, saray,
Tüm sizindir efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Tüm sizindir, tüm sizindir, hazır hazır, kolay kolay…
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Büyüklüğün sindirimi biraz ağır olsa da yok zarar,
Görkemli yüceliği, öç alıcı sevinci var,
Bu sofra gönül almanızdan böyle ısınır ve ışıldar.
Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Verir zavallı memleket, verir ne varsa; malını,
Varlığını, hayatını, umudunu, hayalini,
Tüm olanca rahatını, olanca gönül balını,
Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helalini…
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak!
Bugün ki mideler sağlam, bugün ki çorbalar sıcak;
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…
Yiyin, efendiler yiyin; bu cümbüşlü sofra sizin;
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!"
