“Yol Varsa Budur, Bilmiyorum Başka Çıkar Yol” (4)
Hz. Enes’in (ra) rivayet ettiği bir hadis-i şerif şöyledir:
“Resûl-i Ekrem (asm), devesinin terkisine bindirdiği Muâz’a üç defa: ‘Ya Muaz!’ diye hitap etmiş, o da her defasında: ‘Lebbeyk yâ Resûlullah,’ diye mukabele etmesi üzerine:
“Bir kimse, Allah’dan başka hak Mâbud olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın kulu ve peygamberi olduğuna samimi olarak şehâdet ederse, Allah ona Cehennem’i haram eder’, buyurmuştur. Muâz:
“‘Yâ Resûlullah, bu müjdeyi halka haber vereyim de sevinsinler,’ dedi,. Resûl-ü Ekrem (sav):
“‘Söylersen onlar buna güvenirler (yararlı işleri yapmaz olurlar)’ buyurdu.,”Muaz (Bu malûmatı gizlemekteki günahtan korktuğundan) ölürken bunu söyledi.” (Riyazü’s Sâlihin, c.1, h. n: 418)
Efendimiz (asm), “Lâ ilahe illallah. Muhammedü’r-Resûlullah” kelime-i Tevhidinin Cennetin anahtarı olduğunu beyan buyurmuştur. Kısa ve öz. Ancak bu Tevhid cümlesinin teferruatı âyet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde beyan edilmiştir.
“Lâ ilahe illallah” yani, “Allah’tan başka ilah yok” derken bu aynı zamanda, “La Şafie illallah”, “Lâ razıka illallah”, “Lâ hâkime illallah”, ila âhir demiş olmaktayız. Yani Cenab-ı Hakkı binbir isminde, ef’alinde, sıfatlarında ve şuûnunda şirkten tenzih etmekteyiz. Yoksa Mekke müşrikleri de Allah’ın Zatını kabul ediyorlardı. Ancak esma, ef’al, sıfat ve şuûnatında şirk koşuyorlardı. Hasta olduklarında, o iş için yaptıkları putun önüne gidiyor, şifayı ondan bekliyorlardı. Ticaret için o iş için diktikleri putun yanına gidiyor, rızkı ondan istiyorlardı.
Günümüzde şirkin adı değişmiş. Gerçi ineğe, güneşe, putlara tapanlar var. Ancak dünya nüfusunun hatırı sayılır çoğunlukta bir kesimi, komünizm, sosyalizm, kapitalizm, demokrasi, vs. diyor. İçlerinden bir kısmı –Mekke müşrikleri gibi- Allahu Azimüşşan’ın zatını kabul ediyor, ancak esmasına şirk koşuyor. Mesela Cenab-ı Hakkın Hâkim, Hakem ve Hakîm isimlerine şirk koşuyor. Binlerce defa hâşâ; “Allah yeryüzünü, gökyüzünü yaratmış, yeryüzünün idaresini biz insanlara bırakmış. Biz kendi kendimizi yöneteceğiz. Kanunları kendi kafamıza göre yapacağız. Allah’ın hükümlerini kabul etmeyiz.” Diyorlar. Bunun ismi müşrikliktir, zındıklıktır. Bunu diyenler ve icra edenler ebedî Cehennemliktir.
Müslümanların içine sızmış çaşıtlar, Kelime-i Tevhidin “Muhammedü’r-Resulullah” kısmını yok farzetmekte, kelime-i Tevhidin bu kısmını söylemeyenlerin ve iman etmeyenlerin de Cennete gireceğini söylemektedirler.
“Muhammedü’r-resulullah” hakikatı bütün Peygamberler ve ümmetleri için de temel bir iman esasıdır. Âl-i İmran suresinin 81. âyetine meâlen bakalım:
“Hani Allah: peygamberlerden, ‘Size kitap ve hikmet verdikten sonra nezdimizdekileri tasdik eden peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz.” Diye söz almış ve ‘kabul ettiniz mi’ dediğinde, ‘Kabul ettik.’ Cevabını vermişler. Bunun üzerine Allah: ‘O halde şâhit olun; Ben de sizinle birlikte şâhitlik edenlerdenim.’ Buyurmuştu.”
Peygamber Efendimiz (asm) Rabbimizi bize en güzel ve en mükemmel şekilde târif edip tanıtmıştır. Devlet idaresinden evliliğe, miras hukukuna, ticaret hukukuna, av hayvanlarından hangisinin etinin yeneceğine varıncaya kadar hayatın bütün safhasıyla ilgili –Allahu Teâlâ’nın izniyle ve emriyle- yüzlerce, binlerce hüküm vaz’etmiştir. Allah’ı gerçek mânâda sevmenin ve bağlanmanın alâmeti Peygamber Efendimize (asm) tabi olmaktır. Âl-i İmran Suresinin 31. âyet-i kerimesine meâlen bakalım:
“(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”
Yahudilerin kurduğu üniversitelerde yetişmiş veya onların yetiştirdiği sapıkların nezaretinde yetişmiş kimseler hadis-i şerifleri inkar etmektedirler. Hadisi inkar demek, dinin yarısından çoğunu inkar etmek demektir. Bu sapıklar zaten müçtehidlerin içtihadını kabul etmemekte, içlerinden bazıları, “ben de İmam-ı Azam gibi bir âlimim” demektedirler.
Müçtehid olmanın ve içtihad yapmanın şartları var. Müctehid olmak için yirmi küsur ilmi mükemmel şekilde bilmek gerekir. Bu da yetmez, Cenab-ı Hakkın lutfu olmalıdır.
Müçtehidler aynı zamanda hadis hafızlarıdır. (Beş yüz bin hadisi ezbere bilen –senetleriyle- hadis hafızı olur. İmam Ahmed bin Hanbel hazretleri bir milyon hadisi ezbere bilmekteydi.)
Daha doğru dürüst abdest almasını bilmeyenler, sahabeleri, müctehidleri tenkit etmeye kalkışıyor. Baktılar ağızlarının payı verilmiyor, şimdi de hadisleri tenkit ve inkar furyasına başladılar. Böylece kendileriyle birlikte Cehenneme odun götürmeye çalışıyorlar.
