Eylül SEYHAN


ZAMAN AĞLIYOR

...


Gelen günler, giden günlere benzemiyordu. Konuşmak artık faydasızdı ve susmuştuk. Susmayı öğrenmek zorunda kaldım ben de. Çünkü anlam, aitliğini yitiriyor. Her şey giderek anlamsızlaşıyordu. Sistem, “çok çalış, ye-iç” uyu üzerine işliyordu. Çok düşünülmesi ve konuşulması yasaklanıyordu sanki. Tek düzelik ( prototip ) popüler hale geliyordu. Bazı insanlar ise, bu çılgın kapitalist düzenin akımına kapılmıştı ve yaşamı unutmuştu. Bizler ise geçmişten zaferle çıkmış gaziler gibi, kalan kırıntılı duygularımızı yem etmemek için gizleniyorduk. 

Kimlerden mi? Zamane gençlerinin dili ile ( Z kuşağının dili), manipülatörlerden, ghosting, gestlaytingcilerden… Sanki dar bir sokağa sıkışmış da zamanın kollarında çırpınan kuş gibiydik. Gökyüzümüze yükselmiştik belki de. Fakat daha çok çırpınmaya başlamıştık yani sıradanlaşmamak için daha çok çırpınmak ana temaydı artık. Teslim olacak ruhlar değildik biz yazarlar. Zamanı işliyor ve benliğimizi koruyorduk. Son çare kalemlere sarılıyorduk. Neslimiz tükenmemeliydi. Sanki bizden sonraki nesillere duygu atfediyorduk. Otantik kimliğimiz ile güven veriyorduk insanlara. 

Bir o kadar da kırılan da biz “iyi insanlar” oluyorduk, yine de pes etmiyor kırıldığımız yerden güçleniyorduk. Umudumuza tutunup irademizle ve son gücümüzle sarılıyorduk defterimize- kalemimize. Yazdığım “ Kahve Tadına Değen Duygular” adlı kitapta da bahsetmiştim sanırım. “Umut, ekmek gibi yersen yaşıyorsun, yemezsen ölmüyorsun da yaşamıyorsun da.” Bir sıkışmışlık hali. Kitap okumayı seviyorum. Çünkü kaleme, deftere, kitaba sığınan insan; değer üretme derdindedir. Sadece yaşadığı zaman dilimini değil, sonrasını da düşünüyor.

 İyi bir gözlemci farkındalığı yüksek, sınırları var. Okumayı ve yazmayı seven insanlar bunlar. Ben de bu insanlardan biriyim. Kendi dünyama çekilmiş, nostaljik yanımı koruyorum. Enerjimi ve sinerjimi yazmaya ve değer üreten insanlar ile bir arada olmaya ayırıyorum. Zaman ağlıyor ve otantik kişilikler kapatilist düzenin altında eziliyor ve deniliyor ki “ sen hangi çağdasın?” Bu cümlelere rağmen, yozlaşmaya yem olmuyor ve otantik yönümüzü koruyoruz. 

Zaman ağlıyor, kitleler çoğunluk halinde kötü davranışları doğru gibi sergiliyor. Yine de “ Sen doğru ol eğri zaten sırıtır.” Cümlesini düstur ediniyoruz. Tabii sırıtanı gören göz kaldıysa. Hayattan örnekler verecek olursam bu duruma; iş hayatında çalışmayan, tembelliğe alışmış insanlar arasında çalışkan insan hep geriye atılır. Oysa tersini düşünün, çalışkan insanların olduğu ortamda ne olurdu? Tembel insan ötelenirdi değil mi? Yani topluluklarda içselleştirilen kavram veya eylem nedir buna bakmak lazım. İnsan ilişkilerine değinecek olursak ise burada pragmatiklik ön plana çıkıyor. 

Sonra da değer yargıları değişiyor, iyi insanları küçültme politikasına gidiliyor, sistem kendini bu şekilde var ediyor ve koruyor. Alt- üst ilişkisi bu şekilde kendini insan ilişkilerinde yerini koruyor. Yani burjuvazi, sadece sadece Antik Roma’ da yoktu. Sistem bu şekilde işlerken ve süregelirken küçük balıklar hep yutuluyordu, kötü ve koca balıklar tarafından. Fakat bir başka büyük ve iyimser balık ile karşılaşana kadar. Zaman ağlıyordu ve insanlar yem oluyordu. 

Ama yem arayanlar ve hak yiyenler çıkarlarına göre pragmatik hareket edenler eninde sonunda bu düzensiz düzen de yok olurdu. Çünkü ilahi adalet vardı bir de ilahi adaleti tecelli eden Yaradan ve onu taşıyan Hz. Ömer heybeti bulunan insanlar. Burada liderlik konusuna değinmeden geçemeyeceğim. Bir lider yandaş aramamalı, pragmatik değil eşitlikçi ve rasyonalist olmalı nitekim ancak ve ancak bu liderler iyi bir izlenim bırakır ve varlığını korur. 

Yoksa baskıcı ve ayrımcı yöneticilik zorbalıktan başka bir şey değildir ve zorba olan hiçbir şey kalıcı değildir. “ Bakmakla görmek arasındaki fark nedir?” diye sormuşlar Mevlana’ ya. Cevaplamış; “ Senin baktığına herkes bakıyor ama ya görebildiğini herkes görebiliyor mu?” Bu yüzdenbazen sosyal gruplardan ziyade dışardan bir gözle bakmak gerekir ki anlam yerini bulsun. Anlam ve anlaşılmak karşılıklı vücut bulduğunda her şey yolunda olur yoksa sadece kendi varlığını korumak adına yapılan bencilce eylemlerde kişi anlaşılmayı bekleyemez.

 Anlayan insan anlaşılmadığı veya anlaşılmak istemediği zaman anlamayı bırakır ve zorbalığa, göz yummaz. Anlamak eylemi, sadece sözle ifade edilince gerçekleşmiş olmaz. Bir topluluk tarafından hakir görülen ve anlaşılmak istenmeyen topluluk da her bir birey dönüp de kendi benliğine bakmalı ki kişisel gelişimine veya davranışına. Bu kimseler güruh olmamalı, gelişime ve değişime açık olunmalı. Çünkü zaman emanetçi gibidir. 

İnsanoğlu ne ekerse, onu biçer. İlahi adalet eninde de sonunda da tecelli eder. Son olarak diyeceğim odur ki; insanlar da sözleri değil, davranışları takip edin. 

Bu konuda Alfred Adler der ki; “ Bir insanı anlamak istediğiniz zaman, kendisi hakkında konuşmaya başladığı zaman kulaklarınızı kapatın, onu dinlemek yerine nasıl davrandığını, nasıl hareket ettiğini izleyin

.” SELAMETLE… Eylül SEYHAN

YENİ DOLANDIRICILIK SİSTEMİ!

VARİL PATLADI..1 ÖLÜ

BIÇAKLI KAVGADA ÖLÜ SAYISI 2'YE YÜKSELDİ.

FETÖ YENİDEN YAPILANIYOR

ARALAMAYA GİTTİ CANINDAN OLDU.

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.GALATASARAY A.Ş. 14 10 1 3 20 33
2.FENERBAHÇE A.Ş. 14 9 0 5 18 32
3.TRABZONSPOR A.Ş. 14 9 1 4 13 31
4.GÖZTEPE A.Ş. 14 7 2 5 10 26
5.SAMSUNSPOR A.Ş. 14 6 1 7 7 25
6.BEŞİKTAŞ A.Ş. 14 7 4 3 7 24
7.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. 14 6 4 4 -1 22
8.KOCAELİSPOR 14 5 6 3 -3 18
9.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ 14 4 6 4 3 16
10.CORENDON ALANYASPOR 14 3 4 7 -1 16
11.TÜMOSAN KONYASPOR 14 4 7 3 -4 15
12.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. 14 3 6 5 -6 14
13.HESAP.COM ANTALYASPOR 14 4 8 2 -11 14
14.KASIMPAŞA A.Ş. 14 3 7 4 -7 13
15.İKAS EYÜPSPOR 14 3 8 3 -8 12
16.ZECORNER KAYSERİSPOR 14 2 6 6 -17 12
17.GENÇLERBİRLİĞİ 14 3 9 2 -7 11
18.MISIRLI.COM.TR FATİH KARAGÜMRÜK 14 2 10 2 -13 8

YAZARLAR