İslam tarihine baktığımızda; idarecilerin zevk ü sefa düşkünlüğünün, kardeş kavgalarının, İslam ülkeleri arasındaki çatışmaların belimizi büktüğünü görürüz.
Zevk ü sefa düşkünlüğü, idarecinin dizinde derman bırakmamaktaydı. Düşünün Yezid’in sarayında bin cariye vardı. Sultan 2. Selim’in oğlu Sultan 3. Murad’ın 500 cariyesi vardı. Annesi Nurbanu Sultan habire oğluna dünyanın dört bir yanından cariyeler buluyordu. 20 sene süren saltanatı esnasında 135 çocuğu oldu. 20 yıl boyunca İstanbul sınırlarının dışına çıkmadı. Sarayda cariyelerle gününü gün etti. Adeta bir “çocuk fabrikası” gibi çalıştı. Bu zaman zarfında ordu cihadı unuttu. Disiplinden uzaklaştı. Oğlu Şehzade Mehmed’in sünnet düğünü tam 51 gün sürdü. Bu zaman zarfında şatafatlı ziyafetler verildi, görkemli eğlenceler tertiplendi. Sultan 3. Murad öldüğünde geride 26 kız ve 20 erkek evlat bıraktı. Sultan 3. Mehmet tahta çıkar çıkmaz, Fatih Kanunnamesi’ne dayanarak 19 erkek kardeşini katletti.
Bu şekilde zevki peşinde koşarken dizinin bağı çözülen idarecilerin yanı sıra saltanat kavgası uğruna kardeş kanı dökenler yüzünden devletin kanı, canı çekilmiştir. Kardeş kavgasının en şiddetli olduğu yıllar 1402’den 1413’e kadar geçen süredir. Sultan Yıldırım Bayezıd’ın 1402’de Timur’la yaptığı Ankara Savaşı sonucunda esir düşmesinin ardından geri kalan beş erkek evladından dördü birbiriyle savaşa tutuştu. Emir Süleyman, İsa Çelebi, Musa Çelebi ve Çelebi Mehmed arasındaki bu savaşı Timur da körüklüyordu. Osmanlı Devleti neredeyse paramparça olup yok olmak üzereydi. Derken Çelebi Mehmed kardeşlerine galip geldi. Yakalayabildiklerini öldürdü. Devletin birliğini yeniden tesis etti.
Sonraki yıllarda baş olma kavgası devam edecekti. Şehzade Kasım Çelebi’nin oğlu Şehzade Orhan, ailesiyle birlikte Bizans’a sığınmıştı. İstanbul’un fethi esnasında bu isim, maiyetindeki adamlarıyla birlikte Fatih Sultan Mehmed’e ve ordusuna karşı savaştı. 29 Mayıs 1453 günü İstanbul’un fethi esnasında keşiş kılığında kaçmaya çalışırken yakalandı ve idam edilerek öldürüldü. Cesedi bir çöplüğe atıldı.
Fatih Sultan Mehmed’in oğlu Cem Sultan, ağabeyi II. Bayezıd’a karşı defalarca savaştı. Bu taht kavgasında mağlup olan ve kaybeden taraf Cem Sultan oldu. Sonunda İslâm’ın düşmanlarının elinde oyuncak oldu. Kendisi İslam’ı terk etmesi teklifini şiddetle reddetti. Ancak maalesef bir oğlu ve torunlarından bazıları Hıristiyan oldu. Kanuni Sultan Süleyman, çıktığı Avrupa seferleri esnasında ele geçirdiği Fatih’in bu mürted olmuş torunlarını öldürecekti. “Âlimin oğlu zâlim, zâlimin oğlu âlim olabilir” hükmü tecelli etmekteydi. Fatih’in torunu Hıristiyan olabilmekteydi. Bu, müthiş bir imtihandı.
Emevi, Abbasi, Selçuklu devrelerindeki müthiş “kardeş kavgaları”nı şöyle bir tarafa bırakalım, Osmanlı Devleti’nin tarihindeki kardeş kavgalarına bakalım. Hangi birini sayalım. Fatih Sultan Mehmed tahta çıkar çıkmaz Karamanoğu isyanlarıyla uğraştı. Menteşe Beyliği’ni ortadan kaldırdı. Çandaroğlu Beyliği Osmanlı ülkesine katıldı. Karaman Devleti, Osmanlı’nın bir vilayeti yapıldı. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’a karşı Otlukbeli zaferi kazanıldı.
Yavuz Sultan Selim, neredeyse bütün saltanat müddetince İslam ülkeleriyle savaştı ve onlardan bir kısmını Osmanlı mülküne kattı. Yavuz, ilk önce kardeşi Şehzade Ahmed’le savaştı. 24 Nisan 1513’teki Yenişehir Savaşı’nda Şehzade Ahmed’i yakalatıp idam ettirdi. 23 Ağustos 1513’te Safevi devleti ile savaştı. Çaldıran Meydan Muharebesi’ni Osmanlı Devleti kazandı. Osmanlı ordusu Safevi devletinin başşehri Tebriz’i de ele geçirdi. 12 Haziran 1515’te kazanılan Turnadağ zaferi ile Dulgadır beyliği Osmanlı topraklarına katıldı. 24 Ağustos 1516’daki Mercidabık zaferi ile Memluk ordusu mağlup edildi ve Yavuz Halep’e girdi. Hama, Humus ve Şam da fethedildi. 30 Aralık 1516’da Yavuz Kudüs’e girdi. 2 Ocak 1517’de Gazze’ye girdi. 22 Ocak 1517’de kazanılan Ridaniye zaferi ile Kahire alındı. Memluklü devleti tarihe karıştı. Mısır Memlüklerine bağlı Abbasi halifeliği sona erdi. Halifelik Osmanlı devleti idarecilerine geçti.
Kanunu Sultan Süleyman, 29 Mart 1548’de İran üzerine sefere çıktı. 27 Temmuz’da Tebriz yeniden fethedildi.
Günümüzdeki kardeş kavgalarına gelecek olsak, destan yazmak icap eder. Zevk ü sefa düşkünlüğü ve kardeş kavgaları bizi mahvetti. Hâlâ ders almayacak mıyız?