Rabbimiz (cc), Fetih Suresi’nin 22. âyet-i kerimesinde meâlen şöyle buyurmaktadır:
“Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı.”
Bu âyet-i kerimeden sonra 23. âyet-i kerimede ise Rabbimiz kanunlarından birini hatırlatır. Meâlen bakalım:
“Allah’ın, öteden beri süregelen kanunu budur. Allah’ın kanununda aslâ bir değişiklik bulamazsın.”
Allahu Azimüşşân’ın kanunlarından biri de, zâlimlerin er geç belasını bulmasıdır. Zaten cehennem onların mekanıdır. Rabbimiz cehennemi zâlimler için yaratmıştır. Zâlimler cehennemde yaptıklarının asıl karşılığını bulacaktır. O zâlimler bu dünyada da er veya geç yaptıklarının cezasını çekeceklerdir, çekmişlerdir. Kur’an-ı Kerim bizlere tarihteki meşhur zâlimlerden bazılarının başlarına gelenleri haber vermektedir. Bunlardan bazılarını hatırlayalım.
Nuh Aleyhisselam’ın kavmi zâlim bir topluluktu. Bu şanı yüce Peygamber tam 950 sene bu kavmi Hak yoluna Tevhid yoluna davet etti. Ancak onlar bu davetten yüz çevirdi. Bu inkârcılıkla yetinmediler, Allah’ın peygamberine olmaz eza ve cefayı yaptılar. Nuh Aleyhisselam da Kamer Suresi’nin 10. âyet-i kerimesinde meâlen şöyle duâ etti:
“Bunun üzerine Rabbine, ‘Ben yenik düştüm, bana yardım et!’ diyerek yalvardı.
Nuh Aleyhisselam, insanların kendilerini ve âlemi yaratan Allahu Teâlâ’ya itaat etmelerini candan arzu ediyor, onların inkârcılıklarını, nankörlüklerini hazmedemiyordu. O istiyordu ki insanların tamamı Allah’a itaat etsin. mü’minlerin haricindeki diğer kâfirlerin inadını, inkârcılıklarını, nankörlüklerini ve küstahlıklarını görünce meâlen şöyle duâ etti:
“Nuh, ‘Rabbim!’ dedi, yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma!” (Nuh Suresi / 26)
Rabbimiz (cc) bu şanlı kulunun duâsını kabul buyurdu. Bu dünyada mü’minlerden başka hiç kimse sağ kalmayacaktı. Buna Hz. Nuh’un (as) aile halkından hanımı ve oğlu da dâhildi.
Derken “tûfan” hadisesi oldu. Yerin suları ile göğün suları birleşti. Bütün yeryüzü sular altında kaldı. Yalnızca Nuh Aleyhisselam’ın yaptığı gemiye binen mü’minler ve gemiye alınan hayvanlar ve bitkiler sağ ve selamette kaldı.
Bu ibretli hâdise bütün mukaddes kitaplarda yer aldı. Bütün peygamberler bu ibretlik hadiseyi ümmetlerine anlattı. Ancak yine insanlardan bir kısmı bu büyük hâdiseden ders almadı.
Cenab-ı Hak nice zâlim ve inkârcı kavimleri helak etti. Şuayb Aleyhisselam’ın vazifeli olduğu Medyen halkı, Hûd Aleyhisselam’ın peygamber olarak gönderildiği Âd kavmi, Salih Aleyhisselam’ın peygamber olarak gönderildiği Semûd kavmi, Hz. İbrahim Aleyhisselam’ın peygamber olarak gönderildiği Nemrut kavmi, Lût Aleyhisselam’ın peygamber olarak gönderildiği Lut kavmi azgınlıklarının ve zâlimliklerinin cezasını çekti. Kur’an’ımız bize bu zâlimlerin âkıbetini tafsilatlı olarak haber vermektedir.
Tevbe Suresi’nin 70. âyet-i kerimesinde meâlen şöyle buyrulmaktadır:
“Onlara kendilerinden evvelkilerin, Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen halkının (Şuayb Peygamberin kavminin) ve (Lût kavminin başları üstüne) ters dönen şehirlerinin haberi gelmedi mi? Peygamberleri onlara apaçık mu’cizeler getirmişti. (İnanmadıkları için helak oldular). Allah onlara zulmedecek değildi, fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekte idiler.”
Nuh (as) kavmi bahsettiğimiz gibi su ile (tûfan hâdisesi), Âd kavmi şiddetli bir rüzgarla, Semûd kavmi şiddetli bir depremle, Nemrut kavmi sinekle, Medyen halkı ateşle, Lut kavmi şehirlerinin altı üstüne gelerek helak oldular.
“Zulm ile âbâd olan kahr ile berbâd olur” denir. Tarihte hep böyle olmuştur. Allahu Teâlâ’nın zalimler hakkındaki bu kanunu da hiç değişmez. Ömrü olan, günümüz zâlimlerinin âkıbetini görecektir. Müslümanların yurdunu bombardıman eden, milyonlarca Müslüman’ı öldüren, kadınlara tecavüz eden o zalimler hak ile yeksan olacak, rezil ve rüsvay olarak bu dünyadan silinip gideceklerdir. Cehennem ise zaten onların ebedî yurdudur. Onlar masumlara yaptıklarının tam karşılığını işte o âhiret yurdunda bulacaklardır.