ANLAM
Başkalarının bana yüklediği anlamları kendi anlamlarım zannettiğim zamanlarda, pek de anlamlı bir hayat yaşamamışım.
Ne zaman ki bunun farkına vardım işte o andan sonra yol daha anlamlı bir hal almaya başladı.
İnsan varolduğu , kendini fark ettiği andan itibaren hep bir anlam arayışı içerisindedir. Bu yüzden yaşamaya tutunmak için edindiği amaçların temelinde de yaşamı anlamlı kılma çabası bulunmaktadır.
Bu noktada insanları üç kategoriye ayırmak mümkündür. Birinci kategoride ki insanlar salt insanlarla ilgilenen, yalnız başına pek bir varlık göstermeyen, aile, akraba, arkadaş ortamı olmaksızın var olduğunu bile düşünmezler.Bu guruptaki insanlarda tek odak noktası diğer insanlardır. Onların ne düşündüğü, nasıl davrandığı ve ne konuştuğu o kadar önemlidir ki, hiçbir şeyi sorgulamaksızın belirlenen kalıplara göre yaşarlar. Bu guruptaki insanlar için, içinde oldukları en küçüğünden en büyüğüne kadar ki tüm topluluk kuralları esas,bağımsız birey olma durumu söz konusu değildir. Bağlı bulunulan topluluk, aile ya da aşirete aidiyet duygusu bu insanların tek varlık nedeni, kurallar ise uyulması gereken yegane yaşam biçimidir.

İkinci kategorideki insanlar ise olaylar ile ilgilenen, olan ya da olması muhtemel olgu ya da olaylara göre kendine varlık noktası belirleyen insanlardır. Bu insanlarda beynini kullanma, birey olarak düşünme ve sorgulama yeteneği daha fazla gelişmiş olsa da tam olarak insan olmanın gerektirdiği zihinsel sorgu ve düşünce biçimi maalesef gelişememiştir. Meydana gelen olaylara ve durumlara göre şekil alan bu insanlarda muhtemel olay senaryolarına göre davranış kalıpları da değişebilmektedir. İnsan olarak hayatın akışı içinde çeşitli düşünceleri olmakla birlikte, herhangi bir ideoloji ya da fikre bağlılık söz konusu değildir.Meydana gelen olaylar hakkında daha çok kendi menfaatleri ekseninde tavırlar sergilerler. Diğer insanların ne düşündüğü bir miktar önem arz etse de aslolan meydana gelen sonuçlar ve bunun etrafında gelişen yaşam biçimledir. Olayların akış ve örüntüsü değiştikçe bu insanların da verdikleri tepkiler, savundukları fikirler değişebilmektedir.
Üçüncü kategorideki insanlar ise fikir ve ideoloji insanlarıdır. Bu kategoriye bilim insanları, sanatçılar, yüksek entellektüel birikimli aydınları vd.dahil etmek mümkündür. Fikir ve düşünce insanları için hayatı anlamlı kılan yegane husus, inandıkları ve uğruna ömürlerini vakfettikleri ideolojilerdir. Onlar ne diğer insanlar ile ne de onların davranışlarıyla pek fazla alakadar olmazlar. Aslolan ideolojileri ve savundukları fikirler bağlamında gerçekleştirmek istedikleri fikirleri olup, hayatlarını bu anlam çerçevesinde, insanlık yararına inşa ve feda etmişlerdir.
İnsan yaradılıştan ideolojik bir varlıktır. İnsanı diğer canlılardan ayıran da bu özelliğidir. Düşünmesi, sorgulaması, öğrenmesi ve gelişmesi yaradılışı gereğidir. Değilse her canlı doğar, büyür, ürer ve ait olduğu topluluğun kurallarına göre yaşamını devam ettirir. Bunlar bizi insan değil sadece canlı yapan hususlardır.
İnsan olmanın anlamı da tam olarak bu noktada belirmektedir. Hayatını ve dokunduğu hayatları geliştiren, insanlığa maddi manevi katkı sağlayan her insan yaşamın anlamını bulmuş ve insan olmanın yüksek onuruna ulaşmış insanlardır. Onlar ki medeniyetleri oluşturan, insanlığın her anlamda gelişimine katkıda bulunmuş birer yıldızdır. Bazıları ise insanlığın üzerine doğmuş güneş misali toplumları yönlendiren büyük dahilerdir.
Hayatının anlamını bulan, bu uğurda dimdik ayakta duran ve yolundan ödün vermeyen gelmiş, geçmiş ve yaşayan tüm büyük ve güzel insanlara selam olsun!
Av. Fatma Saçak Akbulut