Bağımlılık ve İş Hayatına Etkileri
Günümüz çalışma hayatı, hızın, teknoloji kullanımının, rekabetin, performans baskısının ve belirsizliğin iç içe geçtiği bir arenaya dönüşmüş durumda. Bu koşullar altında birçok çalışan için bağımlılık, yalnızca bireysel bir sorun olmaktan çıkıp iş yaşamının görünmez fakat derin yaralarından biri hâline geliyor. Üstelik bağımlılık dendiğinde yalnızca madde, alkol veya sigara akla gelmemeli; dijital bağımlılıktan kumara, alışverişten enerji içeceklerine kadar genişleyen bir yelpazeden söz ediyoruz.

Bağımlılık, iş hayatında çoğu zaman sessizce ilerliyor. Çalışanın performansı düşmeye başladığında, işe geç gelmeler arttığında, stres yönetimi zayıfladığında ya da iş kazaları çoğaldığında, sebep olarak teknik eksikler veya motivasyon kaybı görülüyor. Oysa perde arkasında bir bağımlılık döngüsü işliyor olabilir.
Üretkenliğin görünmez düşmanı
Bağımlılık, çalışanın dikkatini, zamanını ve enerjisini yavaş yavaş tüketir. Bir çalışan o günkü işini bitirmiş gibi görünse de zihninin büyük kısmı bağımlılığıyla meşguldür. Bu zihinsel bölünme, iş verimliliğini belirgin şekilde düşürür. Nitelikli işler gecikir, ekip çalışması aksar, yaratıcılık ve problem çözme becerisi zayıflar.
Bağımlılık yalnızca iş performansını değil, işe katılımı da etkiliyor
Bağımlılığın en ağır sonuçlarından biri ise çoğu zaman göz ardı ediliyor: Bağımlılık yüzünden insanlar ya hiç çalışma hayatına katılamıyor ya da işlerini kaybediyor.
Birçok genç, bağımlılığın getirdiği davranışsal ve psikolojik sorunlar nedeniyle işe başlamadan eleniyor; sabah kalkamamak, sorumluluk alamamak ve dikkat dağınıklığı, iş hayatına adım atmalarını engelliyor.
Çalışma hayatına girenlerin bir bölümü ise bağımlılığın kontrol edilemeyen etkileri nedeniyle devamsızlık yapıyor, performans düşüklüğü yaşıyor ve sonunda işten ayrılmak zorunda kalıyor ya da işten çıkarılıyor.
Böylece bağımlılık, yalnızca bireyin sağlığını değil, ülkenin ekonomik geleceğini de sessizce tüketiyor.

İş kazalarının görünmeyen payı
Özellikle sanayi, üretim ve saha çalışmaları gibi dikkat gerektiren alanlarda bağımlılığın etkileri çok daha ağırdır. Dikkat dağınıklığı, reflekslerin yavaşlaması, düşünce bulanıklığı… Bunların hepsi iş kazalarının görünmez tetikleyicileridir. Bir anlık dalgınlık bir çalışanın hayatını değiştirmeye yeter.
İşyerlerinin sorumluluğu büyüyor
Artık bağımlılıkla mücadele sadece bireyin değil, işyerlerinin de sorumluluk alanında. Çünkü bağımlılık hem iş gücü kaybına hem verimlilik düşüşüne hem de artan maliyetlere yol açıyor. Bu nedenle kurumların yapması gerekenler net:
Eğitim ve farkındalık programları düzenlemek
Çalışanlara psikolojik destek ve danışmanlık sunmak
Riskli davranışları erken tespit edebilecek insan kaynakları politikaları geliştirmek
İş ortamını destekleyici hâle getirmek
Bağımlılık mücadele edilmesi gereken bir sorunudur
Toplumda hâlâ yaygın bir yanılgı var: Bağımlı kişilerin iradesiz olduğu düşünülür. Oysa bağımlılık, beynin kimyasal döngülerini değiştiren ciddi bir sağlık problemidir. Bu nedenle işyerlerinde çalışanları yargılamak yerine anlamaya ve desteklemeye yönelik politikalar oluşturmak gerekir.

Toplumsal hayatta ve çalışma hayatında teknolojik gelişmeler arttıkça bağımlılık riskleri de artıyor. Bu nedenle hem çalışanların hem işverenlerin hem de devlet mekanizmasının bu konuyu görmezden gelmesi artık mümkün değil. Bağımlılık hem işe katılımı azaltan hem işten çıkmalara yol açan hem de kurumları ve toplumu sessizce tüketen bir gerçekliktir.
Fark edilip önleyici önlemler alındığında ve destekle müdahale edildiğinde ise hem birey hem işyeri hem de toplum için düzeltilebilir bir durumdur. Yeter ki görelim, anlayalım ve birlikte çözmeye çalışalım.
Şerafettin YILDIZ