MİSAFİR KALEM

Tarih: 22.07.2025 16:41

ÇEVRE BİLİNCİ: GELECEĞİMİZİN TEMİNATI

Facebook Twitter Linked-in

ÇEVRE BİLİNCİ: GELECEĞİMİZİN TEMİNATI

 

Çevre bilincinin toplumda gelişebilmesi için, öncelikle duyarlı bireylerin eğitilmesi ve bu doğrultuda yetiştirilmesi gerekmektedir. Bu bilinç arttıkça neler kazanabileceğimizi, azaldıkça da neleri kaybedebileceğimizi hep birlikte gözlemlemekteyiz.

Peki, çevre bilinci artarsa ne olur?

Şehirler, ilçeler, beldeler ve köyler nefes alabilir hâle gelir.

Yeşil alanlar artar.

Çevre kirliliği azalır.

Geri dönüşüm faaliyetleri başlatılır.

Doğal alanlar koruma altına alınır.

Doğadaki tüm canlılara karşı daha saygılı bir yaklaşım gelişir.

Ve daha sayamayacağımız yüzlerce olumlu gelişme yaşanır. Bu maddeler yalnızca çevreyi değil; aynı zamanda sağlığımızı, yaşam konforumuzu ve huzurumuzu doğrudan etkileyen başlıklardır. Yaşanabilir bir çevre, sağlıklı bir toplumun temelidir.

Böylesine güzel bir yaşam varken neden bunun tam tersini yapalım? Neden elimizle hem kendi geleceğimizi hem de çocuklarımızın umutlarını karartalım?

Bu sorunun cevabı oldukça basit: Karartmamalıyız. Aksine çevreye duyarlı bireyler olarak sorumluluk almalıyız.

Peki, bu konuda neler yapılabilir?

Sivil toplum kuruluşları ve resmi kurumlar iş birliği içerisinde, çevre ve doğa bilincini artırmak için harekete geçmelidir. Bu bilinci toplumun her kesimine, “7’den 70’e” yayacak eğitim çalışmaları düzenlenmelidir. Belirli gün ve haftalarda temizlik kampanyaları, doğa yürüyüşleri, ağaç dikim etkinlikleri gibi faaliyetlerle halk işin içine dâhil edilmelidir. Bu tür çalışmalar, sürekliliği olan projeler hâline getirilerek yakından takip edilmelidir.

Böylesi kapsayıcı bir hareket başlatılırsa, içinde yaşadığımız çevre rahat bir nefes alacak ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakılmış olacaktır.

Bir örnekle somutlaştırmak istiyorum: Bismil gibi bir yerde neredeyse yeşil alan yok denecek kadar az. Balkon kapılarını bile açamaz hâle geldik; çünkü dışarısı toz, duman ve toprakla kaplı. Oysa yeşil alanlar, havayı temizler, tozları süzer, mikrobu kırar. Biz bu alanları oluşturmak zorundayız ki her kapıyı açtığımızda temiz bir hava soluyabilelim.

Oysa Bismil'in çok verimli toprakları ve su kaynakları var. Dicle Nehri gibi bir değerin etrafında uzun ömürlü ağaçlar set halinde dikilebilir. Bu sayede hem rüzgâr erozyonu önlenir hem de çevreye estetik bir güzellik kazandırılır. Nehrin geçtiği bu bölge, görkemli bir yeşil kuşakla donatıldığında ilçenin çehresi tamamen değişir. Dicle Nehri’ne sahip çıkmak, sadece bugünü değil yarını da kurtarmaktır.

Buradan özellikle kurum ve yetkililere sesleniyorum: Gelin, Bismil’in belkemiği olan Dicle Nehri’ni hep birlikte koruyalım, güzelleştirelim. Yaşanabilir bir Bismil için el birliğiyle mücadele edelim. Bu yönde üzerimize düşen her projede yer almaya hazırız.

Aksi takdirde, çevre ve doğa bilinci gelişmediği sürece gidişatımız iyi olmayacaktır. Soluduğumuz hava her geçen gün daha kirli hâle gelecek, çocuklarımız sağlıksız bir gelecekle baş başa kalacaktır. Böyle bir vebali yüklenmeye kimsenin hakkı yoktur.

Eğer siz de “gelecek için doğaya ve çevreye gönül veririm” diyorsanız, haydi gelin, hep birlikte mücadele edelim. Bismil’i daha yeşil, daha yaşanabilir, daha umut dolu bir noktaya taşıyalım.

Unutmayalım: Her taraf yemyeşil olursa, gelecek de o kadar temiz ve parlak olur.

Araştırmacı Yazar Engin Akyol


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —